'Müzik sadece eğlence aracı değil kültürümüzdür'

UYGAR TAYLAN

uygartaylan@gmail.com

Sanatçı Aylin Şengün Taşçı’nın Türk müziğini yeni nesillere tanıtmak için çıktığı yolda en büyük destekçileri Rana Selçuk ve Nebahat Özer oldu. Musikiye gönül veren müzik elçilerimiz, yurdun dört bir yanındaki gençlere, ezgilerimiz aracılığıyla kültürümüzü tanıtıyor.

Onlar, geleneksel Türk müziğinin ezgilerini bugünün gençleriyle buluşturmak için harika bir projeye imza attılar. İl il, okul okul gezip her çocuğa kültürümüzün değerli hazinesi Türk Sanat Müziği’ni anlatıyorlar. Buselik, Saba, hicaz makamını ilk kez onlardan duyan gençler, üstatlarla tanışıyor, sahneye çıkıp çalgıları yakından tanıma fırsatı buluyorlar. Projenin gönlü musiki aşkıyla dolu üç hanım efendisiyle Kocaeli’nde buluştuk. Türk Sanat Müziği sanatçısı Aylin Şengün Taşçı, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un eşi Rana Selçuk ve Bakan yardımcısı Mahmut Özer’in eşi Nebahat Özer’le gençlerin heyecanına şahit olduk.

Aylin Hanım, sizi tanımayanlar için biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu’nda ses sanatçısı olarak çalışıyorum. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bir topluluk. Çocukluğumdan beri müzikle iç içeyim ve 20’li yaşlardan sonra profesyonelce başladığım bu hayatıma aynı hızla devam ediyorum. Bugüne kadar 8 solo albüm yaptım. Bir longplay yaptım, iki single çalışmam var. Bunun dışında 16 ülkede solo konserlerim oldu. Belli üniversitelerde öğretim görevlisi olarak da çalıştım. Hayatımda hep müzik ön planda oldu. İki tane amatör koro yönetiyorum. Yüzden fazla öğrencim var onlara Türk müziğini öğretiyorum.

ANADOLU'YA ULAŞMAK LAZIM

Proje nasıl doğdu ve neyi hedeflediniz?

Geçen sene çalıştığım topluluktan 5-6 enstrüman sanatçısı arkadaşımı yanıma aldım ve “Arkadaşlar biz burada her ay konser veriyoruz ama bu bizim için yeterli tatmini sağlamıyor” dedim. ‘Bu işten kazandığım parayı tam olarak hak etmeliyim’ diyerek yaptığım işi yeterli bulmadım ve liseleri aramaya başladım. İlk önce İstanbul Erkek Lisesi’nin müdürünü aradım. “Kültür Bakanlığı sanatçısı olarak arkadaşlarımla öğrencilerinize Türk müziğini enstrümanlarla örnekleyerek anlatacağız. Bir de tarihinden bahsedeceğiz. Sizden hiçbir şey talep etmiyoruz. Sadece ulaşım için araba temin edin yeterli” dedim ve çok sevindiler. Sonra Anadolu liselerine yöneldim. Geçen sene hiçbir karşılık beklemeksizin 30 tane liseyi dolaştık. İstanbul’da gençlere ulaşmak çok zor değil aslında Anadolu’ya ulaşmak lazım diye düşünerek yola çıktık. 

ENERJİMİZ SONSUZ

Rana Selçuk ve Nebahat Özer’le yollarınız nasıl kesişti?

Sayın Ziya Selçuk Milli Eğitim Bakanı olduğu sırada Prof. Dr. Mahmut Özer bakan yardımcısı olmuştu. Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü olduğu dönemde okulda bir konser verdik. Bu vesileyle eşi Nebahat Özer’le dostluğumuz başladı. Kendisiyle paylaştım o da Ziya Bey’in eşi Rana Hanım ile konuyu paylaşmamız için bizi bir araya getirdi. Ankara’da bir öğleden sonra 5-6 saat süren bir sohbetimiz oldu. Hepimiz çok heyecanlandık bu projeye. Hemen telefonlara sarıldık. Ankara’dan başlayalım sonra her ile gidelim derken 8. ili bitirmiş durumdayız. Bu projenin 2 yıl sürmesini, 30’a yakın ile ulaşmayı hedefledik. Çok iyi giderse devamını da getireceğiz. Ulaşabildiğimiz kadarıyla ulaşmayı düşünüyoruz. Bizim enerjimiz sonsuz. Gündüz seminerimizi verip akşam da solo konser veriyoruz. Müziğin içeriğini sadece çocuklara öğretmenlere anlatmak yerine ailelere de ulaşmak gerek. Çocukların bu anlamdaki sevgisine destek verecek bir altyapı oluşturalım istedik. Bunu bugüne kadar, belki hayatında hiç konser izlememiş çocuklara ve ailelerine ulaştırdık. Hepsi konser salonundan çok mutlu ayrıldılar.

Öğrencilerin reaksiyonu nasıl oluyor bu proje karşısında?

Öğrencilerin arasında birçok farklı reaksiyonla karşılaşabiliyorsunuz. Çoğunluğa baktığınızda iki saate yakın konuşuyorum ve bunu interaktif bir şekilde uyguluyorum. Sorulara verilen cevaplar, çocukların bakışları konuya gösterdikleri ilgi bu konunun bayağı dikkatlerini çektiğini gösteriyor. Salonun yüzde 70’inin dahi ilgisini çeksem çok mutlu oluyorum. İstanbul’daki bir okulun öğrencileri bittikten sonra öğretmenlerine giderek “Sabaha kadar sürsün hiç bitmesin istedik” demişler. Bu cümle beni çok mutlu etti. Gittiğim her şehirde mutlaka bir öğrenci grubu yanıma gelerek, “Anlattıklarınızdan sonra Türk müziğine bakışımız değişti. Bu sadece bir eğlence değilmiş farklı bir kültürmüş” diyenler oldu. Bütün bunlar bir araya gelince bir farkındalık yarattığımızı görmeye başladık. Her seminerde çocukların eline enstrümanların değmesini sağlamaya çalışıyoruz. Çocuklar sahneye geldiği zaman heyecandan titrediğini görüyorum. O enstrümanla buluştuğu zaman inanılmaz bir mutluluk yaşıyor. Bunu bir insana küçük yaşta yaşattığınız zaman o insanın müziğe ilgi duymaması imkansızdır. Küçük bir rakamla 5 çocuğu bu işin içine çeksek denize taş atınca dalgaların yayılması gibi birçok kişiye ulaşacaktır.

TÜRK MÜZİĞİNE YABANCILAR

Çocuklarda müzik konusunda ne gibi eksiklikler görüyorsunuz?

İlk önce çocuklara “Türk müziğini hiç dinlediniz mi? Hiç Türk müziği konserine gittiniz mi?” diye soruyorum. Yüzlerce kişilik salondan 5-6 kişi elini kaldırıyor. Bir yabancılık var. Enstrümanların adını bilmiyorlar. Uda ‘bağlama’ diyen oluyor. Türk müziğinde Buhurizade Mustafa Itri Efendi gibi çok önemli bazı şahıslar var. Meraklı olan bir insan elindeki 100 TL’nin arkasına baktığı zaman bunu bilir. Yetişkin insanlarda bile bu bilinçsizlik var. Oysa o, bütün islâm âlemine mal olmuş Salat-ı Ümmiye ve Tekbir’in bestecisi. Aynı zamanda 2012’de UNESCO tarafından Itri yılının ilan edilmesine vesile olmuş bir isim. Başka bir örnek olarak tarihimizin en önemli bestecilerinden Dede Efendi. “Neden dede?” diye sorduğum zaman çocuklar, “Torunları var ondandır” diye cevap veriyor. Bu cevapları yadırgamıyorum ama çocuklarımızı bilinçlendirmek gerektiğini düşünüyorum.

Seminerinizde “Müzik eğlence aracı değildir“ diyorsunuz? 

Müziğe sadece eğlence aracı olarak bakarsak yanılmış oluruz. Çünkü müzik aynı zamanda bir toplumun kültürel yapısını ifade eden en önemli unsurlardan birisidir.

DOKUNDUĞUNUZ HER YERDEN SES GELİYOR

Rana Hanım projeyi sahiplenme sebebiniz öğrenebilir miyiz?

Projenin öğrencilere yönelik olması öncelikle beni cezbeden bir durum. Ben bildiğiniz üzere öğretmenim. Daha önce benim de öğrencilere yönelik Ankara’nın iki ilçesinde bir projem oldu. O projede de taşımalı eğitim yapılan öğrencilere enstrüman öğretiliyor. Nebahat Hanım, öğrencilere yönelik bu projeden bahsedince ben de desteklemek istedim. Gençliğimiz gerçekten hayattan çok uzak. Tamamen teknolojinin ve sosyal medyanın etkisi altında kalmış bir şekilde. Aileden, çevresinden kopuk bir nesil geliyor. Dolayısıyla gençlerimize biraz daha sosyal hayata çekmek için böyle bir projeyi desteklemek istedik. Ayrıca kültürümüzü tanıtmak için bir destek. Müziğin sadece eğlence aracı olmadığını hem duygularımızı, sevgimizi, aşkımızı, inancımızı yansıttığımız bir iletişim aracı olduğunu çocuklarımıza yansıtmak istedik. Çocuklarımızda farkında olmadıkları cevherlerini ortaya çıkartmak istedik. Zaten Aylin Hanım bu işi gönüllü yapıyor. Biz de Nebahat Hanım ile bu işe gönül verdik. 

Nebahat Özer: Bu gezilerimizde okul ziyaretleri yaparak bir çok öğrenciyle temas ediyoruz. Bu seminerin farklı bir artısı da oluyor aslında. 5 yaşındaki kızımı getiriyorum bazen seminerlere. Hatay’da Aylin Hanım ile bize eşlik etti. Bir buçuk saat boyunca Türk Sanat Müziği konserini sonuna kadar sıkılmadan dinledi. Aslında burada bu seminerin kendi çocuğum üzerindeki etkisini görüyorum. Siz bir şekilde müzikle temas ettirdiğiniz zaman çocuk öğreniyor. Şimdi bir şarkı çalışıyor, Aylin Hanım’la birlikte sahnede söyleyecekler. Dokunmayı bilirseniz, dokunduğunuz her yerden ses geliyor.

BAKAN NOSTALJİ SEVİYOR

Sizin müzikle ilginiz nasıl? Evde neler dinlersiniz?

Rana Selçuk: Ben müziği severim sadece dinleyici olarak. Bir öğretmen olarak bazen okul şarkılarını söylüyorum. Öğrencilerim beğeniyor ama çocuklarım için aynı şey geçerli değil. (Gülüyor) Evde hoşuma giden her müziği dinlerim.

Nebahat Özer: Bizim evde kuşak çok genç. Genelde popüler müzik dinliyoruz ama ben Türk Sanat Müziği tercih ediyorum.

Rana Hanım, Bakan Bey’in müziğe ilgisi nasıl?

Rana Selçuk: Bakan bey çok sever müziği. Nostaljik parçaları ve özgün sesleri çok sever. Neşeli olduğu zaman şarkı da söyler.

MIZIKA-YI HÜMAYÜN

Osmanlı sarayında Fatih Sultan Mehmet döneminde ‘Mehterhane’ kuruluyor. Mehter müziği bizim askeri müziğimiz ve bu anlamda çok önemli çalışmalar yapılıyor. Fakat mehterhane sarayda batılılaşma eğilimleri ortaya çıkınca saraya getirilen paşa unvanı verilen İtalyan müzisyen Donizetti tarafından kapatılarak Mızıka-yı Hümayün adı verilen yeni bir oluşum getiriliyor. Burada bütün enstrümanlar Batı’ya çevriliyor.