GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
İlk ve ortaokul çağlarımızda pek çoğumuz okullar tatil olur olmaz mahallemizdeki camide verilen yaz kurslarına gitmişizdir. Küçük kız çocukları başörtüleri, erkek çocuklar takkelerini takar, elifbalarına sıkı sıkı sarılıp her gün caminin yolunu tutar. Yaz boyu çoğunlukla oyun ve haşarılıklar arasında hocanın ilgisine göre elif cüzünü yarılayabilenler tam Kur'an okumaya geçecekken ya okullar açılır ya da köye gidileceği için kurs yarıda bırakılır. Ertesi yıl bu seramoni bir kez daha tekrarlar ve yurdum çocuklarının çoğu eğer İHL'ye gitmiyorsa genelde yarım yamalak Kur'an okumayı öğrenerek geçirirler yaz kurslarını.
Ama artık yaz Kur'an Kursları çocukların camilerle ilişkisini canlı tutacak bir konseptte gerçekleştiriyor. Bireysel çabalar ile bu meseleyi kendine dert edinen imam ve müezzinler birbirinden güzel projelere imza atıyor. Onlardan biri de çocuk ve gençlerin camiye aidiyet duyması için mesleğe başladığı ilk yıllardan beri kafa yoran Hürrem Çavuş Camii İmamı Metin Kaçar. Hayata geçirdiği projeler sebebiyle Hürrem Çavuş artık 'Çocuklu cami', 'yaşayan ve yaşatan cami' olarak anılıyor. Yaz kursuna gelen öğrencilere özel tişört ve başörtüler hazırlanıyor. Cami alanı küçük olduğu için sabah kursa gelen çocuklar öğle namazını cemaatle kılıp mehter eşliğinde hemen yakındaki Neslişah Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi'ne giderek derslerine orada devam ediyorlar. Metin Hoca ikindi vakti kendi pişirdiği yemek ve tatlıları ikram ediyor çocuklara. Yaş gruplarına göre ayrı ayrı eğitim verilen kursta çocuklara Kur'an'ı Kerim'le beraber din kültürü ve cami adabı da öğretiliyor.
KARANFİL İLE KUR'AN DAVETİ
40 senedir imamlık yapan Metin hoca, 19 yaşında göreve başlamış. Tokat ve Konya'nın ardından İstanbul'da gelmiş ve gittiği her yerde Peygamber Efendimizin "Sizin hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir." hadisini nasıl en güzel şekilde hayata geçirebilirim diye çaba harcamış. "Göreve başladığım andan itibaren hep kafamda şu soru vardı; bir hocaefendi görev yaptığı camileri Peygamberin mescidine ne kadar benzetebilir? Peygamberimizin yaptıklarından ne kadarını yapabiliriz? Peygamberimizin uyguladığı metodla toplumu ne kadar değiştirebiliriz? Hep bunu dert etmişimdir. Dolayısıyla çalışmalarımda hep gençler ve çocuklar ilgi alanım oldu." diyen Metin hoca, İstanbul'da ilk, yaz Kur'an kursunu ilan ettiğinde13-15 öğrenci gelmiş. Bunun üzerine bir kandili vesile edip bütün mahalleyi kapı kapı dolaşan Metin hoca, inansın inanmasın herkesle kandilleşip, karanfil dağıtarak yaz kursu başlattığını haber vermiş ve çocukları kursa davet etmiş. "Bir baktık sayı 80, 100, 150, 200 oldu. Yıl 1998. O yılın bir özelliği daha var; 28 Şubat sürecini yaşıyoruz ve 12 yaşın altındaki çocuklara Kur'an okutmak yasak. Buna rağmen benim bu davet metodum öyle işe yaradı ki 2008'e kadar 1200'lü rakamlarla biz kurs yaptık. Neredeyse sabahçı, öğlenci gibi ikili eğitim yapacak duruma gelmiştik." diye anlatıyor o günleri Metin hoca.
DÜNÜN ÇOCUKLARI BUGÜNÜN ÖĞRENCİLERİ İÇİN ÇALIŞIYOR
İşin en güzel yanı Metin hoca yaz kursuna gelen öğrencilerle bağını hiç koparmıyor. Öyle ki eğitimini tamamlayıp, iş güç sahibi olan öğrencileri bugün, kurduğu dernekte eğitim ve hayır faaliyetlerine destek oluyor hatta derneğin yönetimini üstleniyor.
Metin hocanın gözleri parlıyor öğrencilerinden söz ederken: "2000'li yıllarda okuttuğum öğrencim İnşaat Yüksek Mühendisi, gençler adına kurduğumuz derneğin başkanı. Şu anda caminin gençlik kolları başkanı da yine başka bir öğrencim o da Gemi Makinaları İnşa Mühendisi. 2010, 2011'lerde kursumuza gelmişti. İnşaat Mühendisi olan 1999 depreminden sonra eğitim almıştı bu kursta. Bir İHL'li kadar benden bilgi aldı yeri geldi namaz kıldırdı, eğitim hizmeti verdi."
"Ben yaz kursu denilince çok heyecanlanıyorum. Üç saati nasıl dolduralım diye bakmıyoruz. O çocukların dersten çıkarken etrafıma toplanmaları, her gün ayrılırken bana sarılmaları buraya nasıl bir sevgiyle geldiklerini gösteriyor. İki torunumu ne kadar özlüyorsam ertesi günkü derse kadar bütün yavrularımı öyle özlüyorum. Çünkü bu bir sevda işi. Allah'ın kelamı ile bereketleniyoruz" sözleri ile çocuklarla kurduğu bağı anlatan Metin hoca, çocukların zihninde cami, namaz ve Kur'an ile ilgili sıcak ve olumlu izler bırakmaya gayret ediyor.
Cami cemaati ne düşünüyor bu konuda diye soruyorum. Cevabı net: "Kişi bilmediğinin düşmanıdır. Eğer siz gencin, çocuğun, ümmetin emaneti olan evlatların önemini anlatırsanız durum değişir. Bizim bir Mahmut amcamız vardı, çok kızardı çocuklara. Sohbetlerde bu konuyu anlata anlata en sonunda o Mahmut amca ceplerini şeker doldurarak gelmeye başladı.
Biz görevimizi yapsak bu toplumu dönüştürürüz. 'Ama bize cemaatten biri tepki veriyor. O çocuk önümden geçti diyor. Ben camide çalışma yapamam cemaat tepki gösterdi.' diyerek bahane üretmemek lâzım. Bütün bunları aşmamız gerekiyor."
ÇOCUKLAR CAMİ ADABINI BURADA ÖĞRENSİN
Çocukların cami ile bağ kurmasını çok önemsediğini anlatan Metin Hoca, sözlerine şöyle devam ediyor: "Çocukları öğle namazına davet ediyorum. Veliler doğrudan yaz kursunu yaptığımız okula göndermek istiyor. Ama niye camiye gelmelerini istiyoruz? Yavrumuz bir vakit namazı cemaatle kılsın. Çocuk camiden kopmasın. Camide namaz kılıyoruz. Namazdan önce 10-15 dakika namaz dersi yapıyorum. Sonra topluca mehter eşliğinde okula geliyoruz. Bu çocuk namaz kılma adap ve erkânını başka nasıl öğrenecek? Camiye gidiyor yaşlılar kızıyor, hoca sabırsızlık yapıyor, oyun oynadı diye biri bir şey söylüyor. Ben istiyorum ki çocuk hem Kur'an'ı, bununla beraber ibadet ritüellerini de görerek öğrensin. Teravih namazında camimizde yetişkin cemaat kadar çocuk da olur. Kürsüden cemaatime 'Lütfen çocukları arkaya itelemeyin aranıza alın. Sizden rukuyu, secdeyi öğrensin hem de namazla ilgili güzel hatıraları olsun.' diyerek bu konuya dikkat çekerim." Yaz Kur'an kursu tamamlandığında dileyen öğrenciler okullar açıldığında da camideki etüdlere katılıp hem okul derslerine hem de Kur'an okumaya devam edebiliyor.
"Camide çocuk maddi, manevi, midesiyle zihniyle ilgili bütün ihtiyaçlarını giderebilmeli" düşüncesi ile hareket eden Metin Kaçar, yaz kursunda çocuklar için yapılan aktivitelere ait bütçelerin, dondurma ve yemek ikramlarının veliler ve hayırseverler tarafından karşılandığını söylüyor. Metin Hoca, Kur'an hizmetinin cami bünyesinde çok güzel hayır işlerine de vesile olduğunu sözlerine ekliyor: "Cami sistemine kayıtlı 600'e yakın ihtiyaç sahibi var. Cami avlumuzda Uhuvvet Marketimiz, Uhuvvet Giyimimiz var. Askıda ekmek projesi yapıyoruz. Çeşitli periyodlarla mahallemizdeki dar gelirli kardeşlerimizin ihtiyaçlarını gideriyoruz."
"Bizde neden camiler hemen namaz kılınıp çıkılması gereken bir yer gibi algılanıyor" diye soruyorum son olarak. "Bir dönem bu Türkiye'de belki de kasıtlı olarak yapıldı. Kurulmuş saat gibi ezan okunsun, vatandaş gitsin namazını kılsın ve kapı kilitlensin." Diye cevap veriyor ve devam ediyor Metin hoca: "Bizim camimiz 20 saat açık. Kimisi şurada hafızlık yapar, kimi Kur'an okur, kimi başka bir ders yapar. Hiç işi yoksa gençlik merkezimize gelir, gider. Cami dediğimiz şey Peygamberimiz dönemindeki hareketliliğin yaşandığı bir yer olmalı. Bunu kısmen yaşatmaya, sağlamaya çalışıyoruz."