İPEK TANIR / cumartesi@aksam.com.tr
Direnişin güçlü sesi, Filistinli şair Mahmut Derviş'in şiirleri Görsel Tasarım Sanatçısı ve Akademisyen Muhammed Emin Albayrak'ın çizgileri ile birer afişe dönüştü.
25 Ağustos'a kadar AKM Kültür Sokağı'nda görülebilecek olan "Zafer Bizimdir" adlı sergide Derviş'in külliyatındaki güçlü şiirlerin, M. Emin Albayrak tarafından günümüz olayları ışığında yorumlanarak yansıtıldığı her biri bağımsız bir grafik tasarım çalışması olan 33 adet afiş sergileniyor. Sergide Mahmud Derviş'in yaşamı, eserleri ve Filistin davasına katkılarına dikkat çekilerek onun sadece edebi değil aynı zamanda görsel ve kültürel bir etki yaratabileceği gözler önüne seriliyor. Filistin'de yaşanan soykırım özelinde, Derviş'in eserlerinin toplumsal ve kültürel önemi vurgulanarak, onun zaman üstü mesajı yeni bir formla ortaya konuluyor. Muhammed Emin Albayrak'a sergiyi, Mahmut Derviş'i ve bu serginin hikâyesini konuştuk.
Mahmut Derviş'in şiirleri sizde hangi duyguları uyandırıyor? En etkilendiğiniz şiiri hangisi?
Mahmut Derviş'in özellikle bir şiirini ön plana çıkartmayı uygun bulmuyorum açıkçası, onun eserlerinin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini düşüyorum. Maalesef Cennet'ti başlıklı eserin hem anlam hem de duygu bakımından benim için son derece önemli olduğunu belirtmeliyim. Bu eser, Gazze'deki soykırımla ilgili sanki bugün söylenmiş gibi tesirli ve betimleyici mısralar barındırmakta.
Mahmut Derviş şiirlerini afişe dönüştürme fikri nasıl ortaya çıktı?
Geçen yıl dostum Mustafa Tolga Demirci'nin hediye ettiği Maalesef Cennet'ti kitabı sayesinde Mahmut Derviş ile tanıştım. Daha önce tipografi ağırlıklı bir afiş sergisi açma fikrim vardı ve Mahmut Derviş'in şiirlerinin bu fikre çok uygun olduğunu fark ettim. Bu nedenle, geçen sene Temmuz ayından beri şiirlerinden oluşan bir afiş sergisi açmayı planlıyordum.
Mahmut Derviş'in şiirlerinde yer alan güçlü imgeler ve duygusal derinlik, bana afiş tasarımında kullanılabilecek zengin bir malzeme sundu. Bu şiirlerin her biri, toplumsal olaylara ve bireysel acılara dair derin bir anlayış içeriyor ve bu da onları görsel sanatlarda kullanmak için ideal hale getiriyor.
Afişe dönüştüreceğiniz şiirlerin seçimini nasıl ve neye göre yaptınız?
Çalışmanın yaklaşık bir yıl sürmesinin ana sebebi, mısraları seçmek oldu. Seçimi yaparken elimdeki antoloji, 1970-2000 yılları arasında Mahmut Derviş'in yazdığı şiirlerden oluşuyordu. Bu şiirler arasında, Filistin ve Gazze halkının direnişini sembolize eden, anlamını kaybetmemiş mısraları seçmeye gayret ettim. Belli bir dönemi ele almadım çünkü 1948'den beri yaşanan olaylar hâlâ güncelliğini koruyor.
Seçtiğim mısralar, günümüzde de geçerliliğini koruyan evrensel insanî değerleri ve direniş ruhunu yansıtıyor. Bu nedenle, şiirleri dönemsel olarak sınırlamadan, onların taşıdığı evrensel mesajı öne çıkarmayı amaçladım.
Filistin'de yaşanan katliam çeşitli engellemelere rağmen sanat dünyasında da güçlü karşılık buluyor, tepkiler ve soykırıma karşı duran eserler ortaya çıkıyor. Siz bu anlamda bir sanatçı olarak ne hissediyorsunuz, ne düşünüyorsunuz?
Sanat, varoluşu gereği sınırları aşmayı ve öte'ye ulaşmayı hedefler. Filistin'de yaşanan dramla ilgili batı toplumlarında hem sanat hem de sivil örgütlenme anlamında güçlü tepkiler ortaya konuluyor. Sanatın amacı, hakikati, doğruyu ve varoluşa dair yansımaları insanlara göstermek olduğundan, Gazze'deki soykırımı gözler önüne sermek için de elbette bir araç. Bu karşı duruş noktasında tetikleyici unsur olarak sadece sanatı ve sanatçıyı düşünmemek gerekiyor. Bireysel olarak herkes kendi yaşam alanında bu direnişe destek verirse, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiş olacaktır. Yaşamak da kendi içinde sanatsal bazı özellikleri barındırabiliyor kimi insanlar için. Bu yaşamın hem devamındaki, hem de nihayete erdiğindeki tutumlarımız bir ressamın tuvalinde resmettiği bir eserden daha farklı bir mana taşımıyor bence. Her birey kendi tuvalini en güzel resimle doldurmaya gayret ederse, sanattan beklenen faydanın çok daha ötesine ulaşılacaktır.
İsrail'in Gazze'de yaşattığı gerçeklik bütün açıklığı ile gözler önünde yaşanırken Türkiye'de güncel sanat ve görsel sanatlar alanında bu konu özelinde çalışmalar yapıldı mı? Gözlemleyebildiğiniz, dikkatinizi çeken işler var mı?
Türkiye'de dikkatimi çeken ilk çalışma, genç ressam Kasım Tan'ın Üsküdar Meydanı'nda gerçekleştirdiği büyük ölçekli resim projesiydi. Yaklaşık bir ay süren bu projede, 3 metreye 9 metrelik bir tuval üzerinde Filistin'de yaşanan olayları ve o toprakların hikâyesini her gün parça parça resmetti. Bu proje, halka açık bir alanda, hayatın içinden bir yerde insanların farkındalığını artırması açısından önemliydi. İnsanların resim sürecine şahit olması ve anlık tepkiler vermesi, projeyi interaktif ve toplum odaklı hale getirdi.
İkinci olarak da grafiti sanatçısı MET lakaplı Muhammed Emin Türkmen'in Fransız konsolosluğunun sansür talebi karşısında eserini geri çekmesi oldu. Bu olayda küratör ve diğer arkadaşlarının da sergiden çekilmesi bence onurlu ve sanatçıya yakışan bir tavırdı. Böylesi onurlu ve şahsiyetli duruşlar görmek insana gerçekten umut veriyor.