Mert Doğan: Kendini eğitebilen oyuncudan yanayım

Oyuncu Mert Doğan: ''Eğitim elbette çok önemli ama bazı temel bilgilerden sonra, kişi kendinin en iyi eğitmeni olabilir. Ben daha çok kendini eğitmeyi sürdüren oyuncudan yanayım. Her geçen gün her şey çok değişiyor, oyunculuk da öyle. Öğrenmenin sınırlı olmadığı bir meslek. Bazen gerçekten akşam dükkânı kapatıp çıkmak istiyor insan ama inanın öyle değil. İzlediğin bir film, karşıdan karşıya geçen yaşlı bir amca ya da ayrıldığın bir kadın... Sana bu meslekte kullanabileceğin çok fazla 'an' bırakıyor.''

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Oyuncu dünyasının genç fakat başarılı isimlerinden biri Mert Doğan. Bugüne kadar birçok film, dizi ve tiyatro oyununda yer aldı. Şimdilerde ise başrolünde yer aldığı ve ona "En İyi Oyuncu" ödülü de kazandıran "Birlikte, Yalnız" adlı kısa filmi festival yolculuğuna devam ederken aynı zamanda Adım Farah dizisiyle televizyon ekranlarında da boy gösteriyor. Biz de kendisiyle serüvenini konuşmak üzere bir araya geldik. Sohbetimize geçmeden önce onu kısaca daha yakından tanıyalım: "1995 İzmir doğumluyum. Günün en güzel aktivitesinin sabah kahvesi olduğunu düşünen, bateri çalmayı çok seven, sağlam bir Al Pacino hayranı ve kulaklığını takıp saatlerce yürümekten keyif alan, sakin biriyim. Okumayı, okumaya vakit ayırabilmeyi çok severim, farklı mekânlarda bazen kitap bazen senaryo okurken beni görmeniz mümkün."

HER ŞEY "BORNOVA BORNOVA" İLE BAŞLADI

Neden oyunculuk, oyunculuğa nasıl yöneldin?

Lisede çok hayta bir öğrenciydim, sınır günlerini dolduracak ve sonrasında raporla toplayabilecek kadar okuldan kaçardım. İzmir'de de en sevdiğim yer Bornova'dır, kaçıp kaçıp oraya giderdim. Bornova'nın sokaklarında öylece yürürdüm, büyük parkı çok severdim. Bir gün yine kaçtım okuldan, Bornova'da yürüyorum, bir film seti gördüm, öyle izledim uzaktan, merak ettim. Sonra yağmur başladı, set durdu bir anda ekip içeri girdi. Diğer günler yine görürüm diye gittim oraya ama bir daha denk gelemedim. Bir akşam aileme anlattım durumu ve aslında ben de ilk kez hayalimi sesli söylemiş oldum. Tiyatro kursuna yazıldım ve sonrasında bir baktım ki konservatuvardayım. Enteresan olansa, bu denk geldiğim film. Bana göre bugünün en başarılı oyuncularından biri olan Öner Erkan'ın oynadığı İnan Temelkuran'ın çektiği "Bornova Bornova" filmi. Harika film. Böylesi güzel bir rastlantıydı yani olan.

Oynamak hali ve oyunculuk senin için ne anlam ifade ediyor?

Hayatta en önemsediğim şey "an"dır. An içerisindeki akış, yani bu günlük yaşamımda çok fazla izin verdiğim bir şey. Bunu galiba oyunculuk anlayışıma da çok fazla katmaya çalışıyorum. Oyunculuk bir enstrüman gibi geliyor bana, yani bir çellist bütün hazırlıklarını yapıyor ama çalmaya başladığı an herkes için tamamıyla büyük bir sürpriz. Oynama hali de benim açımdan öyle gibi, eğer tamamen kendimi kodlamışsam akışı kaybederim diye düşünüyorum. Hele ki duygularla dans eden bir meslek yapmaya çalışıyorsak... An, gerçekten çok özel ve çok gerçek.

KAMERA GÖZÜMDEKİ IŞILTIYI BİLE SEYİRCİYE AKTARIYOR

En çok hangi formatta oynarken daha mutlusun; tiyatro, dizi, sinema, kısa film vs.?

Kamerayı çok seviyorum, aslında okul zamanı sadece tiyatro yapmak istediğimi düşünürdüm hep. Şu an ilerlediğim yol biraz farklı oldu. Zaman geçtikçe kameranın beni mesleğimde daha gerçek bir anlayışa sürüklediğini fark ettim. Kameranın gözümüzün içindeki ışıltıyı bile seyirciye aktarabilmesini seviyorum. Televizyon sayesinde çok fazla kişiye erişebiliyoruz, bu elbette çok güzel. Ama filmler kalıcı, festival yolculuğu yapacak olan filmler ise beni çok heyecanlandırıyor ve içinde yer almaktan mutluluk duyuyorum. "Birlikte, Yalnız" kısa filmimiz ulusal ve uluslararası birçok festivalde yer aldı, ödüllerle döndü. Kaş Kısa Film Festivali'nde "En İyi Erkek Oyuncu" ödülü aldım ve tüm ekip başardıklarımızı görmek çok mutluluk verici. Dijitalde yayınlanan film, dizi projelerinde de yer aldım, kısa filmlerde de sanırım birini diğerinin önüne geçirmek ya da tiyatroyu yok saymak mümkün değil. Her bir karakterde nasıl başka bir deneyim yaşıyorsam her projede de farklı deneyimleri edinerek ilerliyorum.

Adım Farah nasıl gidiyor, mutlu musun?

Adım Farah harika gidiyor. Sezon finali yaptık, mükemmel bir ekiple çalışıyoruz. Kamera arkasında, kamera önünde gerçekten çok güzel insanlar kazandığım bir iş oldu. Oynarken çok fazla şey öğrendiğim ve bir o kadar da eğlenebildiğim insanlarla birlikte çalışmaktan dolayı çok mutluyum. Eylül'de çok güzel bir hikayeyle geri dönecek Adım Farah, heyecanlıyım. Bekir'i ve ekibi şimdiden özledim.

ÖĞRENMENİN SINIRLI OLMADIĞI BİR MESLEK

Oyunculuk için eğitim çok önemli mi? Bu konuda birden fazla görüş̧ var, senin görüşün nedir?

Eğitim elbette çok önemli ama kişi bazı temel bilgilerden sonra, insan kendinin en iyi eğitmeni olabilir diye düşünüyorum. Ben daha çok kendini eğitmeyi sürdüren oyuncudan yanayım galiba. Her geçen gün her şey çok değişiyor, oyunculukta da bu öyle. Öğrenmenin sınırlı olmadığı bir meslek. Bazen gerçekten akşam dükkânı kapatıp çıkmak istiyor insan ama inanın öyle değil. İzlediğin bir film, karşıdan karşıya geçen yaşlı bir amca ya da ayrıldığın bir kadın. Sana bu meslekte kullanabileceğin çok fazla "an" bırakıyor.

Genç bir oyuncu olarak sektöre dair eleştirilerin var mı, nedir?

Televizyon için bize yüklenen iş ve tanınan zaman çok kısıtlı, bu durumdan çok yakınıyorum elbette. Keşke daha iyi bir zaman diliminde daha koştur koştur olmadan çalışabilsek. Ama Adım Farah'da bütün bunlara rağmen kendimi iyi hissediyorum, ekip ucu ucuna da olsa son ana kadar herkesin içine sinen sahneyi çekmek için sınırları zorluyor. Eleştirerek hep beraber hem değiştiriyoruz hem de geliştiriyoruz sanırım bu da parçası olmaktan keyif aldığım bir nokta.

ZORLANDIĞIMDA AKLIMA OYUNCULUĞA OLAN SEVGİM GELİYOR

Oyuncu olmak isteyenlere neler söylemek istersin? Onlar kendilerinde hangi sorulara

yanıt verdikten sonra bu sürece dahil olmalılar?

Bu çok zorlu bir yol, hayatta her şey emek ister elbette ama gerçekten bu mesleğin içine girene kadar bu kadar zorlu bir yola çıktığımı tahmin edemezdim. Zorlandığım her an mesleğime olan sevgim geliyor aklıma. Benim için bu hep böyle oldu. O yüzden en büyük soru "Bu işi mesleğim haline getirecek kadar seviyor muyum gerçekten?". Eğer o karar verildiyse sonrası gerçekten kimileri için hızlı, kimileri için yavaş akan zorlu bir yol. Kendi adıma bu yol da yanımda istediğim tek şey güven duygum oldu. Heveslerinin kırılabileceği çok fazla an olabilir, en önemlisi günün sonunda kendilerine hala güveniyor olmaları ve bu güveni çok çalışarak beslemeleri.

MESLEĞİMİ ULUSLARARASI BİR NOKTAYA GETİRMEK İSTİYORUM

"Zirvem" dediğin nokta nedir? Kendini nerede nasıl hayal ediyorsun gelecekte?

Mesleğimi uluslararası bir noktaya getirmek, gerçekten en büyük hayallerimden birisi. Shyamalan'ın "Split" filmini çok seviyorum. Ve James McAvoy paramparça olmuş bir adamı harika canlandırıyor. Öyle bir karakter oynamayı çok isterdim. Yurt dışı yolculuğumda olur da yolum bir gün Tarantino ile kesişirse orası benim için zirve olabilir. Onun dışında devam eden yolculuğumu çok seviyorum, hayat bana mesleğimi doldurabileceğim çok güzel "an"lar bırakıyor. Bugün de öyle oldu benim için, bu güzel röportaj için çok teşekkür ederim.

Fotoğraflar: Çağrı Çapık