ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr
Şimdiden söyleyeyim bu hikâye hepinizi çok etkileyecek. Hem de tüm insanlık için "Hâlâ umut var" dedirtecek cinsten. Benim o kadar etkilendiğim bir hikâye idi ki gerçekliğini yerinde tespit etmek adına İstanbul'dan İzmir'e gittim. İyi ki de gittim...
Fen Bilgisi öğretmeni ve kendi adını taşıyan özel okulların sahibi Oğuzhan Özkaya geçen temmuz ayında eşi Gülşah Özkaya, çocukları ve birkaç eğitimci arkadaşıyla birlikte hem bir eğitim çalıştayı gerçekleştirmek hem de tatil yapmak amacıyla İzmir'den Zanzibar'a gider. Çalıştay sürecinde 2,5 yaşındaki oğulları Rüzgâr'a bakması için yerli bir genç kızla anlaşırlar. Bu kızın adı Muna'dır. Muna ile sohbeti ilerleten Özkaya ailesi, bu genç kızın Türkiye'de okumak ve ülkesinde lider olmak istediğini öğrenir. Bunun üzerine Muna'ya "Peki bunun için bugüne kadar ne yaptın?" diye sorarlar. Muna , "Dikkat edin bu benim hayatım" diyerek mavi kaplı epeyce kalın bir dosya getirir önlerine. Dosyayı inceleyen Özkaya ailesi, Muna'nın hem yabancı dil hem de bilgisayar konusunda kendini ne kadar çok geliştirdiğini gördüklerinde hayrete düşerler. Hikâyenin gerisini Oğuzhan Özkaya'dan dinleyelim: "Muna o yoklukta birçok şey başarmış. Kendini geliştirmiş, kurslara gitmiş, eğitimler almış. Dosyadan çok etkilendim ve hemen bir video çektim kendi öğrencilerime izletmek için. Yoklukta bunu nasıl yapmış örnek olsun istedim. Daha sonra eşim Büşra ile göz göze geldik ve Muna'ya 'Seni Türkiye'ye götüreceğim' dedim..." Nasıl bu kadar ani ve radikal bir karar verebildiğini sorduğumda Oğuzhan Özkaya şunları söylüyor: "Tüm bu süreç Muna'dan kaynaklı. Ben bir öğretmenim. İster istemez bir sahiplenme duygusu yaşadık. Böyle donanımlı bir kişiye yardım eli uzatılması gerektiğine inandık. Belki ben farklı bir meslekte olsaydım bunu fark edemezdim. En büyük avantajımız eğitimci olmamızdı." Ve Muna, Türkiye'ye yeni ailesinin yanına gelir: "Muna artık bizimle ve üçüncü çocuğumuz olarak yaşamını sürdürüyor. Ona her imkânı sunuyoruz. Bütün kararlarının da arkasında olacağız. Ama fikirleri değişirse ona da saygı duyarız. Kızımız şu konuda çok net: 'Ben burada yaşayacağım, annem babam sizsiniz' diyor." Türkiye'ye geldikten sonra üniversite sınavı SAT'a giren Muna, İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi Bilgisayar Bölümü'nü kazanmış. Böylelikle başarısı ve kararlılığı bir kez daha tescillenmiş.
BURASI BENİM İÇİN BİR CENNET
Muna şu an eriştiği hayatı ve tüm bu süreci o kadar güzel anlatıyor ki, araya girmeden doğrudan aktarıyorum size: "O kadar mutluyum ki bunu nasıl ifade edebileceğimi bilmiyorum. Ama şöyle söyleyebilirim, burası benim için bir cennet. Böyle hissedeceğimi bilmiyordum. Evet ben onlara çok güvendim, annem babam saydım, beni sevdiklerini hissettim. Ben de onları sevdim ama hakikaten ne yaşayacağımı bilmiyordum. Ama şu an burada yeni bir hayata başladığımı hissediyorum. Daha önce hiç olmadığım kadar mutluyum. Ben onları gerçek annem babam olarak kabul ediyorum. Onlar da beni gerçek kızları olarak görüyor. Çok ama çok mutluyum.
GÖNLÜM BURADA KALMAKTAN YANA
Hayata dair tam bir planım yoktu. Ama şu an için hayalim, burada kalmak; okumak, işe girmek, çalışmak ve onlarla yaşamak. Kendi ülkemde hayalim başbakan ve lider olmaktı. İklim değişikliği ve kadın haklarıyla ilgili birçok projem var. Ülkemi ziyaret edeceğim ama yaşamak için değil. Gönlüm şu an için burada kalmaktan yana. Hislerime ve kalbime çok güveniyorum. Onların doğru insanlar olduğunu hissettim. Onları gerçekten çok sevdim, güvendim, inandım. Evet, benim bir ailem daha var onlar Zanzibar'dalar. Onları da seviyorum. Burada yeni bir hayat kurdum. Hislerimle hareket ettim ve şu an bir problem yok. Annem benim için çok kıymetli. Ama o şunu biliyor: Muna'nın öz annesi benim. Muna güvende olduğu, korkmadığı, tehlikede olmadığı bir yerde, sevdiği ve sevildiği insanlarla birlikte. O zaman annemin de içi rahat ve onun da içinin rahat olması benim için önemli. Annem de onayladığı için bir sorun yok.
GERÇEK AİLEM GİBİ HİSSEDİYORUM
Hangi renk olduğum, kaç yaşında olduğum hiç önemli değil. Buradaki ailemi gerçek ailem gibi hissediyorum. Aradaki farklılıkları görmüyorum ben. İlk kez baba sevgisini burada tattım. Daha ne olsun. Öte yandan biraz İzmir'i biraz gezme fırsatım oldu. Burası çok fantastik bir yer. Burayı çok sevdim. Kendimi burada çok rahat hissediyorum. Bu bir armağan benim için.
BURASI "BİZİM" OKULUMUZ
Bu okul çok güzel bir yer, gelişimime çok büyük katkısı olur. Hem ben onlara bildiklerimi aktarmak isterim hem de burası beni geliştirir. Kendimi buraya ait hissediyorum. Bizim kültürümüzde şöyle bir şey var: Sahip olduğumuz her şeyi paylaşıyoruz. Her şeyi ama. Dolayısıyla bildiğim her ne varsa buraya aktarmaktan kendi kültürümü, Zanzibar'ı paylaşmaktan çok mutlu olurum.
BİR DEĞİL, BÜTÜN OLDUĞUMUZA İNANIYORUM
Diyelim ki ben başka bir alanda okudum ve burayla bir ilişiğim yok. Başka bir yerde çalışacağım. Bunun bir önemi yok. Ben yine de burayı desteklerim. Çünkü bir olduğumuza değil bütün olduğumuza inanıyorum. Dolayısıyla bütünün parçası olduğum için varım aslında ben. Çok inandığım bir şey var. Eğer sen tembelsen hayat da zor. Eğer çalışırsan, gayret edersen hayat da çok güzel bir hâl alır. İnandığım başka bir şey daha var. Sen üç kişiye yardım et. O üç kişi de başka bir üç kişiye yardım etsin. Sonra o üç kişi de başka bir üç kişiye... Dolayısıyla ne kadar çok paylaşır ve bütünün parçası olursak o kadar iyiyiz. Yeterince yetenekliyim, zekiyim ve güzelim. Ama birken hiçbir anlam ifade etmiyorum. Bütünün bir parçasıyken anlamlıyım.
KARDEŞLERİM DE BURAYA GELSİN İSTERİM, AMA...
Kardeşlerimi buraya getirmekle ilgili bir hayalim vardı. Ben babamı öldü biliyordum. Onunla 14 yaşında tanıştım. Babam rengimden ötürü onun çocuğu olmadığımı düşünüyor. Ve yazılı olarak beni evlatlıktan çıkardı. Buraya gelmem benim özgürlüğümle ilgili bir şey. Beni orada durduran bir babam yok. Annem de beni destekliyor daha iyi bir hayatım olsun diye. Ama kız kardeşlerimin bir babası var. Ve o kadar da kolay değil. Ben onların da buraya gelmelerini çok isterim ama bu çok kolay olmaz.
GÜLŞAH ÖZKAYA: MUNA BİZİM İÇİN BÜYÜK BİR ŞANS!
Çocuklarım Muna'yı çok seviyor. Muna için belki bir şansız. Ama o bizim için daha büyük bir şans. Karar verme süreci biraz da Afrika tecrübesiyle ilgili bir şey. Afrika bizim gördüğümüz hiçbir yere benzemiyor. Orası çok farklı bir dünya. Ülkelerinde böyle bir imkân yok. O yoksulluk ve yoksunluk içinde Muna'nın bu kadar şeyi başarmış olması; iş ahlakı, aidiyeti ve çocuklarla ilişkisi kendi sermayesiydi. Rüzgâr (oğlum) ile kurduğu bağ çok kıymetliydi. İşin duygusal kısmı da şu, kendisi hiçbir zaman tam bir aileye sahip olmamış. Muna'nın bizden en büyük beklentisi sevilmek. Baba duygusunu hiç yaşamamış. Oğuzhan ilk babası. Onu evlat edinme ya da Türkiye'ye getirme konusunda beş dakika bile düşünmedik. Oğuzhan ile birbirimize baktık ve karar verdik. Siz de orada olsaydınız hangi çocuğa dokunsam derdiniz. Oraya belki hediye götürebilirsiniz, o çocuklara oyuncak verebilirsiniz ama onlar için bunun sürdürülebilirliği yok. Bizimkisi aslında birinin hayatını kurtarabilir miyim, bakışı idi. Muna'nın ailesiyle iletişim halindeyiz. Onlar bu kararımızı düğün gibi yaşadılar. Zanzibar'ı gelecek yaz yeniden ziyaret edeceğiz.