Mehmet Ali Sanlıkol, Evliya Çelebi ile Grammy yolcusu

Son otuz yıldır kariyerine Boston'da devam eden besteci, caz müzisyeni ve etnomüzikolog Mehmet Ali Sanlıkol, 2023 yılında çıkardığı caz çalışması Turkish Hipster ve Türk müziği albümü A Gentleman of Istanbul ile müzik yaşamının özetini dinleyicileriyle buluşturdu. Evliya Çelebi'ye ithafen yaptığı A Gentleman of Istanbul ile Grammy'e aday gösterilen Sanlıkol, Çelebi'nin insanı hayrete düşüren tarihçi, araştırmacı, şair ve meddah kimliklerinin kendisini etkilediğini söyledi.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

İki kez Grammy ödüllerine aday gösterilen besteci, multienstrümantalist, şarkıcı, etnomüzikolog, caz piyanisti ve aynı zamanda New England Konservatuarı'nda profesör olan Mehmet Ali Sanlıkol ile İstanbul'da bir araya geldik. 2023 yılında Turkish Hipster ve A Gentleman of Istanbul albümlerini müzikseverler ile buluşturan Sanlıkol, bu çalışmaları ile kültürleri birleştiren bir müzisyen olduğunu bir kez daha gösterdi. Caz müziği hayaliyle Boston'a giden ve son 30 yılını orada geçiren Sanlıkol daha sonra kendi kültüründeki müzik araştırmalarına yöneldi. On yıllık bu süreçte "kimliğimi aradım" diyen Sanlıkol bugün hem Türk müziği hem de caz müziği çalışmalarını sürdürüyor. Bu iki albüm de sanatının özeti aslında. Daha önce de Grammy adaylığı olan sanatçı bu kez Evliya Çelebi'ye ithafen hazırladığı A Gentleman of İstanbul albümü ile Grammy müzik ödüllerine "En İyi Klasik Müzik Kaydı" dalında aday oldu. Sonuçlar 4 Şubat'ta açıklanacak. Albümün Türkiye prömiyeri ise 24 Şubat günü CRR konser salonunda gerçekleşecek. Halen New England Konservatuarı Kültürlerarası Enstitüsü'nün direktörlüğünü ve Bursa Nilüfer Belediyesi Dr. Hüseyin Parkan Sanlıkol Müzik Enstrümanları Müzesi'nin küratör ve proje direktörlüğünü yapan Sanlıkol'a Bursa'dan Amerika'ya olan müzik yolculuğuna dair merak ettiklerimizi sorduk.

CAZ MÜZİĞİ UĞRUNA BOSTON'A GİTTİM

Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?

İstanbul doğumluyum. Annem babam Kıbrıs Türk'ü. Bursa'da büyüdüm. Son 30 yıldır da Boston'da yaşıyorum. Bu yüzden çok kimlikli bir yapım var. Annem piyano öğretmeni, babam tıp doktoru idi ama o da müzikle ilgiliydi. Müzik anlamında ilk öğretmenim annem oldu. Ortaokul yıllarımda rock müzik ile tanıştık. Bursa 80'li yıllarda rock kenti idi. Bir süre bu furya sürdü.

Caz müziği ile yolunuz ne zaman kesişti?

Lise yıllarımda caz müziğini keşfettim. Bir zaman sonra daha sofistike, kompleks müzikler aramaya başladım. Hep daha lezzetlisini arama derdindeydim. Bu arayışın sonu caza çıktı. Hafif caz dinlemeye başladım. Rock ile daha rahat uyuşuyordu. Sonra caz müziğiyle ilgili bir kitap aldım. Onu okurken karşıma bir isim çıktı. "Charlie Parker bir dahidir" yazıyordu. Albümünü dinlemeye başladım. Önce hiçbir şey anlamadım. Sonra hata bende olabilir belki de ben anlayamadım müziğini diye düşündüm. İyi ki öyle düşünmüşüm. O hafta boyunca albümü dinlemeye devam ettim. Hafta sonuna doğru yolda yürürken onun müziğini ıslıkla çalmaya başladığımı fark ettim. Ve caz ile olan yolculuğum başladı.

DÖNMEYİ HİÇ DÜŞÜNMEDİM

Berklee College of Music maceranız nasıl başladı?

Caz müziğini nerede ilerletebilirim diye düşünürken karşıma Berklee College of Music okulu çıktı. Türkiye'de kalmak istemedim çünkü burada caz eğitimi alamazdım. Ben caz müzisyeni ve eğitimci olmak istiyordum. Okula başvuru için el yazısı ile bir mektup yazıp postaya attım. Lise ikiye gidiyorum. Son sınıfa geçtiğimde bana bir katalog geldi. Kabul almıştım oradan. Aileme söyledim, babam göndermek istemedi. Bu yüzden hemen gidemedim. İstanbul'a geldim. TV'de bir talk show programında Aydın Esen ismini duydum. O yıl Türkiye'ye gelmişti. Bir konser öncesi yolunu kestim, numarasını istedim. Ondan dersler aldım. Ailem ile konuştu ve onları ikna etti. Benim için Berklee ile görüştü. Ve Aydın Esen sayesinde Berklee College of Music'te eğitim almaya başladım. O zamanlar o okula girmek çok zordu. 1993 Ağustos ayında gittim. Bugün 2023 yılı ben 49 yaşındayım ve karşınızdayım.

Dönmeyi hiç düşünmediniz mi?

Hiç düşünmedim. Caz müzik oradaydı çünkü. Hayalim caz müzisyeni ve saygın bir besteci olmaktı. Tabii memleketimde tanınmamaktan memnun değilim. Ama gün sonunda müzik denilince akla ilk gelen yer Grammy ödülleri ise ben de orada ikinci kez adayım.

MEHTER MÜZİĞİ HAYATIMI DEĞİŞTİRDİ

Hayatınızda dönüm noktaları oldu mu?

Tabii, ilki Berklee'ye gitmem idi. Orada hem caz hem film müzikleri okudum. İyi derece ile mezun oldum. AudioFact grubunu kurup 1998'de Kalan Müzik'ten ilk albümü, 2003'de de Aura etiketiyle ikinci albümü yayınlayıp caz festivallerinde yer almaya başladık. O grupla Türkiye'ye geldik, caz müzik konserleri yaptık. Sonra akademisyenliğe yöneldim. New England Conservatory of Music'te master yaptım, doktora ile devam ettik. Aynı dönemde hayatımın ikinci dönüm noktası başladı. 2000 yılıydı, bir gün arkadaşlarımla strateji, savaş oyunu oynuyorduk. Bir arkadaş şaka olsun diye Mehter Marşı indirmiş. Oyun boyunca çalmaya devam etti. Ben aslında baya kendine yabancılaşmış bir müzisyendim. Olduğu gibi Avrupa'ya bakan bir ailede büyüdüm. Eğitim hayatımda öyle geçti. Türk müziğine çok hâkim değildim. Ama o çalmaya devam ederken müzisyen olarak kulağım oraya kaymaya başladı. Genç Osman Türküsü başladı. Türk müziğinde karar perdesi Batı müziğinde ise tonik dedikleri müziğin bir merkezi olur. Bunu Genç Osman'da bulamadım. Bunun üzerine düşünmeye başladım. Ertesi gün ABD'li bir hocamıza sorduk. Bütün ders bu müziğin o merkezini bulmaya çalıştık. Hasbelkader Mehter ile kesişen yolum sonra devam etti. Ailem, çevrem herkes şaşkındı. Genelde Mehter denilince daha ideolojik bir şey akla geliyor ama ben olaya tamamen müzik olarak bakıyordum. Daha sonra Türk müziği, Osmanlı müziği üzerine kafa yormaya başladım ve bu benim on yılımı aldı. Bu süreçte neredeyse hiç caz yapmadım. Sanıyorum kimlik durum bende ağır bastı. Araştırmaya başladım. 2000 yılı bu nedenle hayatımdaki ikinci dönüm noktası oldu. Doktoramı da bu alanda yaptım. Bu süreçte Osmanlı tarihi çalışmam gerekiyordu. Bu konuda da Harvard Üniversitesi'ndeki Cemal Kafadar hocam bana yardımcı oldu. Doktorada üçüncü dil şartı vardı. Osmanlıca öğrendim. Kitap yazdım bu alanda. Osmanlı'da Mehter teşkilatı ve müziğini konu alan Çalıcı Mehterler, 2011'de CD ekli olarak önce İngilizce sonra da YKY tarafından Türkçe yayımlandı.

HAYATIMDAKİ BOŞLUK TÜRK MÜZİĞİYLE DOLDU

Kimlik arayışına mı dönüştü bu araştırma?

O kadar işin içine girdim ki kendimle karşı karşıya kaldım. Derin bir sorgulama başladı bende. Kimliğimi adeta yeniden oluşturdum. İçimde bir şeyler beni rahatsız ediyordu, eksikti. Bu on yılın sonunda kendimi buldum, hayatımdaki boşluk doldu. Bu süreçte hem araştırmalar yaptım hem de Türk müziği albümleri çıkardım. Ud ve ney çalmaya başladım. Gazel okuyordum. Caz çevrem beni unuttu. O süreçte bu beni rahatsız etmedi. Çünkü benim bir davam vardı. Hayallerinin peşinden Boston'a gelen biri olarak caza dönmeye çalışsam da olmadı. Üniversiteye hoca olarak girdim. Bu dönemlerde 2003'de Robert Labaree ve eşim Serap Kantarcı ile Dünya Kültür Sanat Vakfı'nı kurduk. Bu vakıfla amacımız Türk Müziği konserleri vermekti. Çevremizdeki üniversitelerde Türk öğrenci derneği vardı. Onlarla da irtibata geçerek 200'den fazla konser verdik. İlk zamanlar Türk Müziği diye yola çıksak da sonra yelpaze genişledi. Vakıf bünyesinde plak şirketi kurduk ve albümlerim oradan çıkmaya başladı.

BİRKAÇ MÜZİK LİSANINI İYİ KONUŞABİLEN BİR İNSANIM

Caza tekrar nasıl döndünüz?

2010 yılından sonra caza da dönüş yaptım. İster istemez yaptığım her işte bir sentez oldu. Ben kendimi şöyle tanımlıyorum: Birkaç müzik lisanını iyi konuşabilen bir insanım. Şu an udumu alıp güzel bir taksim yapabilirim. Ya da bir caz konseri verebilirim.

Türk müziğini yurt dışında tanıtmak gibi bir misyonunuz var mı?

Evet, böyle bir misyonum var diyebilirim. Bunun temelinde salt müzikal ve kültürel zenginlik var. Misyonun temelini de müzikal zenginlik oluşturduğu için esasen sadece içimden gelen müziği yapıyorum.

Bu müzik sentezinin seyirciden karşılığını alıyor musunuz?

Evet, aldığımı düşünüyorum. ABD'de son konserlerimiz ağzına kadar doldu. Üstelik bu konserlerden biri dünyanın en tanınmış caz kulübü efsanevi Birdland'de idi. Basın da çok ilgi gösteriyor müziğime. Son 10 senedir basında hiç durmaksızın hakkımda övgü dolu yazılar çıkıyor. Üstelik Aaron Coplan Fund gibi pek çok prestij sahibi ödülü de birden fazla defa kazandım.

HER ÇALIŞMAMDA TÜRK MÜZİĞİ KENDİNİ HİSSETTİRİYOR

Bundan sonra kariyerinize bir yanda caz ve Klasik Batı Müziği diğer yanda Klasik Türk müziği sentezi ile mi devam edeceksiniz?

Evet, sanırım yoluma tam da dediğiniz şekilde devam edeceğim zira yaptığım çalışmalarda artık hemen her zaman bir Türk müziği/kültürü etkisi oluyor. Ancak kimi zaman bu üçlünün içine beklenmedik başka etkiler de karışabiliyor. Mesela, son caz orkestra albümüm Turkish Hipster'daki A Capoeira Turca (Baia Havası) isimli parçada işin içine Brezilya müziği de karışmıştı.

Birçok enstürman çalabiliyorsunuz...

Evet, müzik yolculuğum piyano ile başladım. Sonra rock işin içine girince gitar çalmaya başladım. Berklee'ye gittiğimde oradaki hocalarım caz bestecisi olmak istiyorsan nefesli sazları bilmen gerekiyor dedi, onlara yöneldim. Trompet çalıyorum. Türk müziğine girince ud, ney, bağlama çalmaya başladım. Şunu farkettim ki elime aldığım her şeyi çalabiliyorum.

Bursa'daki müzeyi de konuşalım. Ne zaman açıldı?

Babamın müzik enstrümanları koleksiyonu vardı. Tıp doktoru idi ama Bursa Filarmoni Derneği'nde yönetim kurulunda yer almıştı. 300 parçalık koleksiyonu vardı. Ölmeden önce Nilüfer Belediye Başkanı ile bunlardan müze kurmak için anlaşmışlar. Babamı kaybedince iş bana kaldı. Müzenin küratörüyüm. Burada birçok enstrüman var. 2021 yılında açtık. Benim okulumdan da bağışlar geldi. Çok güzel, kapsamlı bir müze oldu.

ESTARABİM'İN CAZ YORUMUNU DUYAMADI

Son çıkan iki albümü konuşalım. Turkish Hipster bir caz albümü değil mi?

Evet. 2023 yılında çıktı. 2010'da caza döndükten sonra dört tane caz orkestrası için albüm yaptım. 2014, 2016, 2020 ve 2023 yılında. Hızlı çalışıyorum bu alanda, çok üretkenim. Arada başka albümler de yaptık. Kültürlerarası bir köprü niteliği taşıyan bu albümde sırasıyla, A Capoeira Turca (Baia Havası), Times of the Turtledove, The Boston Beat, Estarabim ve üç bölümlü Abraham Suite' The Fire, The Sacrifice ve The Call - A Touch of Eternity ile toplam yedi şarkı yer alıyor. Bu albüm caz orkestrası için yazılmış beste ve düzenlemeler ile farklı müzik kültürlerini aynı potada buluşturuyor. Albümün en güzel parçalarından biri Erkin Koray'ın Estarabim şarkısını yeniden yorumladık. Estarabim için ilk düzenlemeyi 2005 yılında yapmıştım. Bu albümü yaparken eksik bir eser vardı. Erkin Koray'dan izin aldık. 1 buçuk, iki yıl oluyor. Bize müsaade etti ama tabii albümün çıkması 2023'ü buldu. Caz orkestrası için eseri genişlettik. Düzenlemeyi kendisine gönderdik ama hastalığı nedeniyle dönüş alamadık. Albüm çıktıktan birkaç hafta sonrada usta sanatçıyı kaybettik.

EVLİYA ÇELEBİ BATILI AYDINLARI CEBİNDEN ÇIKARIR

A Gentleman of İstanbul adlı albüm ile Grammy adayı oldunuz. Evliya Çelebi ile yolunuz nerede kesişti?

Grammy'e ikinci kez aday oluyorum ve Evliya Çelebi ile aday oluyorum. Üstelik albüm adında İstanbul geçiyor. Yani ben oraya Mehmet Ali Şanlıkol olarak değil Türkiye, İstanbul, Evliya Çelebi ile gidiyorum. Bu çok kıymetli benim için.

Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'ni küçükken derslerden duyduğumuz kadar biliyorduk. Onunla asıl tanışmam Türk müziğini araştırırken oldu. Çok ilginç bir adam bana göre. Şimdi Osmanlı'ya geride kaldı, çağa yetişemedi diyoruz ama 17. yüzyıl Osmanlı dönemine baktığınızda çok kozmopolit aydınlar görüyoruz. Bunlardan biri de Evliya Çelebi. Avrupalı aydınları tabiri caizse cebinden çıkarır. Çılgın bir adam. Mesela Viyana'ya gitmiş orada ünlü bir kilisede org konseri dinlemiş. Hem müziği hem de o orgun nasıl çalıştığını yazmış. Sonra bir bakıyorsun vampirleri yazıyor. Zaten yer tasvirleri çok güzel. Avrupa, Afrika, Türkiye her yeri geziyor. Ve her çevirdiğim sayfada onun farklı bir yönünü görüyordum. Bazen tarihçi bazen bilim adamı oluyor. Beni de bu çok yönlülüğü etkiledi ve ondan hareketle dört bölümden oluşan bu albümü çıkardım. En İyi Klasik Müzik Kaydı olarak da Grammy aday oldu.