Mümin Sarıkaya: Şarkı adımın önüne geçti

Bir döneme damgasını vuran ve Ben Yoruldum Hayat şarkısı ile geniş bir kitleye ulaşan Mümin Sarıkaya, yeni teklisi Gidiyorum'u geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Ben Yoruldum Hayat parçasından sonra çıkardığı eserlerde hep bir kaygı yaşadığını belirten Sarıkaya, ''O şarkıdan daha iyisini yapmalıyım derken hiçbir şey yapamadığımı fark ettim. Öyle bir duruma geldi ki bu şarkı benim ismimin önüne geçti'' diyor.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

"Müziğin içinde büyüdüğüm için başka bir iş yapmam mümkün değildi sanırım. Abim, amcam, karşı komşumuz müzisyendi. Sekiz yaşımda bateri çalarak başladım müziğe. İlk eğitimimi abimden aldım. Sonra bağlama ile tanıştım. Bağlama bende sevdaya dönüştü." Bu sözler 2015 yılında çıkardığı Ben Yoruldum Hayat albümü ile tanıdığımız Mümin Sarıkaya'ya ait. Uzun yıllar emek verdikten sonra karşılığını alamadığı için bir dönem müziğe küstüğünü anlatan Sarıkaya, bu şarkının hayatının dönüm noktası olduğunu söylüyor. Akabinde müzik çalışmalarına devam eden Sarıkaya, son olarak sözü ve müziği kendisine ait olan 'Gidiyorum' teklisini müzikseverlerle buluşturdu. İşte müzik yaşamına dair sorularımızı samimi bir şekilde cevaplayan Sarıkaya ile sohbetimizde öne çıkan başlıklar...

BAZI DUYGULARIMI KAYBETTİM

Eğitimi aldınız mı bu alanda? Müziğe küstüm dediniz... O dönemde neler yaptınız?

Müziğin eğitimi elbette olmalı. Ustalardan, birkaç abimizden bir şey öğrendik ama genelde kendi çabamız ile yol aldık. Sevdayla, tutkuyla çalıştığınızda zaten kimseye ihtiyacınız olmuyor. Bağlamaya çok emek verdim. Askerliğimde de müzikle iç içeydim. Terhis olunca yeniden Yozgat'a geldim. Köklerim burada çünkü. Ancak müzik Anadolu'da kısır döngü içinde. Emeklerimin karşılığını alamadım. Başka işler yaptım. Düğünlerde çaldım, saz kursları verdim... Bir de müzik aleti satan bir dükkanımız vardı. Orada çalışıyordum. Bu durum beni yordu ve bir dönem müzikten uzaklaştım.

Böyle umutsuzken "Ben Yoruldum Hayat" nasıl ortaya çıktı?

Kafamda hep beni anlatan bir şarkı yazmak vardı. 9 Haziran benim doğum günüm. Çevremdeki dostlarım doğum günümü kutluyor. Onlara bir hediye vermek istedim. 8 Haziran 2014 tarihinde işten eve gittim, kalemi kâğıdı aldım ve yazmaya başladım. O üç kıtayı kalemi hiç kaldırmadan yazdım diyebilirim. O dönemde Facebook var tabii, oraya yükledik... Ve şarkı birkaç ay içinde o kadar paylaşıldı ki bende anlamadım ne olduğunu. Aslında kendimi anlatmıştım. Ünlü olma çabası ile yazılmamıştı o sözler. Ama sanırım başkalarının hayatına da dokundum. O dönemde bir sürü müzik şirketi aradı. Hepsini geri çevirdim. Benim hayallerim de küçüktür... Daha sonra Dokuz Sekiz Müzik'ten Ahmet Çelenk ile yolumuz kesişti. İlk albüm sözleşmesini yaptık. Daha sonra devamı geldi.

Eser neden bu kadar sevildi sizce? Hayatınızın dönüm noktası oldu sanırım...

Bu ülkede yorulan bir ben değilim elbette. Herkesin kendi dünyasında bir hayat hikayesi var. Sadece ilk cümle, "Ben Yoruldum Hayat" insanların sevmesine yetti sanırım... Sizin de dediğiniz gibi hayatımın dönüm noktası oldu. 37 yaşında yaptım o eseri... O zamana kadar stabil bir hayat yaşarken ondan sonra bazı şeyler değişti. Aslında hala Yozgat'ta yaşıyorum, görüştüğüm kişiler, gittiği yerler, yürüdüğüm yollar aynı ama düşünce olarak başka bir dünyaya evirildim. Bazı duygularımı kaybettiğimi düşündüğüm oluyor.

KALEMİMDEN DÖKÜLENLER YAŞADIKLARIM

Çok yüksek bir dinlenme oranı aldı. Daha sonra çalışmalarınıza devam ederken bu durum sizde bir kaygı oluşturdu mu?

Bu kaygıyı o kadar çok yaşadım ki... Hala da yaşıyorum desem yalan olmaz sanırım. Bir anımı paylaşmak isterim hatta. İkinci albümün imza günündeyim. Küçük sohbetler eşliğinde imza atıyorum. Bir hanımefendi geldi. Sordum hangisine klip çekelim diye. Bana "Ben Yoruldum Hayat" çekin dedi. Yani insanlar hala o şarkıda kalmıştı. O şarkıdan daha iyisini yapmalıyım derken hiçbir şey yapamadığımı fark ettiğim oldu. Öyle bir duruma geldi ki bu şarkı benim ismimin önüne geçti. Bir fotoğraf paylaşıyorum. İnsanlar altına "Ben Yoruldum Hayat" yazıyorlar...

Ne zamandır söz yazıyorsunuz? Nelerden besleniyorsunuz?

25 yaşından beri yazıyorum. İlk şarkım Al Başımdan Bu Dertleri idi... Müziğe verdiğim emek ve o süreçte yaşadıklarım beni besleyen şeyler. Babamı çok küçük yaşlarda kaybettim. 35 yaşındaymış öldüğünde. Pazarcı olduğu için her pazara, hale gittiğimde onu anlatırlar bana. Onun hikayesi ve annemin genç yaşta tek başına kalıp bizi büyütme çabası beni etkileyen noktalar. Özetle iç dünyamdan kalemime ne düşerse onları yazamaya çalışırım. Düşünerek yazdığım eserler olduğu gibi bir ilhamla yazdığım şarkılar da var. İlhamla yazdıklarım hemen kalemden dökülüyor ve bestesini de yazarken yapıyorum. Düşünerek yazdıklarım beni zorluyor ama...

Gidiyorum teklisini yayınlandınız en son...

Gidiyorum'un sözleri aklımdaydı aslında ama netleşmemişti. Bir akşam bitirdim ve aranjörüm Cihan Sezerle paylaştım. Ortaya güzel bir çalışma çıktı. Yozgat'ta karlar altında bağlamam elinde ona bir de klip çektik. Bağlamam biraz arka planda uzun zamandır kalmıştı. Bu sefer bağlama ile bir çalışma olsun dedik. Gidiyorum, içime sinen bir çalışma oldu. Yazdığım, bestelediğim şarkıları yayınlamaya devam edeceğim. Açıkçası dinlenme oranlarına bakmıyorum. Önemli olan benim için beste yapmak, yüreklere dokunan sözler söylemek... Bizi kim gönlüne yakın bulur ise o dinleyecek. Yeni bir şeyler üretmek, insanlarla paylaşmak beni hayatta tutuyor.

Bozkırın tezenesinin yerini doldurmak imkânsız!

Müzik sizin için eğlence aracı mıdır?

25 yaşıma kadar belki öyleydi. Ancak o yaştan sonra işimiz, ekmeğimiz, her şeyimiz oldu. Benim ayakta kalma sebebimdir, müzik... İki gün çalışmayayım stüdyomu, mikrofonumu, bağlamamı özlerim. Bazen durmam gerektiğini, dolmam gerektiğini düşünürüm. Ama yapamam... Her gün üretmeye çalışırım.

Kendinize örnek aldığınız, yolundan gittiğiniz isimler var mı?

Aşık Veysel, Neşet Ertaş, Mahsuni dinlemediğimiz bir günümüz yok. Bu isimler benim için o kadar yüksekte duruyor ki... Bu üstatları dinlememe rağmen bağlamam, sesim ve yorumum onlarla bir şekilde ayrışıyor.

Müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

Kendimi sadece halk müziği sanatçısı olarak görmüyorum. Bugün türkü icra eden o kadar önemli isimler var ki... Benim ses ve gırtlak yapım onların ki gibi değil. Elbette bende türküleri seviyorum ve söylüyorum. Ama kendimi o kategoriye sokamıyorum. Daha çok özgün müzik diyebiliriz, yaptığıma... Mutlu olacağım ve beni ifade eden eserleri seslendiriyorum.

Peki kendinizi saz aşağı olarak tanımlıyorsunuz?

Bazen bozkırın yeni tezenesi diyorlar. Ben öyle olduğumu düşünmüyorum. Bozkırın tezenesi bu topraklardan geçti zaten. Onun yerini doldurmak mümkün değil...