ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr
Tel Boyunca adlı yeni albümünü sevenleriyle paylaşan müzisyen Enver Mete Aslan ile Akşam Cumartesi için keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Gelin önce Aslan'ın müzikal kariyerini kendisinden dinleyelim: "Yaklaşık 30 yıl oldu müzik ile buluşalı. 2016 yılında ise Kocaeli Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Türk Müziği Bölümü'nde öğretim üyesi olarak göreve başladım, halen Devlet Konservatuvarı Müdürü ve Türk Müziği Bölüm Başkanı olarak göreve devam ediyorum. Sahne konusunda dünyanın pek çok ülkesinde ve dünya çapında önemli konumlarda yer alan pek çok müzik insanı ile birlikte sahne ve stüdyo kayıtlarında birlikte çalıştım. Bu süreçte kaleme aldığım kitaplar oldu, iki tane ud hakkında bir tane de İstanbul Lavtası olmak üzere üç kitabım yayınlandı. 2014 yılından buyana Berlin Türk Musikisi Konservatuvarında düzenli olarak seminer ve dersler vermeye devam ediyorum. Ricardo Moyano ile "Tachuri" albümü 2019 yılında Paris'te yayınlandı. Ardından da tüm kayıtlarınını tek başına üstlendiğim "İstanbul Lavtası" albümü sevgili Emrah Tuncel'in teknik süzgecinden geçtikten sonra kıymetli dostum Coşkun Karademir öncülüğü ile 2020 yılında CK Music Production tarafından dinleyici ile buluştu. Son albümüm ise Tel Boyunca ismi ile Kalan Müzik tarafından dinleyiciye Ağustos ayında sunuldu."
Müzik, mesleki ve teknik anlamlarının dışında sizin için ne anlam ifade ediyor?
Müziği tek bir başlık altında hissedemiyorum. Yanında paramüzikal kültürleri ve diğer sanat dallarını da yaşarsam müziği anlayabildiğimi işte o zaman hissediyorum. Müzikten ziyade konuyu sanat olarak anlatmam gerekirse hayata baktığınızda yok olmayan yegâne konunun sanat olduğunu hatta eser olduğunu söyleyebilirim. Müzik yaparken düşünce gücünün sadece notalardan ibaret olduğu kesinlikle söylenemez. Yaşamdan parçalar içerir, tarihi hissettirir, edebiyat düşündürür, bir resim kompozisyonundaki ışık gücünün ya da gölgenin ne şekilde algılanacağı konusu gibi psikoloji analizi yaptırır insana. Daha pek çok örnek... Müziğin bendeki anlamı sayamayacağım kadar geniş.
Müziğin terapi olduğu görüşüne katılıyor musunuz, neden?
Kesinlikle haklısınız, bu terapi gücünü bizzat kendime iyi gelen anlarda yaşadığım gibi pek çok öğrencimde de bunu açıkça görebildim. Doğru ses frekansları ve titreşimlerin olumlu etkileri bilimsel olarak da kanıtlanmışken bu terapiyi mutlaka hayatımıza sokmamız gerekir.
Müzisyen olmanın akademik alanda bir karşılığı var mı nasıl? Ya da tam tersinin?
Ülkemizdeki müzik akademilerinin yani devlet konservatuvarlarının çok değerli isimleri yetiştirdiği herkes tarafından bilinmekte. Akademilerin öğretim kadrosunun da hem müzisyenlik anlamında hem de bilimsel bakışa sahip eğitmenler anlamında iyi kadrolara sahip olması gerekir. Eğer müzisyen akademi yolunu seçmiş ve eğiticilik anlamında çalışmalar yapacak ise mutlaka bunun gereklerini yerine getirmeli ve dünya bilim / sanat camiasında söz sahibi olabilmek adına yazılı ve sesli çalışmalar yapmalı. Tecrübelerine dayalı yazacağı kitaplar, metotlar, aydınlatıcı bilimsel yazılar ile yine bu yolda nitelikli konser ve kayıtlara imza atmalı.
Son albümünüzden de bahseder misiniz?
Bu albüm beş yıllık bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıktı. Önce erken dönem Türk Müziği eserlerini icra ederek başladığım bu çalışma ardından kendi bestelerimin de içine katılmasıyla tamamlandı. 7 eser Türk Müziği'nin erken dönem besticeline ait iken bu müziklere ithaf anlamında 5 parça ile repertuvara eklenmiş oldum. Ud, İstanbul Lavtası Şehrud ve ritim çalgılarını ben icra ettim. Bu albümde Türkiye ve dünya müzik piyasasında çok değerli isimler olan Serkan Halili, Derya Türkan, Ali Tüfekçi ve Furkan Bilgi de sanatları ile çalışmama yüksek değer kattılar. Stüdyo Trio'da Uğur Özcan neredeyse tüm kayıtlarda teknik masanın başında bana güç verdi. Miks ve mastering aşaması da yine Uğur ve Ferhat Uçar'ın nefis duyumları ile tamamlandı. Fotoğraf çekimleri Muhsin Akgün'ün özgün bakış açısıyla oldu. Maalesef yakın zamanda kaybettiğimiz bir değer olan Hasan Saltık ve Kalan Müzik ise bu çalışmayı her zamanki nitelikli bakış açısıyla değerlendirip dinleyici ile buluşturdu.
Öğrencilerinizle nasıl bir işbirliği, fikir alışverişi ve diyalog içindesiniz?
Öğrencilerim ile çalmaktan ziyade sanatın ve hayatın her yönünü konuşmaya gayret ederim. Sadece teknik ve müzikal çalışmalar bir insanın müzik yapmasına yetmez. Yeri geldiğinde hiç çalmadan geçirdiğimiz ama saatlerce konuştuğumuz derslerimiz olur. Önce zihin gelişir sonra oradakini sese dönüştürmeyi amaçlarız. Bir husus daha var ki arkadaş olabilmek gerekir. Sanat taklitle başlar derler ya... İlk başlangıçta sizi taklit etmesini sağlayacak dostluğu kurmak gerekir, ilerleyen zamanda olgunlaştıkça öğrenci de kendi yolunu bulacaktır.
Yakın zamandaki yeni projelerinizden de bahseder misiniz?
Yeni bir kitap için kalemi elime almasam da zihnen çalışmalara başladım. Ud çalışma adına yardımcı bir kitap olacağını söyleyebilirim. Buna ek olarak sesli üretim adına çok yakın zamanda tekrar stüdyoya girmeyi planlıyorum. Yeni müziklerin yazımı için biraz zamana ihtiyacım olabilir fakat kayıtlara başlamak için tüm parçaların bestelenmiş olmasını beklemeyeceğim. Çünkü stüdyo kayıt aşamaları da yeni bestelerin çıkmasına ortam hazırlar ve var olan bir müziğin yönünü değiştirmek adına bana canlı tecrübeler yaşatır.