Nasuhi Hasan Çolpan: Babam bize rüyalarını anlatırdı

Minyatür sanatçısı ve mimar, merhum Nusret Çolpan'ı kendisi gibi sanatçı olan oğlu Nasuhi Hasan Çolpan ile konuşmak üzere Fatih Belediyesi tarafından açılan ''Yerle Gök Arasında Bir Nakkaş: Nusret Çolpan'' sergisinde buluştuk: ''Rüyasında dahi ya seyahat eder ya da resmederdi. Kimi zaman da bunları detaylarıyla anlatırdı bize. Bir de bayramda seyranda şöyle sarılıp bir süre öylece kalışım geliyor aklıma...''

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Minyatürün temel ilkelerine sadık kalarak kendi üslubunu oluşturan çağdaş bir nakkaş Nusret Çolpan, Fatih Belediyesi'nin iki farklı mekânda açtığı sergilerle anılıyor. 2008 yılında kaybettiğimiz, Türk minyatürünün çağımızdaki en büyük ustası Çolpan, geleneksel sanatı günümüze özgün bir yorumla taşıdı, yeni ve kendine özgü bir resim dili üretti. Geride ise yüzlerce eser bıraktı. İşte bu eserlerin bir kısmı, Fatih Belediyesi tarafından iki farklı mekânda "Yerle Gök Arasında Bir Nakkaş: Nusret Çolpan" başlığı altında sergilenmeye başladı. Cam Küp Sanat Galerisi, yeni adıyla Nusret Çolpan Sergi Salonu ve Kadırga Sanat Galerisi'nde görülebilecek Çolpan eserleri ve bu eserlerin bazılarının genç sanatçılar tarafından dijital ortamda hareketlendirilmiş halleri, 1 Haziran tarihine kadar sanatseverlerle buluşacak. Biz de bu anlamlı sergi vesilesiyle Nasuhi Hasan Çolpan ile bir araya geldik hem sergi hem de babası hakkında konuştuk.

Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?

Doğma büyüme 40 yıllık İstanbul Fatihli, evli ve üç evlat babasıyım. Babamla sekiz yıl devam ettiğim minyatür ağırlıklı çalışmalarıma onun vefatı sonrası on dört yıldır yenilerini ekliyorum. Çalışmalarım yurtiçi ve yurtdışında elli civarı çini duvar panosunda, tablo şeklinde özel koleksiyonlarda, çeşitli dergi, kitap, takvim vb. ortamlarda yer aldı.

Sanata olan ilginiz babanızdan mı kaynaklı, bu sürece sizi yönelten o mu idi?

Merhum babam saray ressamı Matrakçı Nasuh'tan esinlenerek bana ismimi vermiş. Onun boya çekmecesini boyum yetmezken el yordamıyla karıştırırken çekilmiş bir fotoğrafımı heves ve gözleri gülerek gösterirdi bana. İlginçtir, ilkokul yaşlarımda 'gel sana doğrusunu göstereyim' deyip muntazaman çizmeye başladığında sebebini tam bilemiyorum, kıskanmaktan olsa gerek bir yerden sonra her nedense bunalır, göstermesini istemezdim. İleriki yaşlarımda ise onu resmederken seyretmek benim için keyfe dönüştü. Bu kayınbabasını izleyen eşime de sirayet etti, o da geleneksel sanatları icraya başladı, devam ediyor. Meslek denecek yoğunlukta olmasa da kardeşlerim de görsel ifade üzerine kendilerince beceri ve zevk sahibi.

BOŞ VAKİT GEÇİRMEK ONUN HAKİKATİNDE YOKTU

Babanızı nasıl anlatırsınız bize? Evladının gözüyle nasıl bir insandı?

Bayramda seyranda şöyle sarılıp bir süre öylece kalışım geliyor aklıma önce. Aile ve arkadaş çevresi ile ilişkisine baktığımda, etraftan dinlediğimde içten, özverili ve insan-sanat sevgisi taşıyan bir birey olduğunu görüyorum. Boş vakit geçirmek onun yaşantısında hakikaten yoktu, mimari projeleri arasında orijinal çalışmaları tamamlar, sergilere yetiştirir, geceleri kitap okur, minyatür resmeder, seyahatte fotoğraf çeker, notlar alır, tatil günlerinde mecmua-gazete kupürü arşivler, Sahaflar Çarşısı'nı düzenli olarak gezer, çeşitli ortamlarda dersler verir, TV'den önemli olayları kasetlere kaydeder, rüyasında dahi ya seyahat eder ya resmeder kimi zaman da sabah anlatırdı bize detayları ile.

Onunla ilişkiniz nasıldı?

Aile ortamında şakalaşmalar da içeren samimi ve içten, çalışma ortamında hoca ile baba kimliği arasında gidip gelen daha ciddi bir diyaloğumuz vardı. Misal bir ihmalim olsa düzeltmem konusunda ciddi şekilde uyarır, gerekli izahatı sabırla tekrarlardı.

Babanızın size ısrarla söylediği sözler var mıydı?

Toplum ve kendi geleceğimiz konusunda umutvar bir gayrete devamı telkin ederdi. Yüksek sesle Fransızca, Türkçe şarkılar, mehter marşı okurdu. Evde kimi zaman, özlü söz olarak "Mal da yalan mülk de yalan gel biraz da sen oyalan" derdi.

Babanızda en sevdiğiniz özelliği neydi?

İnsanların yüzüne ve ardından kötü konuşmaması, haksızlığa da uğrasa kin, nefret ve kötü söze meyletmemesi.

Onun sanatının ve hayatının daha fazla insana ulaşması adına neler yapıyorsunuz?

Hakkıyla hazırlanmış kapsamlı bir kitabını hazırlamak namına henüz bir muvaffakiyetim olamayışından hayıflanmakla beraber, sergi, röportaj vs. etkinliklerde isteyenlere gereken desteği veriyorum. Reprodüksiyon talep edenlere temin ediyorum, umuma açık mekânlara, dergilere, kitaplara konan kendi çalışmalarımda onun bulut ve dalgalarının tarzını yansıtıyorum. Size de bayrak ve dil gibi, bir toplumun kimliğini tamamlayan sanatımızın tanıtımı, icra edenlerin bilinmesi için gösterdiğiniz çabalar için teşekkür ediyorum Ali Bey.

SERGİDEN MEMNUNUM AMA KEŞKE...

Açılan bu sergi hakkında genel olarak ne düşünüyorsunuz?

Hayatta iken ikamet ettiği, çalıştığı Fatih'te bu nitelikte bir sergisi olamasa da, Mehmet Ergün Turan Bey'in döneminde mümkün olan, dijital ve farklı yorumlar da içeren bu sergiden hoşnut ve memnunum. Belediye binasındaki salona onun isminin verilecek olması bizim için ayrıca bir mutluluk ve gurur vesilesi. Keşke iki mekânda devam eden sergi imkân bulunup da tek mekânda toplanabilse, bu izleyenlere bir kolaylık olurdu diye düşünüyorum.

Proje yönetmenliğini Osman Özsoy'un, danışmanlığını Çolpan'ın öğrencisi olan minyatür sanatçısı Gülçin Anmaç'ın yaptığı serginin küratöryal ekibinde ise Numan Noyan Küçük, Yıldırım İnce ve Taha Oğuz Sartekin yer alıyor.