DR. SEVDA SARIKAYA / sevda.sarikaya@stargazete.com
Mizofoni’yi tam olarak tanımlayacak olursak; diğer insanlar tarafından çıkarılan ağız şapırtısı, çiğneme sesi gibi seslere karşı ortaya çıkabilen, yoğun öfke ve fiziksel tepki diyebiliriz. Kişi bu sesleri duyduğunda vücudumuzun tehlike durumlarında geliştirdiği ‘savaş ya da kaç’ davranışı tetikleniyor. Bu nedenle yoğun öfke, şiddete eğilim ya da ortamdan hızla kaçma isteği meydana geliyor. Yapılan çalışmalarda bu kişilerde, sesleri duydukları sırada beynin bazı alanlarında gelişen yoğun aktivasyon gözlenmiş. Özellikle duygularımız ve onları işlemlemekle ilişkili olan amigdala, hipokampus, ventromediyal prefrontal korteks ve posteromediyal korteks aktivasyon görülen başlıca alanlardan. Bu da bize mizofonik bireylerin tetikleyici sesleri duydukları anda gösterdikleri abartılı duygusal reaksiyonu açıklıyor. Mizofoniklerdeki bir başka yapısal beyin farklılığı ise sinirleri saran miyelin kılıf miktarının fazla olması. Normalde miyelini elektrik kablolarını saran kılıf gibi düşünebilirsiniz. Bu değişikliğin Mizofoni’ye olan katkısı ise henüz bilinmiyor. Mizofoni’nin şiddeti ve hangi seslere karşı olduğu kişiden kişiye değişiklik gösterebiliyor. Başkasının nefes alırken çıkardığı seste bile aynı reaksiyon gelişebiliyor. Çok şiddetli vakalarda sosyalliği kısıtlamaya kadar gidiyor. Bu durumdan utanan kişi izole oluyor. Hem özel hem iş hayatı için önemli olan birçok toplantıya katılmak istemeyebiliyor. Mizofonik bireyler, bu sesleri duydukları anda fiziksel reaksiyon da geliştiriyor. Strese verilen fiziksel cevabın komponentleri olan, kalp atışının hızlanması, terleme artışı gibi... İngiltere’de yapılan bir çalışmada mizofonik bireyler başka rahatsız edici seslere de maruz bırakılmış. Bebek ağlaması, çığlık sesi gibi. Ama sonuç beklenildiği gibi çıkmamış. Yani mizofonik bireylerde diğer rahatsız edici seslere karşı diğer insanlarla aynı tepkiyi göstermiş. Hatta bazıları bu seslerin onları hiç etkilemediğini belirtmiş. Bazı kişilerde hayatı ciddi derecede etkileyen Mizofoni’nin tedavisi için bir ilaç yok ama bilişsel-davranışcı terapinin başarı sağladığı vakalar mevcut. Kendi adıma konuşacak olursam, yakın çevrem bu durumu bildiği için yanımda sakız çiğneme, cips yeme gibi gürültülü eylemleri gerçekleştirmemeye dikkat ediyor. Dışarıda ise böyle bir sesi duyduğum yerden uzaklaşıyorum. Sosyal bir ortamsa ve dönmek zorundaysam bir süre sessiz bir yerde kalıp öyle dönüyorum. Yakınlarınızda böyle şikâyetleri olan kişiler varsa, anlayışla yaklaşıp ona göre davrandığınızda, hayatlarını kolaylaştırmış olacaksınız.