'Müziğimiz tıpkı İstanbul gibi hem mutluluk var hem hüzün'

YELİZ COŞKUN

yeliz.coskun@aksam.com.tr

‘Light in Babylon’ müzik grubu, kadife sesi ve güçlü yorumuyla Michal Elia Kamal, Metehan Çiftçi ve Julien Demarque’den oluşuyor. Grup, Ortadoğu ağırlıklı ancak her etniğin etkileşimine açık bir dünya müziği icra ediyor. İstiklal Caddesi’ndeki sokak konserlerinden tanıdığımız Light in Babylon şimdi Sahra çölünde yeni albümlerinin ilk şarkısına klip çekiyor… Müziklerini umut, sevgi, barış, özgürlük ve kültürel çeşitlilik üzerine kurduklarını belirten solist Michal Elia Kamal ile Light in Babylon’un hikâyesini konuştuk...

Grup üyelerinin buluşması nasıl oldu? Bize grubunuzun doğuşundan bahseder misin?

Julien Demarque ile 2010’da İstanbul’a geldik ve folklorik şarkılardan orijinal besteler yapma fikriyle ‘Light in Babylon’ grubunu kurduk. Sonrasında müzisyen Metehan Çifti ile birlikte çalışmaya başladık. İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti seçildiği yılda İstiklal Caddesi’nde şarkı söylemeye başladık. İstiklal’de tiyatro, sanat ve müzik hepsi vardı. Bir dakikadan az bile çaldığımız zamanlarda etrafımızda büyük bir dinleyici topluluğu çemberi oluşuyordu.

İSTİKLAL’DEN FESTİVALLERE

Yıllar geçtikçe bizler büyüdük dinleyici kitlemiz de hem Türkiye’de hem de tüm dünyada çoğaldı. Müzik kliplerimiz popüler oldu. Artık kültür merkezleri ve Avrupa’daki ünlü festivaller gibi büyük sahnelere de çıkmaya başladık. Artık İstiklal’de çalmıyoruz ve bunun birçok sebebi var. Öncelikle bunu sonsuza kadar sürdüremeyiz. Büyüdükçe daha şaşırtıcı şeyler yapmaya ve konserler vermeye başladık ancak bunun diğer genç müzisyenler ve gruplar için ilham verici olmasını ümit ediyoruz. İstiklal böylesine bir yol için iyi bir başlangıç. Bizim İstiklal’de çaldığımızdan bu yana çok şey değişti ve artık bizim çaldığımız dönemdeki atmosfer de yok.

Grupta herkesin asıl mesleği müzisyenlik mi? Alaylı olanınız var mı?

Hepimizin müzikal altyapısı var ve gençlik yıllarımızdan beri müzik icra ediyoruz ancak eğitimlerimiz yalnızca müzikle ilgili değil. Ben yeni medya sanatı alanında eğitim görüyorum, Julien mühendis, Metehan filozof ve sahnede iki müzisyenimiz daha var ve onlar da farklı eğitimlere sahipler. Bizler müziğin yaşamın tüm alanlarının bağlantılı olduğuna inanıyoruz.

MÜZİĞE AÇ OLAN İNSANLAR VAR

Müziğinizi benimseyen bir kitlesine sahipsiniz. Light in Babylon niçin bu kadar sevildi ve sahiplenildi sence?

Müzik sadece zaman geçirme aracı ya da eğlence değildir. Müziğin bir anlamı ve hayatımızda bir etkisi var. Grubumuz sadece müzik değil duygu da getiriyor ki; dünyada insanlar artık daha fazla duygularını gizler hale geldi. İnsanlar gerçek bir şeye açlar ve müziği sadece dinlemek değil hissetmek istiyorlar. Bizim müziğimiz dürüst ve umut dolu.

BU ŞEHİR BİZİM İÇİN HEP EN ÖZEL

Grubunuz için İstanbul’un önemi nedir?

İstanbul bizim için çok özel bir yer ve her zaman da öyle kalacak. Çok yoğun duyguların olduğu bir şehir. Bu şehirde bir şeyler eski ve bir şeyler yeni. Bazı üzüntülerin içinde güzellik var, enerji dolu mutluluk var, insanlar ve hareket var. İşte müziğimizi de aynen bu şekilde İstanbul’u tanımladığım şekilde tanımlıyoruz. 

Sizi hiç dinlememiş birine müziğinizi nasıl tarif edersiniz? Müziğinizde vermek istediğiniz mesajlar neler?

Bizler müziğimizi her zaman dünya müziği olarak adlandırdık ve kendimizi de dünya insanı olarak gördük. Bizim mesajımız da her türlü ulusal, kültürel, dinsel ve dilsel kimliklerimizden öte bizlerin insan olduğudur. Bunu 

hatırladığımız zaman birbirimize saygı göstermeyi de hatırlayacağız.

TAKSİM BİZE ÇOK ŞEY ÖĞRETTİ

Taksim gibi işlek bir caddede müzik yapmak nasıl bir duygu? İnsanların tepkileri nasıl?

İstiklal’de ilk yıllarımızda müzik yaptık ve orası sadece bir cadde değil aynı zamanda çok özel bir yer. Farklılıkların olduğu bir yerdi, farklı insanlar, farklı çitlerin, dinlerin, görüşlerin olduğu bir yer. İnsanların tepkileri inanılmazdı bu müziğe daha yakın olmak istiyorlardı, ağlarlardı, gülerlerdi ya da dans ederlerdi aynen müziğimiz gibi bir şeyler koymaya, eklemeye çalışırlardı. Bu deneyimden çok fazla şey öğrendik. İnsanları nasıl anlayacağımızı, nasıl saygı göstereceğimizi nasıl ılımlı ve alçakgönüllü olacağımızı öğrendik. Şimdi daha ünlü olduk ve her türden sahnede çıkmaya başladık ancak İstiklal Caddesi’nde öğrendiklerimizi unutmuyoruz.

ÇÖLDEKİ ÖZGÜRLÜĞÜ ANLATAN KLİP

Yeni Dünya albümünden bahsedelim biraz. Klip çekimi için Sahra Çölü’ndesiniz. Şarkının hikâyesini anlatır mısın? 

‘Yeni Dünya’ albümünde orijinal şarkılarımızın yanı sıra bizim yorumladığımız Türkçe iki folklorik parçamız daha var. Geçtiğimiz hafta tüm Sahra çölünü geçip Fas’a yeni klip çekimimiz için gittik. Burada ‘Ya Sahra’ adlı parçamıza klip çektik. Parçamız çölde hissedilen özgürlüğü ve ruhun özgülüğünü anlatıyor. Ben kendimi her zaman çöllerle bağlantılı hissettim ve bir sihir olduğuna inandım. Albümümüzün ismini ‘Yeni Dünya’ koyduk çünkü bizler hiçbir zaman ümidini kaybetmeyen insanlarız, insanlık adına hiçbir zaman vazgeçmedik halen insanlara inanıyoruz ve birlikte yeni bir dünya yaratmaya çalışıyoruz.

TAHRAN’DA ŞARKI SÖYLEMEK İSTİYORUM

İran’dan İsrail’e ve sonrasında İstanbul’a göç hikâyeni anlatır mısın?

Benim ailem İran kökenli. Devrim esnasında kaçmak zorunda kaldılar ve İsrail’e yerleştiler. 6-7 yıl önce İstanbul’a geldiğimde kendi kuşağımdan ilk kez İranlılarla tanışmıştım. Genç, renkli insanlardı, sanatçılardı.O dönemden beri bir hayalim var. Bir gün aynen Türkiye’de, Avrupa’da ve diğer her yerde yaptığım gibi İran’da, ülkenin kalbi Tahran’da tüm bu kadınlarla birlikte şarkı söylemek istiyorum. Bu konu hakkında “Teheran’ın Kadınları” adlı parçayı yazdım…

TERÖRE KARŞI GÜÇLÜ OLMALIYIZ

Bildiğiniz üzere Türkiye zor günlerden geçiyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası maalesef artan hain terör saldırılarına hedef oluyor. Müzikte dil, din, ırk ayrımı yapmayan aksine birleştirici ruha ve güce sahip bir grupsunuz. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Terör saldırıları korku ve nefret yaratır ki bizler bu nefret çemberine girmeyi reddediyoruz. Terör tüm bölgelerden insanlar olarak bizleri de yaralıyor. Güçlü kalmalıyız ve birbirimizi suçlamamalıyız ancak bu zor zamanlarda tolerans ve empati noktasında güçlü kalmalıyız.