ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr
Kâh yüreğinden gemiler kaldırdı, kâh çok sevenlerin deli haline dikkat çekti. "Özlediğim bir sen varsın, bir de o saf çocukluğun" dedi, bizi duygudan duyguya sürükledi. Maçka, Burçlar, Hediyem, Deli Mavi, Gemiler, Özlediğim ve daha birçok popüler şarkıyı kendine has tarzıyla seslendirdi, bazen duygulandırdı bazense eğlendirdi. Melis Sökmen, ne söylerse söylesin güçlü ve özel sesini her zaman dinlettirdi. Bazen çok kişi dinledi bazen az, bir dönem çok ünlü oldu, bir dönemse değil ama o buna hiç takılmadı. Yenilikçi üslubu ve dönemi için fütürist sayılabilecek tarzıyla üretmeye devam etti. Bir süre uzunca ara verdi, sonra yeniden döndü, 'Hediyem' dedi... Şimdi ise Sonralar adlı yeni tekli çalışmasıyla bir kez daha selam çaktı sevenlerine. Biz de bu selama karşılık, "Sonralar var ya o sonralar, sonradan sarar pişmanlıklar, sonradan akar gözünden yaşlar, sonradan vurulur taşlara, o başlar..." dediği şarkısını ve yaşam yolculuğunu konuşmak üzere bir araya geldik. İşte keyifli sohbetimizden öne çıkan soru ve cevaplar...
Nasılsınız, neler geçiyor şu ara kafanızdan?
Dünya eskisi gibi değil, çok fazla insan var sektörde. Büyük bir değişim içerisindeyiz, yıldızlar da aynı şeyi söylüyor. Astrolojiyi takip ediyorum elbette, sonuçta Burçlar diye bir şarkı yapmışım. Onun dışında iyiyim, yeni bir ivme kazandım, hayatımda yeni şeyler oluyor. Güzel bir şey üretmenin getirdiği bir rüzgâr var. Şu an çok keyifli bir dönem geçiriyorum.
Nasıl çıktı 'Sonralar'?
Sadettin Dayıoğlu arkadaşım, geldi ve bu şarkıyı bana verdi. Kendisi şarkı sözü yazarı ve besteci. Birçok sanatçıya şarkı veren, 90'lar hayranı bir insan. Biz 2014'te tanıştık. O dönemden beri çok güzel bir arkadaşlığımız var. Kendisi sanatçıların kişiliğine, stiline, ruhuna göre yazan biri. Yazıyor ve o insana şarkısını teslim ediyor. Bana da geldi ve "Sana bir şey dinleteceğim" dedi. Dinledim ve "Kesinlikle bunu söyleyeceğim" dedim. Aytaç Kart da aranjesini yaptı. Gerçekten çok iyi kurgulanmış bir çalışmaydı sonuç olarak.
BU KLİP MELİS'İN HARİKALAR DİYARI
Klipten bahsedelim biraz da...
Bu set ortamı başka bir set ortamıydı. Yönetmenimiz Can Katipzade ve eşi Özge Mine ile birlikte çalıştık, çok büyük bir ekipleri var. İnanılmaz klipler çekiyorlar. Evren bir şekilde bizi bir araya getirdi. Herkesin söz hakkına sahip olduğu çok demokratik bir ekiple çalıştık ve şahane bir senaryo çıkardık ortaya. Hızlıca set ortamını hazırladık ve Belgrad Ormanı'nda çekimlere başladık. Benim köklerim Afrika olduğu için hemen buradan bir şeyler serpiştirdik içine. Mistik göndermeler yapalım istedik. Bir nevi 'Melis'in wonderland'i oldu. Yani benim harikalar diyarım gibi...
'Sonralar' size ne çağrıştırıyor?
Çok sosyal içerikli bir anlatımı var. Babasının omzundaki o hissiyattan hayatın içinden bir hikâyeye; bir ayrılık hikayesine. Ve tabii sonralar meselesi... "Sonralar vurulur taşlara o başlar" diyor. Biten bir ilişkinin farklı bir anlatımı gibi. Aynı zamanda çok derin bir göndermesi var. Söz yazmak kısa alanda paslaşmak. Sadettin'in düşüncesi ve yaşadığı şey neyse, o bana da çok uydu. Düşünüyor insan, gerçekten ya o dönemler neydi, sonra ne oldu... Sonradan tabii pişmanlıklar da yaşanıyor. Bir bütün içinde özet gibi bir şey oldu. Herkesin pişmanlıkları olabilir ama bu şarkı yeni bir yol açtı bana... Hem dinamik hem de düşündürücü bir şarkı oldu. Gerçekten dinleyenlerden de olumsuz bir şey duymadım.
ÇOK RENKLİ, SANATÇI BİR AİLEDEN GELİYORUM
Siz yolculuğunuzu nasıl tanımlıyorsunuz peki?
Yaşantı tek düzey bir şey değil. Her zaman hep şahane ve neşeli yaşamadım. Üzüntülerim oldu, annemi babamı çok erken kaybettim. Birçok evreler ve devreler atlattım. İnişler çıkışlar hep oluyor ama ben bunun içinde hep kendim kaldım. Ayaklarımın üstünde sıkı durmak da her zaman kolay olmadı. Çok daha başka şeyler de yaşadık özel hayatımızda ama yenilikçi tarzımı hep korudum. Bu çocukluğumdan beri var olan bir şey, çünkü ailem öyle bir yapıdaydı. Sadece çekirdek ailem değil, Sökmen ailesinin tümü, sanatçılarla dolu, geçmişi çok renkli; Afrika, Erzincan, Antakya, kültürlerine sahibiz... Öte yandan Grup Lokomotif'e dahil olmam, Altın Güvercin'e katılmam; hepsi hop diye oldu. Sanırım yukarıdan çizilmiş bir olayım var benim, öyle düşünüyorum.
YAPTIĞIM İŞE HER ZAMAN GÜVENDİM
Keşke çizilmemiş olsaydı ya da yapmasaydım dediğiniz şeyler var mı hayatınızda?
Müzikal açıdan böyle bir şey hissetmedim. Çünkü hep yenilikçi, farklı oldum. Yeni şeyler yapmak insana iyi gelen bir şey ama çok da eleştiri aldık tabii vakti zamanında. Ancak daha sonra ne kadar önemli işler yaptığım ortaya çıkınca birçok insandan daha farklı bir düzeyde olduğumu gördüm. Sonradan değil, eleştiriler varken de buna inanıyordum zaten. Çünkü yaptığım işe her zaman güveniyordum. İyi yapılmış olduğunu ve üzerinde çok çalışılmış olduğunu biliyordum. Bunun maddiyatla alakası yok neredeyse tüm klipleri kendimiz yarattık. Çünkü o dönem herkes birbirine yardım ediyordu, destek veriyordu. Ortada bir yenilik olduğundan müthiş bir hevesle çalışıyorduk hepimiz. Örneğin, Burçlar 72 saate çekildi, 13 kıyafet değiştirmiştik, yıl 1991... O zaman Türkiye'de böyle bir şey yoktu.
Şu ana da bir eleştiri mi bu?
Eleştirmek değil, dünya çok farklı bir yere doğru gidiyor. Dostluklarımız baki ama biz daha az görüşüyoruz. Çünkü herkes kendi yolunda devam ediyor. Eski düzen yok, herkes çok meşgul, kendi hayatının gayesi içerisinde, onun için çok da fazla bir araya gelinemiyor. Ama internet sayesinde iletişimde kalmaya çalışıyoruz. Uzaktan da olsa irtibatlarımızı koparmıyoruz.
BENİ MECBUREN DURAKSATAN ŞEYLER OLDU
Peki bir şeyi kaçırdığınızı düşünüyor musunuz bu yolculukta?
Benim çizgim genelde daha farklıydı. Farklı farklı müzik türleriyle büyüdüğüm için daha farklı düşünüyordum. Örneğin caza yatkındım. Eğer öbür tarafa kaysaydım; yani daha popüler, Türk dinleyicisini daha yakın gelen şeyler yapsaydım başka bir yolculuğum olurdu. Ama ben daha farklı, fütürist işler yaptım. İstiklal'de ilk sahne alanlardan biriyim ben. Açıkçası delice bir yapım yok. Aileden gelen bir doygunluk da var. Sanatın içinde olunca insan uzak görmüyorsun kendine bazı şeyleri ve birçok şeyi hırs yapmıyorsun, bu da olabilir. Belki biraz da tembellik de olabilir, bilmiyorum. Özel yaşantımla da ilintili bazı şeyler var. Beni mecburen duraksatan bazı şeyler oldu. Anne babamın ölümü, özel hayatımdaki ilişkinin bitişi... Böyle olunca ben de sendeledim, kardeşlimle yalnız kalmıştım çünkü. Ve bunun mücadelesi sürdü ama nihayetinde buradayım ve üretmeye devam ediyorum. Ama öte yandan 90'lı yılları düşünürsek, her gün sokaktaydım, her gün bir mekânda çıkıyordum. Bir sene boyunca her gün sabah kalkıp, kuaföre gidip, saçlarımı yapıp, kıyafetlerimizi giyiyorduk, çok özeniyorduk her şeyimize. O zaman yeni TV kanalları da açılmıştı. Ondan sonra başka bir döneme geçildi. Bayağı bir değişim olmuştu. Bu da bana yansıdı tabii. Star'ın kuruluşunda jingle müziğini biz yapmıştık, toplu halde; Fatih Erkoç, Sertab Erener, Sibel Tüzün ve birçok isimle birlikte. Ben neredeyse her gün bir ara 5'er dakika ara ile televizyonda idim. Sokakta yürüyemiyordum. Türkiye'nin her yerinde tanınmıştım. Yepyeni bir devir başlamıştı. O da öyle bir zamandı...
PLAYBACK YAPMAYI SEVMİYORUM
Şu an sektöre dair bir eleştiriniz var mı?
Ben özellikli ve nitelikli işleri seviyorum. Yeni tarz müzikler tamam, dünyanın her yerinde var, değişim her zaman gerekli olan bir şey ama benim de eleştirdiğim yanlar da var. Örneğin çok da dinleyemeyeceğim şarkılar yapılıyor şu an. Zaten kuşak da değişti. Yeni nesil başka düşünüyor. Olay bambaşka artık, bambaşka bir düşünce tarzı var. Örneğin ben bir müzisyen ve bir şarkıcı olarak sahneye çıktığımda playback yapmak çok hoşlandığım bir şey değil. Yaptığın şeyi göstermen lazım. Yani stüdyoya gir 15 bin kez tekrar al ve üzerinde rötuş, düzenleme yap, bu değil, böyle olmamalı, bunu sevmiyorum. Sahneye çıktın mı, gerçekten sahneye çıkmak gerekiyor. Avrupa'da mesela, Türkiye'deki gibi herkesi kandıramazsın, orada öyle bir şey yok. Yaptırtmazlar zaten. Orada tutunmak da zor, her zaman çalışmak lazım, buradaki gibi değil yani.
İNSAN OLDUĞUMUZU HATIRLAMAMIZ LAZIM
Yeni yıldan beklentiniz nedir, ne diliyorsunuz?
En önemli beklentim tüm dünya insanları için eşitlik ve yaşam haklarına saygı. Herkesin insanca yaşayabilmesi lazım. Dünya bir kıskaçta gibi. Bir türlü o doğru yolu bulamıyor ve git gide de kötüleşiyor gibi. Sanallaştı her şey, para bile. Paylaşmak çok kıymetli bir şey ama sadece sosyal medyadan değil. İnsan olduğumuzu hatırlamamız lazım. Kendi açımdan ise yeni yılda yeni üç şarkı daha yayınlayacağım. Bunun dışında bazı cover'lar da olabilir, eski parçaları yeniden seslendireceğim çalışmalarım da...