Metin Erkan Kafkas: Camaltı resimde bütün kriterleri yıktım

Çeyrek asırdır camaltı sanatı ile uğraşan ve kendine has teknikler üreten Metin Erkan Kafkas: ''Şu anda camaltı resimde bütün kriterleri yıkmış vaziyetteyim. Kendimce teknikler uyguluyorum. Kullandığım malzemeler şahsıma münhasır. Boyut olarak da en büyük camaltı resimlerini yapıyorum. Eserlerimde sıkça dokular kullanıyorum. Gelenekli sanatları bugüne uyarlamak lazım.''

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Halk sanatlarımızdan biri olan camaltı resim sanatını günümüzde icra eden ustalardan biri olan Metin Erkan Kafkas ile Akşam Cumartesi için bir araya geldik. Bugünlerde çok da duymadığımız camaltı resmi ile 25 yıldır uğraşan ve bu anlamda öğrenciler yetiştiren Kafkas, "Ben sevdiğim için bu sanata yöneldim ve sevdiğim için üretiyorum. İşin maddi kısmından çok günümüz koşullarında kendi belirlediğim tekniklerle üretiyor olmanın huzurunu yaşıyorum. Toplumumuzda camaltı resmi merak edenler bana ulaşabilir. Bu sanatı gelecek nesillere aktarma görevimiz var. Ben bunu öğrencilerime aktararak yapmaya çalışıyorum." diyor. Oldukça meşakkatli bir sanat olan ve büyük bir emek, sabır gerektiren bu sanatı, doku ustası ve camaltı resim sanatçısı Kafkas'tan dinledik.

ÇOCUKLUĞUMDA ZİHNİME KAZINMIŞTI

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

1965 Mardin doğumluyum. 1969'da İstanbul'a geldim. 1986-87 eğitim dönemde Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne başladım ve 1991'de mezun oldum. 1994 yılında Geleneksel Türk Sanatları Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak akademisyenliğe başladım. 2002 yılında yardımcı doçent oldum. Halen doktor öğretim üyesi olarak görevime devam ediyorum.

Camaltı resim sanatı ile ne zaman tanıştınız ve ilgi duymaya başladınız?

25 yıldır bu sanatla uğraşıyorum. Aslında bu sanat benim çocukluğumdan beri farkında olduğum bir alanmış. 70'li yıllarda Fındıkzade Küçükhamam muhitinde oturuyorduk. Bu mahallede yer alan kasap, bakkal, berber gibi esnafların iş yerlerinde camaltı resimleri görürdüm. Tabii o zamanlar bunun ne olduğunu bilmiyordum. 80'li yıllarda da yine camaltı resimleri görmek mümkündü. Farklı konular işlenirdi. Kimi İstanbul anlatımlı peyzaj resimleri kimi Besmele panoları kiminde ise şahmeran vardı. Zaten camaltı resim sanatı dediğimizde akla ilk gelen figür şahmeran oluyor. Çokça kullanılırdı. Bu sanat benim hafızamda yer etmiş çocukluk döneminde aklıma nakşolmuş bir konuydu. Daha sonra güzel sanatlarda eğitim almaya başlayınca o dönemin dekanı olan ve Geleneksel Türk Sanatları Bölümü'nü kuran Prof. Dr. Erol Eti hocamız sayesinde ben camaltı resim sanatı ile tanıştım. 11 yıl boyunca onun asistanlığını yaptım. Hocamız teknik olarak farklı uygulamalar yapardı.

Peki bu sanatta size özel teknikler var mı?

Ben daha çok boyar maddelerle klasik usulde camaltı resim yapmaya çalıştım. Daha sonra üretmeye başladıkça farklı tekniklerde geliştirdim. Camaltı resmi iki boyutludur. Ben kendi üretimlerimde tual üzerine resim yapıyormuş gibi 3 boyutlu çalışmalar yapamaya gayret ediyorum. Bu konuda icracı olarak tekim. Camaltı sanatı dışında tual, karton üzeri çalışmalarda yapıyorum. En büyük camaltı resim sanatı eserleri de bende. 50*183 boyutunda.

Bir halk sanatı diyoruz. Peki camaltı sanatının geçmişi nereye dayanıyor?

Bizim ulaştığımız en eski üretim yılı 14. yüzyıl. Topkapı Sarayı'nda geçmişe ait bir camaltı resim sanatı var yanılmıyorsam bir de koleksiyonerlerde var. Ama bunların sayıları gerçekten az. Bizim halk sanatımız bu. Ama geçmiş yıllarda yapılan araştırmalar Fas, Tunus, Fransa, Almanya gibi ülkelerde daha çok dini mekânlarda bu sanat kullanılmış. Tabii üslup, malzeme farkı var. Geçmişte sanatçılar ellerine hangi malzeme geçtiyse onunla resimlerini icra etmişler. Hat sanatı o günlerde çok yoğun. Camaltında da is mürekkebi kullanılmış. Toz boyalar kullanılmış. Dolayısıyla o günlerin koşullarına üretilen eserlerden çok azı bugüne ulaşmış.

Bugün ne tür malzemeler kullanılıyor?

Camaltı resim için bir takım boya ve malzeme üretilmiş. Yurt dışından gelen sentetik camaltı boyalar var. Bunlar oldukça kaliteli. Cam emici bir yüzey olmadığından kullanılan boyanın cama tutunması lazım. Aseton asıllı boyalar var. Ancak sağlık açısından ben tasvip etmiyorum. Bu yüzden su bazlı boyalar tercihimiz. Küçük boyut çalışırken bildiğiniz cam kullanıyoruz. Ama büyük eserlerde kırılmadan korumak için temperli cam kullanıyorum.

Tual resminden farkı nedir?

Tam tersine bir uygulama var burada. Cam kalınlığı olan şeffaf bir yüzey, geçirgen... Resim camın arka tarafına yapılır. Ve burada en son yapılacak olan ilk yapılır. Mesela ilk imza atılmalı. Çünkü katmanlar tuale göre geriye doğru gider. Sıralamayı kaçırmamak lazım. Aynaya baktığımız yüzey bir nevi cam altı eseri için koruyucu yüzey olur. Camın kalınlığı da esere derinlik katıyor.

RASTGELE BİR ÇALIŞMAM YOK

Eserlerinizi üretirken nelerden ilham alıyorsunuz? Sürekli kullandığınız figürler, temalar var mı?

Resim üretimlerimde her zaman belli konseptler üzerine çalıştım. İlk kişisel sergim 2000 yılında idi. Konsepti "kapı" idi. Kapıyı, salt açılıp içeri girilen ya da dışarı çıkılan mekân objesi olarak görmemek lazım. Benim düşüncem yaşamımızın başlangıcından yani doğumdan ölüme kadar birçok geçiş evreleri oluyor. Bunlar hep kapı. Okul, evlilik, çocuk, iş hayatı, her yaş bir kapı aslında. Bugünde zaman zaman bu konsept üzerine çalışıyorum. Yine kaftan ve tılsımlı gömleklerle ilgili bir çalışma süreci oldu. Çok ses getirmişti, "Tılsım" sergim. Daha sonra bu temada çalışmalarım devam etti. Bu seride ilham kaynağım ise Topkapı Sarayı oldu. Şöyle ki ben buraya birçok kez gittim. Her gittiğimde yeni bir detay keşfederdim. Ben hep öğrencilerime de söylerim. Sizin diğer insanlardan farkınız bir yerden bir yere giderken sadece yürümemelisiniz. Etrafınıza dikkatli bakmalısınız. Gökyüzüne, kuşlara, ağaçlara, yoldaki hayvanlara, çiçeğe, mimariye farklı bakmanız gerekiyor. Bir sanatçı, tasarımcı kolay yetişmiyor. Bu birikimleri yapmak gerekiyor. Sanatçı nüvesi bu şekilde ortaya çıkıyor. Benim rast gele yaptığım bir sanat eseri yoktur. Hepsinin bir anı, etkileşimi ve karşılaşmaları var. Sıradan bir üretim yapmam mümkün değil. Topkapı Sarayı'nı gezerken kaftanlar ve tılsımlı gömleklerde beni çok etkilemişti. Padişahların savaşa giderken kaftanların içine giydikleri ve birçok dua ya da koruyucu yazıların yer aldığı bir gömlek giymeleri beni hep etkilemiştir. Bu tılsımlı gömleği yapan bir insan ne düşünmüştü? Bunlar merak konusu bende. Yine deve kuşu yumurtası konsepti var. Camaltı resim sanatından kullanıyorum. Yine eski dönemde insanlar deve kuşu yumurtasının koruyucu olduğuna inanıyor. Bu da dikkatimi çekti ve ana tanrıça çalışmalarımda deve kuşu yumurtasını kullandım. Bu ara yine gelenek çıkışlı Osmanlı motifleri çalışıyorum. Kendim birtakım formları bir araya getirerek dizayn ediyorum. Konseptin adı, Eskiye Dair... Bir ara nazar serisi de yaptım, ona da devam ediyorum. Cam altı üretimi kolay değil. Sergi açmak istiyorum ama beklemedeyim. Son zamanlarda ana tanrıça temasını kullanarak camaltı resim üretiyorum.

Bir eser ne kadar sürede ortaya çıkıyor?

Esere göre yapım süresi değişiyor. Bazen küçük bir eser bile bir ay sürüyor. Bazen de birkaç günde ortaya çıkıyor. Kat kat bir çalışma o yüzden dikkatli olmak lazım. Karar vermek önemli. Meşakkatli bir süreç. Camaltı resim sanatı içinde de uyulması gereken belli kaideler var.

GELENEKLİ SANATLARDA ÇAĞI YAKALAMAK GEREKİR

Eskiden bu sanata talep daha çoktu diyebilir miyiz?

Eskiden her muhitte camcı vardı. Camcı dükkânlarının arka tarafında alaylı sanatçılar çalışırdı. Ve üretimler vitrine koyulur, insanlarda bunu satın alırdı. Önceden camaltı resimlerini evlerde görürdük. Zamanla talep azaldı. İnsanlar bunları eskiciye satmaya başladı. Ben bu sanatın devamı için uğraşıyorum. Hocamız emekli olduktan sonra ondan bayrağı devraldım. 2002 yılından beri 3. Sınıf öğrencilerine bu sanatı öğretiyorum.

Bugün unutulmaya yüz tutmuş sanatlar içinde yer almasının nedeni nedir peki?

Aslında yerelde bu sanatı alaylı olarak turistik amaçlı yapan var. Ama ben isterim ki bu amaçla yapılsa bile doğru icra edilmeli. Şu an Türkiye'de camaltı resim sanatı ile profesyonel olarak uğraşanların sayısı iki elin parmağını geçmez. Tabii bu bir tercih meselesi. Bugün bakıldığında tual üstü resimde azalmaya başladı. İş dijitale kayıyor çünkü. Teknolojik gelişmelerle birlikte genç nesil dijital ortamı tercih etmeye başladı. endi ilgilendiklerini sanat dalını dijital ortamda üretiyorlar. Tezhip sanatından örnek vereyim. Bugün genç arkadaşlar tezhibi çok rahat bilgisayar ortamında yapıyor. Yazma eserlerin etrafları PC'deki süslemelerle tezyin edilebilir. Özetle jenerasyon farkı, çağın teknolojik getirileri gelenekli sanatları geriye itti.

O halde gelenekli sanatların bugüne uyarlanması konusunda düşünceniz nedir?

Gelenekli sanatları çağa uygulamak, çağımızın teknolojik yapısına adapte etme kısmı birtakım kesimler tarafından reddedilirken bazıları ise denenmesi taraftarı. Ben de kesinlikle yeniliklere açığım. Zaten şu anda camaltı resimde bütün kriterleri yıkmış vaziyetteyim. Kendimce teknikler uyguluyorum. Ama yine camaltı resim yapıyorum. Kullandığım malzemeler şahsıma münhasır. Mesela ben altın varak kullanıyorum. Geçmişte hiç kullanılmamış. Dokuyu çalışmalarımda çok kullanırım. Hem tualde hem de cam altında. Sanatçı bir arkadaşım bana doku ustası diyor. Çokça doku kullanıyorum arayışlar içindeyim, bitmiyor bu üretimler. O anda ürettiğiniz eser de zaten yenilik istiyor. Ayrıca bu ara NFT'ler gündemde. Ben gelenekli sanatlarında NFT dünyasında olabileceğini düşünüyorum.