Meddah-komedyen Burak Bozdağ: Meddahlığın bugünkü adı stand-up

''Dedemizin meddah hikâyeleri ile büyüdük. Ben de dedemden öğrendiğim hikâye anlatıcılığını insanlara yansıtmaya çalışıyorum. İnsanlar beni dinlerken o anı yaşadıklarını söylüyor ve beni bir meddah olarak nitelendiriyor.'' diyen Burak Bozdağ, ''Benim nazarımda meddahlığın yeni adı stand-up. Hikâye anlatıcılığını stand-up ile özdeşleştiriyorum.'' şeklinde konuşuyor.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Mümesillik yaptığı yıllarda başından geçen olayları anlattığı hikâyeleriyle tanınan Erzurumlu meddah-komedyen Burak Bozdağ, Akşam Cumartesi'ye konuştu. Meddahlığı bir görev olarak gördüğünü ve her şehrin bir meddahı olması gerektiğini dile getiren Bozdağ, kendisini komedyen olarak da adlandırıyor. Hayali olan ilk filmi Mümessil'in çekimlerini büyüdüğü topraklar olan Erzurum'da pandemi şartlarında tamamlayan Bozdağ oldukça heyecanlı. Çok bilinen morg ve tüpçü hikâyelerine de filmde yer veren Bozdağ, şivesi, samimi sohbeti ile komediye yeni bir soluk getiriyor.

HİKÂYE ANLATICILIĞINI DEDEMDEN ÖĞRENDİM

Ne zamandır hikâye anlatıyorsunuz?

Sosyal çevremde ve ailede çocukluğumdan beri muzip bir adam olarak tanınırım. Sürekli gülen, güldüren, şakalar yapıp hikâyeler anlatan biriyim. Çevremde yaşanan olayları iyi gözlemler hikâyeleştirip anlatırım. Çocukluk yıllarımdan itibaren ilk, orta öğretim ve üniversite zamanlarında amatör tiyatro kulüpleri kuran, yazan, oynayan bir adamdım. Daha sonra bunu daha profesyonel olarak yapmak istedim. Özel sektördeki faaliyetlerimi, aile şirketimizdeki bütün etkinliğimi sonlandırarak kendimi sanata adadım.

Gerçekten mümessillik yaptınız mı?

Birçok işin yanı sıra mümessillik de yaptım. Yedi yıl boyunca Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde 20 ilde bu meslekte çalıştım. Dolayısıyla çok insan tanıdım. Çok olaylar yaşadım. Bunları da yeri zamanı geldikçe hikâyeleştirip anlatıyorum.

Kendinizi nasıl ifade edersiniz? Meddah, komedyen...

Çocukluktan beri dedemizin meddah hikâyeleri ile büyüdük. Arkası yarın hikâyeleri. Dedem pazartesi hikâyelere başlar cuma sonlandırırdı. Bende dedemden öğrendiğim hikâye anlatıcılığını insanlara yansıtmaya çalışıyorum. Başımdan geçen gerçek hikâyeleri insanlara anlatıyorum. İnsanlar beni dinlerken o anı yaşadıklarını söylüyor. Morg hikâyesini anlatırken, "Ölü sizi nasıl kovalıyorsa, o kalkan ölüyü sanki biz de gördük" gibi yorumlar alıyorum. Bundan dolayı da takipçilerim beni bir meddah olarak nitelendiriyor. Beni buna layık görüyorlar, teşekkür ediyorum. Bugünlerde çok kullanılan bir kelime değil meddah, çünkü artık modernleşmiş bir hali var. Benim nazarımda yeni adı stand-up. Hikâye anlatıcılığını bir nevi stand-up ile özdeşleştiriyorum. Meddahlık bazı olayların içerisinde drama biriktiren, komedi biriktiren gerçek hikâyeleri, efsaneleri anlatmakla oluyor. Stand-up tam olarak öyle değil, stand–up da insanları güldürmek için kendinizden bir şeyler katıyorsunuz. Günlük malzemelerden besleniyorsunuz. Bir topluluğa hitap ederken vücut dilinizi de kullanıyorsunuz. Ben meddahlığı ve hiciv geleneğini devam ettirmek istiyorum. Bunu bir görev olarak üstlendim. Şu anda gerçek meddah var mı? Yok. Geçmişte birçok üstat vardı. Onları da yakından takip edip, araştırıyorum. Her geçen gün kendimi geliştiriyorum bu konuda. İyi bir hikâye anlatıcısı, iyi bir meddah olmak istiyorum. Ama tabi ben bir komedyenim. İnsanları güldürmek maksadıyla çıktım bu yolculuğa. Dolayısıyla önce komedyen, sonra oyuncu ve sonra da meddah olarak anılmak en büyük arzum.

BİZ DOĞUŞTAN KARA MİZAHÇIYIZ

Erzurum ile özdeşleşmiş bir isimsiniz...

Evet... Erzurumlu mümessil olarak biliniyorum ama Türkiye'nin ve dünyanın birçok yerinden mesajlar alıyorum. Bu da beni çok mutlu ediyor. Her şehrin bir meddahı olsa kültürel açıdan büyük bir zenginlik kazanırız. Herkes kendi şivesiyle, kendi yöresel ezgileriyle bir şeyler anlatsa çok güzel olur. Çünkü kültürel olarak çok zengin bir ülkeyiz. Malzememiz çok fazla. Doğuştan kara mizahçıyız. Hepimiz mizahı sokakta, doğaçlama olarak yapıyoruz aslında.

Hikâyeleriniz ile insanlarla nerede buluşuyorsunuz?

Pandemi öncesinde çeşitli mekânlarda karşılıklı sohbet içerisinde hikâyeler anlatıyordum. Bütün anlattığım hikâyeler benim için bir gösteri niteliğinde. Çünkü tanımadığım, ilk defa bir mekânda gördüğüm kalabalıklara anlatıyorum. Ama maalesef pandemi sürecinde sosyal mesafe sebebiyle hikâyelerimizi masa başında yalnız anlattık. Tabii kalabalıkla olduğu gibi enerjisi ve sinerjisi bir olmuyor. Yeniden yeni serbestliklerle birlikte bizde hikâyelerimizi ahalimizle paylaşarak ve şehir şehir dolaşarak anlatmaya devam edeceğiz.

Anlattıklarınızı önceden kurguluyor muzunuz?

Hikâyeleştirirken mübalağa sanatını elbette kullanıyorum. Kurgularımı katıyorum ki hikâye ortaya çıksın. Doğaçlamayı da iyi yaptığım için o anda aklıma da bir şeyler geldiğinde katıyorum.

Neler anlatmayı paylaşmayı seviyorsunuz?

Daha çok kendi hikâyelerimi anlatmayı seviyorum. Bazen şehir efsanelerini de anlatıyorum. Kulaktan duyma bazı şeyler var, onları da anlatıyorum. Ama en çok başımdan geçen, hayatımızın içerisinde yeri olan gerçek hikâyeleri anlatmayı seviyorum.

İleriye dönük tiyatro planlarınız var mı?

Planlarım elbette var. Ben tiyatrosuz oyunculuk olmaz diye düşünüyorum. Er meydanı, tiyatro... O yüzden orada da olmak gerekiyor ama dönemle alakalı bir durum söz konusu.

Yakın zamanda gerçekleşecek bir gösteriniz var mı?

Pandemi süreci birçok şeyin yarıda kalmasına neden oldu. Dilerim normalleşme gerçekleştiğinde bütün hızımızla devam edeceğiz. Mesela bir Türkiye turnemiz olacak. Bir markanın tüm Türkiye'deki 56 şubesinin olduğu illerde stand-up gösterilerimiz olacak. Bu gösteriler için hazırlık yapıyoruz

ERZURUM İŞİ BİR KOMEDİ

Mümessil filmi ilk oyunculuk deneyiminiz değil mi?

Daha önce birkaç denemem oldu. Ama asıl oyuncu olduğumu hissettiğim iş Mümessil filmi. Başrolün verdiği bir sorumluluk da var. Bana eşlik eden çok kıymetli oyuncu dostlarım ve büyüklerim de vardı. Recep Cinisli, Ayhan Taş, Selahattin Taşdöğen, Burcu Binici, Dila Danışman gibi oyuncu arkadaşlarla çalıştım. Filmin ikinci ve üçüncü serileri inşallah çok daha iyi olacak.

Film konusundan biraz bahseder misiniz?

İş arayan genç bir delikanlı var mümessillik yapmaya başlıyor. Tam bir Anadolu genci ama belayı da mıknatıs gibi kendine çekiyor. Mümessil olduğunda İzmirli güzel bir doktora âşık oluyor ve olaylar gelişiyor. Pandemi döneminde insanların morale ve gülmeye ihtiyacı var. Son zamanlarda o kadar şiddet içeren, silahlı, kavgalı diziler izliyoruz ki. Bizim komediye ihtiyacımız var. Biz de bu amaçla yola çıktık.

Ekipte kimler var?

Senaryoyu, Çağatay Dörtyıldız ile yazdık. Kadromuzun yarısı Erzurumlu. Bu yolculuğa ilk çıktığımızda kardeşim Haluk Bozdağ'a bu filmi Erzurum'da ve Erzurumlu oyunculularla çekmek istediğimi söylemiştim. Yolculuğun orta yerinde Halil Karapınar ile yollarımız kesişti. Bütün ekibime teşekkür ederim.