Mavi gözlü ülke Belarus

Türk Hava Yolları (THY) Basın Müşaviri Yahya Üstün’ün davetiyle Belarus diğer bir adıyla Beyaz Rusya’nın başkenti Minsk’e gittik. THY’nin haftada 4 sefer düzenlediği Minsk’e yolculuk 2 saat sürüyor. Vize zorunluluğu da yok. Denize kıyısı olmayan yüzde 40’ı orman olan ülke dünyanın en huzurlu ve sakin ülkelerinden biri. 

Gezimizin ilk gününde bize Belarus Holiday’in iyi derece Türkçe bilen Belaruslu rehberi Alexandra Anisko eşlik ediyor. 11 bin gölü, 25 bin nehri olan Belarus’a  “Mavi Gözlü” ülke diyorlar. Başkent Minsk tertemiz bir şehir. Her yerde yemyeşil parklar var.  Coğrafi durumu dolayısıyla da ülke Avrupa’nın akciğeri olarak nitelendirilen Belarus, SSCB döneminden kalan semboller, zafer anıtları, geniş meydanları ve uzun bulvarlarıyla da dikkati çekiyor.Minsk’in nüfusu 2 milyon. Minsk’in gezilecek yerleri ağırlıkla savaşlarla yaşanan acılar ve zaferlere dair noktalar. Savaşın yarattığı duyguları İkinci Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden askerlerin anısına yapılmış 38 metrelik Büyük Anıt’a gittiğinizde hissedebilirsiniz. Zafer Meydanı’nda Büyük Anıt’tan başka yine aynı savaşta kullanılmış tanklar da bulunuyor. Nazi subaylarının bölgede tamamen yaktığı 620 köyden birini de gezmek de mümkün. 

Savaşın izleri var

Bağımsızlık Meydanı’nı gezdikten sonraki durağımız İkinci Dünya Savaşı Müzesi. Müzenin her yerinde savaşın izlerini görmek mümkün.  Belarus’lular Türkleri çok seviyor. Çünkü Belarus’u ilk tanıyan ülke Türkiye olmuş. Liselerde Türkçe derslere bile başlanmış. Vize olmaması nedeniyle her iki ülke vatandaşları rahatlıkla gidip gelebiliyorlar. Bir kültür kenti olan Minsk, müzeleri, galerileri, heykelleri, Gorki Parkı ile de tanınıyor. Ünlü Bolşoy’un bir kolu da burada. Kentin 16 müzesi, 11 tiyatrosu, 20 sineması, 139 kütüphanesi var. Beyaz Rusya Cumhuriyeti Ulusal Akademik Büyük Opera ve Tiyatrosu, Beyaz Rus Müzikal Komedi Tiyatrosu, Maksim Gorki Ulusal Drama Tiyatrosu ve Yanka Kupala Ulusal Drama 

Tiyatrosu görsel sanatları icra ediyor. 

Dikkat KGB çıkabilir!

Minsk, gecenin bir yarısı sokaklarda yalnız başınıza güvenle dolaşabileceğiz bir şehir. Sadece başkentte değil, tüm ülkede hiçbir darp, gasp, soygun olayına rastlanmıyor. Ülkede resmi polisten fazla sivil polis olduğunu Beyaz Rusya halkı gibi sizin de bilmeniz önemli! Her an karşınıza KGB ajanları çıkabilir! Gezimizin ikinci gününe 40 kilometre yok giderek başlıyoruz. Adeta yalancı bir cennete geldik. Duditki Köyü. Çok büyük bir alana kurulan El Sanatları Köyü’nde yok yok. El sanatlarından, bal üreticiliğine, at çiftliğinden, demir ve çömlek ustalığına kadar her şey bulabilirsiniz. Muhteşem bir doğa var Duditki Köyü’nde. Gezinizi tamamladıktan sonra yemyeşil bir sofrada, nehir kıyısında yemeğinizi yiyebilirsiniz. Sonrasında bir saat yol giderek Stalin Hattı Müzesi’ne geldik. Açık bir alana kurulan müzenin girişinde sizi Sovyet döneminden kalma tanklar karşılıyor. Müzenin size verdiği rehber eşliğinde siperlere girebilirsiniz. Müze gezisinin sonunda kısa bir tank turu atabilirsiniz. 1 saat süren müze gezimizin ardından tarihi kütüphanesini de gördükten sonra  gezimizin ikinci gününü sonlandırıyoruz.

Draniki’yi mutlaka tadın

Minsk’in gece eğlenceleri meşhur. Her gece tüm disko ve gece kulüpleri tamamen dolar. Sabah 6’ya kadar durmaksızın eğlenebilirsiniz. Her türlü müziklerin olduğu her yaşa hitap eden diskolar çoğunluktu. Şehrin adeta her köşe başında kumarhane, disko, gece kulübü, restoran ve kafe bulunan başkente, çevre illerden akın akın insan geliyor. Minsk’te mutfak ete dayalıdır, dayanıklı sebze ve bakliyat ağırlıklı tüketilir. Patates ve mantarın ayrı yeri var. Yoğun ve bol malzemeli çorbalar başlangıç olmanın ötesinde, bir kişiyi tamamen doyuracak kadar da bereketlidir. En ünlü yemekleri Draniki. Yani bizdeki adıyla mücver. Minsk’te en çok neyi sevdiğimi sorarsanız kesinlike patates çorbası derim. Şık restaurant ve kafelerin sayısı oldukça az Minsk’te. 

Türkleri çok seviyorlar

Minsk, yerel ürünler konusunda pek başarılı olabilen bir kent değil. Sadece yün ve keten kıyafetler konusunda söz sahibiler. Dünyaca ünlü markaların mağazaları Avrupa’daki şubelerine göre yüzde 20-50 daha pahalı olduğundan bu mağazaları tercih etmek pek kazançlı değil. Gezimiz sırasında Minsk Büyükelçimiz Nilvana Darama ile de tanışıp, öğlen yemeği yeme şansımız oldu. Darama, Belarus halkının Türkleri çok sevdiğini söyleyerek, “Çok iyi diyaloglar içerisindeyiz. Rusya ile yaşanan kriz ilişkilerimizi etkilemedi. Amacımız iki ülke arasındaki işbirliğinin artması” diyor. THY Minsk Müdürü Eyüp Atay da 4 uçuşu 7’ye çıkarmak istediklerini belirtiyor. Belarus’un en büyük dezavantajının Türkiye pazarında iyi tanınmamışına dikkat çeken  Atay,” Buraya vize yok. Aile turizmine yönelik projeler hazırlıyoruz. Kültür turları yapılabilir. Hafta sonu gelerek şatolar, parklar, ormanlar da gezip bataklık turu yapılabilir” dedi.  

MİNSK’TEN NOTLAR

l Minsk’e girerken mutlaka havalimanında sigorta yaptırmanız gerekiyor. 

l Pasaport didik didik ediliyor. Polis büyüteçle sahte olup olmadığına iyice bakıyor. 
l Ülkede pazarlık diye bir kavram ve uygulama bulunmuyor. Her şey etiket üzerindeki fiyattan satılıyor.
l Dolar, euro geçmiyor. Mutlak ruble almak zorundasınız. Ülkede bozuk para kullanılmıyor. Paradan temmuz ayında 4 sıfırın atılacağı ifade ediliyor.
l Taksiler el kaldırmakla durmuyor ancak telefonla çağrılmasıdurumunda hizmet veriyor.
l Gezerken pasaportunuz yanınızda olsa iyi olur. Her yer sivil polis ve KGB ajanı kaynıyor. Her an size kimlik sorabilirler.