Mutluluk algınızı değiştirin yüzünüz daha çok gülsün

Mutluluk her an çok iyi hissetmek değil, kötü hissettiğin anlarda hızlı bir şekilde yine nötr ya da iyi hissetme haline dönecek zihinsel iyilik haline sahip olmaktır.

Nörolog Dr. Sevda Sarıkaya

Geçtiğimiz hafta mutluluk üzerine yazmıştım. Bu hafta da aynı konudan devam etmek istedim. Çünkü şu dönemde en ihtiyacımız olan şey kaygılarımızdan sıyrılıp birazcık mutlu olabilmek. Son 15-20 yılda mutluluk algısı çok değişti.

Subjektif bir kavram olan mutluluk kişiden kişiye elbette farklılıklar gösterebilir. Mutluluğu her an neşeli olmak ve harika bir duygu bombardımanına maruz kalmak sananların sayısı arttı. Bu da mutluluk kavramının özü ile bağdaşmayan bir algı biçimine yol açtı.

İnsanları nelerin mutlu edebildiği ile ilgili yapılan bilimsel çalışmalar var. Bu çalışmaların amacı, objektif olarak mutlulukla ilgili en azından bazı kriterleri belirleyebilmek ve insanlara bunu gösterebilmek. Uzmanların tanımına göre mutluluk her an neşeli olmak, her an hoş duygulanımlar içerisinde olmak değil. Hayat içerisinde stresli ya da üzgün olduğumuz anlar olabilir. Yapılan çalışmalar göstermiş ki; herhangi bir psikiyatrik hastalığı olmayan ya da barınma, yemek gibi temel ihtiyaçlarından yoksun olmayan kişilerin gün içerisindeki duygu durumları ağırlıklı olarak ya nötr ya da pozitif.

Mutluluk her an çok iyi hissetmek değil, kötü hissettiğin anlarda hızlı bir şekilde yine nötr ya da iyi hissetme haline dönecek zihinsel iyilik haline sahip olmaktır. Chicago Üniversitesi’nde 2018 yılında düzenlenen bir araştırma sonucuna göre insanların kendini mutsuz hissetme halini 1990’dan itibaren giderek artmış. Belki mutsuz olduğumuz anlar daha fazla gözümüze battığı için, mutluluk değerlendirmemiz olduğundan daha negatif yönde sonuçlanıyor. Mutluluğumuzu değerlendirirken uç noktadaki iyi hissetme hallerimiz yerine, zihnimizin daha sakin olduğu iyi hissetme hallerini göz önüne alırsak bu oran azalacaktır. Hatta bazı hallerde, stresli hissetmemiz uzun dönemli mutluluk için gerekliliktir.

MUTLU OLABİLMEK DE ÖĞRENİLEBİLİR

Journal of Happiness Studies dergisinde yayımlanan bir çalışmada, kariyerlerinde ilerlemek için gerekli rekabet ortamında nasıl davranmaları gerektiği ile ilgili eğitim alan bir grup katılımcı değerlendirilmiş. Stresli bir eğitimden geçen katılımcılar eğitim sırasında oldukça gergin hissetmelerine rağmen, eğitim almayanlara kıyasla eğitimden sonra daha mutlu hissettiklerini belirtmişler. Yani uzun dönemde hayatımıza faydalı olacak bir işi yaparken strese girip iyi hissetmeyebiliriz, ama ilerleyen dönemde bu aktivite mutluluğumuzun artmasına neden olabilir. Yapılan başka bir çalışmada da kısa süreli pozitif tecrübelerin bazal duygu durumumuzu yükselterek ilerleyen dönemde daha mutlu olmamıza zemin hazırladığı gösterilmiş. Aslında ben bu durumu demans hastalarımızın davranışsal bozukluklarının tedavisinde kullanıyorum. Hastanız güne mutlu başlarsa gün içerisinde gelişecek davranış bozuklukları azalır diyorum. Bunu normal bireylere de uzun dönemli mutluluk için uygulayabiliriz. Şöyle düşünün; sabaha mutlu bir haberle başladınız ve beyniniz duygu durumunuzu pozitif yapacak seratonin, dopamin gibi nörokimyasalları salgıladı. Aynı gün içerisinde birkaç defa daha mutlu olabileceğiniz olaylar olduğunda beyindeki bu nörokimyasallar daha fazla artıyor. Artık bazalinde pozitif ruh halini sağlayacak beyindeki nörokimyasal değişiklikler gerçekleşmiş oluyor. Bunu bir alışkanlık haline getirdiğinizde beyniniz bir süre sonra mutlu olmayı öğreniyor. Clemson Üniversitesi’nde 2019 yılında yapılan başka bir çalışmada geçmişteki kendimize öğütler vermenin de bizi daha iyi hissettireceği ve pozitif yönde gelişmelere yol açabileceğinden bahsediliyor. Aslına bakarsanız mutlu olabilmek de eğitim gerektiren bir beceri. Kendimizi bu yönde eğitirsek, mutlu hissettiğimiz anların sayısını artırabiliriz.