Mihri Rasim Müşfik Açba'nın portrelerinden tarihe bakmak

İkonik bir portre ressamı olarak Türkiye'de sanat hayatının gelişmesine öncülük eden Mihri Rasim Müşfik Açba'nın eserlerinden oluşan ''İstanbul, Roma, New York'ta Ressam Mihri'' adlı sergi Vadistanbul AVM'de ziyaretçilerini bekliyor. İlk kez görülecek eserlerin de yer aldığı sergi, izleyicileri 1910, 1920'lerdeki İstanbul'a götürecek.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

İlk kadın ressamlarımızdan Mihri Rasim Müşfik Açba'nın eserlerinden oluşan "İstanbul, Roma, New York'ta Ressam Mihri" isimli resim sergisi Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla 2-9 Mart 2024 tarihleri arasında Vadistanbul AVM'de ziyaretçilerini bekliyor. Dr. Necmi Sönmez'in katkıları ve küratörlüğünde hazırlanan serginin ev sahipliği ise Kärcher markası üstleniyor. Mihri Hanım'ın eserleriyle ilk kez Resim ve Heykel Müzeleri Derneği'nin resim kurslarına gittiği 1984-1985 döneminde karşılaşan ve o günden sonra onun sanatına olan bakışından eklenerek peşine düşen Sönmez ile hem sanatçıyı hem de sergiyi konuştuk.

İNAS SANÂYİ-İ NEFİSE MEKTEB-İ ÂLİSİ'NİN KURUCUSU

Mihri Rasim Müşfik Açba kimdir? Bize kendisinden bahseder misiniz?

Mihri Rasim Müşfik Açba (1886 İstanbul –1954 New York) babasının II. Abdülhamid'in Sağlık Bakanı, halasının da Sultan'ın eşlerinden biri olması nedeniyle Osmanlı sarayına yakın aristokrat bir çevrede büyür. Çocukluğundan itibaren kendi kendine resim yapmaya başlayan Mihri bir portesini II. Abdülhamit'e hediye ederek, o yıllarda saray ressamı olan İtalyan Fausto Zonaro'dan resim dersleri alır. 1900'lü yılların başında kendi kararıyla sanat eğitimi almak için Roma'ya ardından da Paris'e gider. Hayatını kazanmak için Paris'te portre ressamlığı yapan sanatçı, o yıllarda Fransa'da bulunan Osmanlı yöneticileriyle yakın çevre içine girer. Bu sayede İstanbul'da Müslüman halkın kızlarının üniversite seviyesinde güzel sanatlar eğitimi alabileceği İnas Sanâyi-i Nefise Mekteb-i Âlisi'nin 1914'te kurulmasına önayak olur. Türkiye'de sanat hayatının gelişmesine öncülük eden Mihri Hanım, kız öğrencilerine ilk defa İstanbul sokaklarında resim yaptırır ve sergi açmalarına destek verir. 1914 - 1918 döneminde Edebiyatı Cedide akımı çevresinde özellikle de Tevfik Fikret'in yakınında olur. Şairin 1915'teki vefatından sonra yüzünün maskını alarak da ülkemizdeki ilklerden birine daha imza atar. 1918'de İstanbul'da açtığı kişisel sergisi büyük ilgi toplar. Sanatını ilerletmek adına 1927'de New York'a taşınır, 1928'de ilk sergisini açar. Roosevelt'ten Edison'a kadar birçok önemli şahsiyetin portrelerini yapar, farklı üniversitelerde resim dersleri verir. Öz güveni son derece yüksek; çizgisine, fırçasına inanan bir sanatçı. İkonik bir portre ressamı olarak önemli başarılara imza atan sanatçının elli yıla yayılan kariyeri boyunca gerçekleştirdiği resimlerinin büyük bir bölümü ise hala kayıptır.

MİHRİ'NİN PORTRELERİ PEŞİMİ HİÇ BIRAKMADI

Yolunuz Mihri Rasim Müşfik Açba'nın eserleriyle nerede ve nasıl kesişti? Sizce Mihri Hanım'ın resimlerinde öne çıkan özellikler nelerdir?

Mihri'nin eserleriyle ilk kez Resim ve Heykel Müzeleri Derneği'nin resim kurslarına gittiğimde 1984-1985 döneminde karşılaştım. O yıllarda resim kursu alan gençlerden, müze koleksiyonundan bir resmin kopyasını yapmaları istenmişti. Ben de Mihri'nin portresinin kopyasını yapmıştım. O zaman kendisini tanımıyordum ama resimlerindeki ifade gücü, gözlerin, dudakların ve yüzün ifade biçimi beni çok etkilemişti. Yıllar sonra Mihri Hanım'ın hayat hikâyesini okuduğumda ve onun hakkında yazılar yazdığımda onun sanki bana bir şeyler söylediğini hissettim. Bu yüzden Mihri'nin portreleri hiç peşimi bırakmadı.

Peki sergi fikri nasıl ortaya çıktı?

Mihri'yi tanıdıktan sonra resimlerinin izini sürmeye başladım. Portreleri, özellikle otoportrelerindeki ifade zenginliği ilgimi çekti. Hayat hikâyesindeki detayları, İstanbul, Roma, Paris ve New York'ta çalışmalarıyla onun izinde ilerledikçe aslında ne kadar farklı, sıra dışı bir sanatçı kimliğiyle karşı karşıya olduğumu fark ettim. Salt'ta 2019'daki kapsamlı kişisel sergisinden sonra onun aslında sadece erkeklerden oluşan 1914 Kuşağı ressamları arasında ne kadar ayrıcalıklı yerde durduğunu da gördüm. Bu sergi beni onun etkileyici dünyasına çekti. 2022'de Kärcher Türkiye Genel Müdürü Gökhan Gökmen'le Mihri'yi, Dünya Kadınlar Günü nedeniyle ele alacak bir sergi için konuşmaya başladığımızda eserlerine ulaşmanın zorluğu karşımızdaki engellerden biriydi. Bunu aşmak amacıyla Mihri için, dönemi içinde başlatmış olduğu kadın hareketi ve giderek sanatını geliştirmek üzere verdiği özverili mücadeleyi ele alan bir bakış açısı geliştirmeyi düşündük. Gökhan Bey'in bir AVM'de bu sergiyi düşünmesi beni heyecanlandırdı. Çünkü sanatın beklenmedik yerde izleyici karşısına çıkması çok daha etkili. Seçki bu bağlamda Mihri'nin ve onun 1914-18 yılları arasındaki öğrencilerinin çalışmalarıyla şekillendi. Mihri'nin aralarında Nazlı Ecevit, Belkıs Mustafa gibi daha sonra önemli sanatçı kariyerleri geliştiren öğrencilerinin desenleri Ahmet Merey Koleksiyonu'nda yer alıyordu. Bu desenlerin reprodüksiyonlarını, Mihri'nin biyografisini ve Burcu Pelvanoğlu, Berna Gençalp gibi onun üzerine çalışmış olan önemli araştırmacıların videolarını da seçkiye ekleyerek ilerledik. İstanbul Resim Heykel Müzesi'ndeki eserlerinin reprodüksiyonu konusunda Müze Müdürü Hasan Karakaya'nın desteğini almamız da bizim için son derece önemliydi.

SERGİYİ İL İL GEZDİRMEK İSTİYORUM

Sergiyi gezenlerde nasıl bir hissiyat oluşacak sizce?

Sergiyi gezenlerin onun resimlerindeki enerjiyi, figürlerinin etrafında kurgulamış olduğu samimi ve gerçekçi yaklaşımı duyumsamaları son derece önemli. İnsan ruhunun derinliklerine bu kadar inmeyi başaran çok az sanatçımız var. İzleyicilerin kendilerini 1910'lardaki 1920'lerdeki İstanbul'da hissederek bu resimlere ve reprodüksiyonlara bakmalarını öneriyorum. Mihri'nin önündeki tüm engelleri aşarak kafasına koyduğunu yapan cesur kişiliğinin günümüzde de genç sanatçılar için örnek olabileceği ortada. Kişisel olarak bu sergiyi Kars'a, Erzurum'a, Gaziantep'e götürmeyi ve oradaki izleyicilere de Mihri'yi tanıtmayı arzuluyorum.

İLK KEZ SERGİLENEN ESERLER VAR

Sanatçının eserlerinin bazılarının kayıp olduğunu söylediniz. Sergide, dördü orijinal olan 13 eser sergileniyor. Orijinal eserlerin orijinalliğinden nasıl emin oldunuz?

Serginin en önemli özelliği, bugüne kadar sergilenmemiş olan dört orijinal Mihri eserinin ilk kez izleyicilere sunulması. Bu eserler 20. yüzyıl başında Mihri'ye Büyükada Maden'de ev kiralamış olan eski bir İstanbul ailesinin koleksiyonundan geliyor. Yaklaşık olarak 100 yıldan beri bu ailenin koleksiyonunda oldukları biliniyor. Daha önce Mihri hakkındaki yayınlarda da yer aldıkları için özgün oldukları belgelenmiş. Bu resimleri, çerçevelerini, pastel ve yağlı boya tekniklerini detaylı olarak incelediğimde Mihri'nin o dönemlerde kullanmış olduğu malzemeleriyle, sitiyle ortaklıkları olduğunu gördüm. Koleksiyoner aile ile yaptığım görüşmelerde öğrenmiş olduğum detaylar da Mihri'nin hayat hikâyesiyle örtüşüyordu. Hatta ilginç bir detay da bu tabloların birinin arkasında yer alan bir el yazısının Mihri'nin el yazısıyla örtüşmesi.