Bayburt küçük ama şirin bir Anadolu ilimiz. Tarihi ipek yolu üzerinde bulunmasından dolayı birçok medeniyete ev sahipliği yapan Bayburt, dünyanın en süratli ve en derin nehirlerinden biri olarak kabul edilen Çoruh Nehrinin kıyısında bulunur. Her medeniyetten küçük izler taşıyan Bayburt nev-i şahsına münhasır bir ilimizdir. Nüfusu küçüktür ama yüreği büyüktür. İnsanı mert, tatlı dillidir. Yalçın kayalar üzerine inşa edilen Bayburt Kalesi, heybetli mimarisiyle kentin dört yanından görülen Saat Kulesi şehrin simgelerindendir. İsmi; beşinci asır kayıtlarında ‘Bayberd’, 12.yüzyılın sonlarında bölgeden geçen Marco Polo’nun seyahatnamesinde ‘Paripart’ ve ‘Baiburt’, 16.yüzyıldan sonraki kayıtlardaysa ‘Bayburd’ olarak geçmektedir. 1647 yılında şehri ziyaret eden Evliya Çelebi’nin, Bayburt adını, ‘zengin’ manasına gelen ‘Bay’ ve belde anlamına gelen ‘yurt’ gibi iki kelimeyle izah ettiği biliniyor. Ünü Türkiye sınırlarını aşan pek çok bilim ve sanat adamı yetiştiren Bayburt’ta, aynı zamanda Türk dünyasının ortak kültür hazinelerinin en büyüklerinden biri olan Dede Korkut dünden bugüne yaşatılmaktadır. Bayburt mutfağına gelince, onca medeniyetin etkisiyle zengindir, her yönden çeşidi boldur, yöreye özgüdür. Un ve una bağlı yemekler fazladır. Tadında Türkiye’nin bu haftaki konuğu, özellikle sonbahar ve kış aylarının vazgeçilmez tatlarından Bayburt kömesi… Eskiden köylerde adeta şölen havasında yapılan bu tatlının yörenin en gözde lezzeti olduğunu Bayburt’a giderken yolunuza çıkan onlarca tabeladan, hemen anlarsınız. Bayburt kömesi; içerdiği ceviz, dut şırası ve bal sayesinde iyi bir enerji kaynağıdır. Vitamin ve mineral deposudur. Zamanla çeşitleri artmış ve ülkenin dört bir yanında vitrinleri süsler hale gelmiştir.
Malzemeler: