Mimar Sinan'ın izinden gitmeli

Heritage İstanbul'un en önemli gündemi afet dönemlerinde kültürel mirasın korunması idi. 6 Şubat depremi tarihi yapı ve alanların doğal afetlere karşı daha özenle korunması gerektiğini gösterdi. Mimar Sinan'ın bu konuda örnek alınması gerektiğinin altını çizen arkeolog Nezih Başgelen, ''Bölgede yeni restore edilmiş yapıların da zarar gördüğünü gördük. Mimar Sinan, 1573'te Ayasofya'nın kubbesini onardı. Ondan sonra kaç tane ciddi deprem gördü ama ayakta kaldı.'' dedi.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Kültürel miras bilincinin artması ve bu mirasın korunması konularını kendine misyon edinen Heritage İstanbul, yedinci kez gerçekleşti. Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda yapılan fuar üç gün boyunca 25 konferans, 17 Miras Sohbeti ve 11 atölye etkinliği ile kültürel miras meraklılarını buluştururken; 6 Şubat'ta meydana gelen ve 11 ilimizi etkileyen deprem felaketi nedeniyle özellikle müzecilik ve restorasyon alanında afet önleyici koruma konularında oturumlar da gerçekleşti. Asrın felaketinde kültürel miras bakımından da zengin olan bölgede birçok tarihi yapı yıkıldı ya da hasar gördü. AFAD Türkiye Afet Müdahale Planında da Kültürel Mirasın korunması başlığı dördüncü sırada yer alıyor. Peki afet dönemlerinde kültürel mirasın korunması hakkında neler yapılmalı? 6 Şubat depreminin tarihi eserlere ve yapılara olan etkileri neler? Beklenen İstanbul depremine karşılık nasıl bir önlem alınmalı? Bu soruların cevaplarını Heritage İstanbul Fuarı kapsamında Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu yöneticisi, arkeolog ve editör Nezih Başgelen ile Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Hatay Kültürel Mirasını Koruma Bilimsel Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Zeynep Gül Ünal ile konuştuk.

RESTORASYONLARDA DEPREM GERÇEĞİ UNUTULMAMALI

Son yaşanan depremin çok büyük bir alanı etkilediğini ve ağır bir can ve mal kaybı yaşandığını hatırlatan arkeolog Nezih Başgelen, bölgede yer alan tarihi mirasında büyük oranda bu felaketten etkilendiğini anlattı. Burada yaşanan üzücü durumun beklenen Marmara ile Ege depremi için bize ders olması gerektiğinin altını çizen Başgelen, "Afet yönetimi konusunda ciddi bir revizyona gidilmeli. Olası bir İstanbul depremi yerleşim yerlerini olduğu kadar tarihi mirasımızı da tehdit ediyor. Bu açıdan bakıldığında özellikle İstanbul'un ve yakın çevresinin depreme hazırlanması gerek. Yapılan çalışmalar var ama Kahramanmaraş ve Hatay depreminden sonra daha detaya inmemiz ve orada karşılaştığımız durumları göz önüne almak gerekiyor. Tarihi eserler için deprem öncesinde önlem almak maalesef çok zor. Bölgede yeni restore edilmiş yapılar da zarar gördü. Bunun için restorasyon planlaması yapılırken deprem yönünden güçlendirmek maddesine de dikkat edilmeli. Bütün güçlendirmeler Mimar Sinan'ın yaptığı gibi olmalı. Osmanlı Başmimarı Mimar Sinan, 1573'te Ayasofya'nın kubbesini onardı. Takviyeli duvarlar yaptı. Ondan sonra kaç tane ciddi deprem gördü ama ayakta kaldı. O yüzden onu örnek almalıyız." şeklinde konuştu.

Deprem bölgesinde şu ana kadar Kültür ve Turizm Bakanlığının ciddi bir sınav verdiğini söyleyen Başgelen, "Bakanlık depreme hazırlıklı olduğunu gösterdi. Müdürler hemen görevinin başına geldi. Bölgede yağmalama ya da eser kaybı olmadı. Deprem sonrasında herhangi bir eser kaçırılma olmaması adına özel güvenlik önlemleri düşünülmeli ve bazı yerler kilit altına alınabilir." diyor.

BİRÇOK TARİHİ YAPI YIKILDI

İl il deprem bölgesinde zarar gören kültürel miras hakkında bilgi veren Başgelen şunları aktardı: "Depremlerden etkilenen 11 il çerçevesinde kültür mirası kategorisinde yer alan 8 bin 444 eserin 2 bin 863'ünün incelemesinde bu yapıların 169'unun yıkıldığı, 535'inin ağır hasarlı, 390'ının orta hasarlı, 721'inin az hasarlı ve bin 048'inin hasarsız olduğu belirlendi. Vakıf eseri kapsamındaki cami ve benzeri anıt yapılarda yıkımlar büyük. Şanlıurfa Göbeklitepe ve Adıyaman Nemrut Dağı gibi dünya miras alanlarında bir hasar tespit edilmedi. Malatya Arslantepe'de kazıların sürdüğü alandaki üst örtü ile kerpiç blokların bir kısmı yıkılsa da özellikle en eski saray kalıntıları ayakta kalabildi. Kentin simgesi simge anıtlarından Yeni Cami, ikinci depremde minareleri haricinde yıkıldı. Adıyaman merkezde Ulu Cami ile Süryani Kadim Kilisesi'nde ciddi yıkımların olduğu görülüyor. Geçtiğimiz yıllarda restore edilen Kahta Kalesi de depremde hasar gördü. Adıyaman'da 18. yy'da yapılan Vicina Köprüsü'nün büyük kemeri de depremde tamamen yıkıldı. Kahramanmaraş'ta Kapalı Çarşı başta olmak üzere, birçok tarihi yapı zarar gördü. Depremlerden en fazla etkilenen Antakya tarihi kent merkezindeki Kurtuluş Caddesi ve çevresi depremler sonrası enkaz alanına dönüştü. 5 Nisan 2023 tarihinde 7033 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Hatay ili, Antakya ilçesinde 307 hektarlık, tarihi kent merkezini ve Kurtuluş Caddesi'ni de içeren alan 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında riskli alan ilan edildi. Habib-i Neccar Camisi'nin kubbesi çöktü, minaresi ve duvarları yıkıldı. Yaklaşık 150 yıllık tarihi olan İskenderun Latin Katolik Kilisesi büyük ölçüde yıkıldı. Gaziantep Kalesi'nin doğu, güney ve güneydoğu kısımlarındaki bazı burçlar yıkılırken, enkazı yola saçıldı. Kurtuluş Camisi'nin kubbe ve minareleri de yıkıldı.

MÜZELER DAHA İYİ DURUMDA

Diyarbakır surlarında ve iç kaledeki Saint George Kilisesi'nde kısmi hasarlar bulunuyor. Bölgedeki müzeler ise depremleri nispeten iyi atlatmış durumda. Bölgede yeniden meydana gelebilecek deprem riskine karşı Hatay Müzesi'nde yer alan bazı eserler müze yetkilileri tarafından, 150 adet mühürlü kutuyla Kırşehir Müzesi Müdürlüğü depolarına nakledildi. Deprem bölgesindeki korunması gereken kültürel ve doğal varlıkların bu resmi sayıların çok ötesinde olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Deprem bölgesiyle ilgili disiplinler arası uzmanların yer aldığı ayrı bir yapının kurulmasına da acilen ihtiyaç var."

HER PARÇA HASSASİYETLE KORUNMALI

Prof. Dr. Zeynep Gül Ünal

AFAD Türkiye Afet Müdahale Planında (TAMP) "Kültürel Mirasın Korunması"nın hedefler içinde yer aldığını hatırlatan Prof. Dr. Zeynep Gül Ünal, "UNISDR, Birleşmiş Milletler Uluslararası Afet Azaltma Stratejisi kapsamında hazırlanan Sendai Afet Risk Azaltma Çerçevesi'nde de (2015-2030) 'Kültürel mirasın ve çalışma alanlarının dirençli kılınması' ifade ediliyor. Ayrıca 'Kültürel kurumların, tarihsel ve kültürel mirasın ve inanç unsurlarının bulunduğu alanları korumak veya korunmasına destek olmak' da öncelikli hedefler arasında tanımlanıyor. Yine konu ile ilgili yeni bir kılavuz hazırlandı. UN INSARAG (Birleşmiş Milletler Uluslararası Arama Kurtarma Danışma Grubu) için hazırlanan 'Miras Alanlarında Kentsel Arama ve Kurtarma Kılavuzu' yaklaşık 5 yıldır devam eden bir çalışma sonucunda UNESCO, ICCROM ve ICOMOS ICORP Türkiye (Uluslararası Anıtlar Sitler Konseyi Risklere Hazırlık Bilimsel Komitesi) ortaklığında ve GEA Arama Kurtarma Grubu desteğinde hazırlanan bir kılavuz. Bu çalışma, özellikle tarihi yapıların yoğun bulunduğu tarihi yerleşimlerde afet sonrası gerçekleştirilecek arama kurtarma çalışmaları için bir yönlendirici saha kılavuzu niteliğinde. Bu sene sonuna kadar Birleşmiş Milletler sistemine akredite olan dünyadaki tüm arama kurtarma grupları tarafından kullanılması hedefleniyor." şeklinde konuştu.

6 Şubat depreminde yaşanan felaketin ardından bölgeye giden Prof. Ünal, hasar gören ve yıkılan kültürel mirasın hassasiyetle korunması gerektiğini anlattı: "Çok sayıda tarihi eserimiz hasar gördü ya da tamamen yıkıldı. Bu yapılara müdahalenin kendi dinamikleri var. Hassas bir çalışma gerekiyor. Diğer hasar gören yapılarda hasar tespitinin nedeni alandan uzaklaştırılacak ya da güçlendirilecek yapıları belirlemek temelli yapılırken tarihi yapılar için hasar tespiti hangi müdahale kapsamına göre korunacağına karar vermek üzere gerçekleştirilir. Tarihi eserler bizden önceki yaratımların somut belgeleridir, bizden ve sonrasında yaratılacaklar için referans noktasıdır. Kültür mirasının yok olmasının yaratacağı en büyük risk budur. Bu nedenle afetlerden sonra mirastan ayakta kalabilen her parça aynı hassasiyetle korunmalı."

Beklenen büyük Marmara depremi konusuna da değinen Prof. Ünal, "İstanbul'da tarih içinde meydana gelen birçok afetten varlığını koruyarak ya da bulunduğu yerin ruhuna göre yeniden şekil alarak günümüze gelen tarihi eserler afetlere karşı dayanıklılık için de birer üç boyutlu belge niteliği taşımakta. Kente kimliğini veren bu yapıların ve kullanıcılarının korunması için envanter çalışması, risk analizi ve gerekli iyileştirme çalışmalarının süreklilik sağlaması gerekir." dedi