GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
Millet İttifakı mayasının tutmayacağı en başından belli olan bir denemeydi. Üflesen –ki üflemeden de dağılmıştı bir kez o masa- dağılacak ittifakın birliktelik için tek motivasyon kaynağı Erdoğan nefreti olunca 'değişim' derdiyle yanan kitlelerin hayalleri suya düştü. Kendini değiştiremeyen bir 'muhalif' anlayışın 'değişim' vaadinde bulunması da hayli yaman bir çelişki. Ancak konumuz o değil!
İlk günden itibaren ittifak ortakları da her an parçalanmaya hazır, yapışkanı tutmayan bir vazonun kırık parçaları gibiydi. En güvendikleri şey ve en büyük üstünlükleri belki de yıkılmaz bir kale gibi muhkem hale getirdikleri kültürel iktidarlarıydı.
Her biri milyonlarca takipçiye sahip ünlüler kalp emojileri paylaşıp, Kılıçdaroğlu'na bağlılıklarını bildirdiğinde onlara hayran olan kim varsa kayıtsız şartsız Millet İttifakı'na oy verecek zannettiler. Zira o ünlüler sadece sosyal medya hesaplarında değil konserlerinde, filmlerinde, dizilerinde ve oyunlarında da kendi ideolojik kabullerini öteden beri halka dayatmayı görev bilen isimlerdi.
Cihangir esnafı aynı gayretkeşlikle iktidarı devirmeyi Gezi'de az kalsın başaracaktı öyle ya. Hatırlatmaktan bıkmadım, bir kez daha tekrarlayacağım. 'Gezi Dayanışması'nı kurgulayanlar dizi ve sinema sektöründeki oyuncu, yapımcı, yönetmen, senarist bilumum çalışanlara metazori ile Gezi Parkı'nda poz verdirdiler. Gezi'ye destek vermeyen bir daha o piyasadan ekmek yiyemeyeceğini bildiğinden 'özgürlük' talep etmek için zorla saf tuttu direniş hattında. Gazetelerin dünya yansa yürek hoplatan pozlardan vazgeçmeyen magazin ekleri 'Hükümet istifa' çığlıkları atan ünlülerin haberlerini manşet yaptı günlerce. Eski AKM'nin önünde ant içtiler ülkeyi bu karanlıktan kurtarmaya.
Biz nasıl unutmuyorsak onlar da asla akıllarından çıkarmadı bu deneyimi. Bu kez de var güçleri ile bu çok bacaklı masaya sahip çıkarlarsa seçimi alırız diye umutlandılar. Hatta öylesine inandırdılar ki kendilerini #ilkturdabitirelim etiketini dağa taşa yazdılar. Sinema, tiyatro, müzik ve sanat çevrelerinden bazı isimler gönüllü olarak destek verdi bu kampanyaya. Onların bu inanmışlığı 'dindar' kimliği bilinen bazı isimleri bile öylesine etkiledi ki onlar da madem öyle ben de yakıyorum gemileri tonunda paylaşımlar yaptı.
'YARGILAYACAĞIZ' EZBERİ SANDIKTA BOĞULDU
Ki sanat piyasasında yer edinmek isteyenlere dayatılan yazılı olmayan kuralların en başında 'muhalif olmak' yani ve aslında CHP'yi kayıtsız, şartsız desteklemek, asla eleştirmemek, sosyal medya profilinde mutlaka Atatürk paylaşımları yaparken, LGBT desteğini illaki belli etmek, yetmezmiş gibi HDP yanlısı olduğuna, Selahattin Demirtaş'ın ve Gezi tutuklularının serbest bırakılmasına dair çıkışlar içeren videolar çekmek gelir. İnanmıyorsanız ünlülerin sosyal medya profillerine şöyle bir göz atın. Hem Mustafa Kemal Atatürk hem de terör suçuyla hapis yatan Demirtaş aynı anda nasıl bu kadar çok sevilebilir onu henüz çözemedim. Ama çok övünülen o kültürel iktidarın ana muhalefet partisinden daha aşkla muhalefet yapan aktörlerinin en net fotoğrafı bu. İçlerinden bu role girip bir daha asla çıkamayan isim de elbette Barış Atay. TİP'ten milletvekili olan Atay, seçim kampanyasını öfke, kin, intikam sloganları yetmezmiş gibi 'yargılayacağız' ezberiyle yürütünce bu dil vatandaşta karşılık bulmadı ve Atay sandıktan çıkamadı.
İşte bu kitle ciddi bir seçim kampanyası yürüterek Millet İttifakı'na omuz vermek ne kelime adeta omuzunda taşıdı. Öyle ki seçime bir iki gün kala ülkenin medâr-ı iftiharı, Altın Palmiye ödüllü yönetmenimiz Nuri Bilge Ceylan bile sosyal medya hesabından #ilkturdabitirelim paylaşımı yaptı. Elbette özgür iradesi ile yapmıştır bu paylaşımı. Koskoca Nuri Bilge Ceylan'a da mahalle baskısı yapacak halleri yok ya. Ama eğer öyleyse NBC'yi bile politize eden mahalle baskısı sana, bana ne yapmaz diye düşünmeden edemiyor insan.
E tabi "Sanatçılar, ünlüler korkmayın, yapımcılar için, kanallar için, sahneler için değerli olan siz'siniz! Ve sizi bu noktalara getiren topluma karşı sorumluluklarınız var, susma lüksünüz yok." şeklinde inceden tehdit içeren tweetler de atılmadı değil süreç içinde. Hatta adam adama markaj da denendi.
GURUR DUYMAKTAN KORKTULAR
Tıpkı Gezi Olayları'nda olduğu gibi kendini Millet İttifakı'nın yanında hizalamayan sanatçılara 'aksi halde sana bu piyasada ekmek yok!" sopası gösterildi. Kendilerini en özgür hissetmesi gereken sanatçıların, iktidarın sanata ve sanatçıya sansür uyguladığından yakınan kültür insanlarının iş oy vermeye gelince sinemacıları, yönetmenleri, oyuncuları, sanat emekçilerini böyle bir kıskaca almasını özgürlükler bağlamında nereye koymak lazım bunu da sosyologlar, toplumbilimciler araştırmalı!
Öte yandan Cumhur İttifakı'nın seçim kampanyasına destek vermeyen ama TEKNOFEST ve TOGG gibi atılımlarla ilgili paylaşım yapan, bu başarılara sevinen sanatçılar ise sert eleştirilere maruz kaldı. Bu isimlerle ilgili boykot çağrısı yapanlar oldu. Zorlu Center Levazım Girişi'ndeki alanda sergilen TOGG'un direksiyonuna geçip poz veren Manga grubunun solisti Ferman Akgün'e bazı rockçılar tarafından sosyal medyada tepki gösterilirken, reklam yapmak için para aldığı iddia edildi. Akgün, bu iddiayı yalanladı. Dikkatinizi çekti mi bilmem ama ne TCG Anadolu Gemisi, ne TEKNOFEST, ne Kızılelma, ne Türkiye'nin ilk uzay yolcularının tanıtımı ile ilgili sanat camiasından üç, beş isim dışında hiç kimseden tek kelime çıkmadı. Böylesi gurur verici projeler karşısında sessiz kalıp yapılanları yok saydılar. Ne ki halk onların görmezden geldiği bu başarıları ve devrimleri gözyaşlarıyla, şükürle karşıladı. Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Kemal Kılıçdaroğlu'na kurtarıcı muamelesi yapan ancak ülkesinin başarısıyla gurur duymayı bile 'İktidara destek verme' olarak algılayan bu sanatçı tayfasının kendine 'halkı karanlıktan aydınlığa çıkarma' misyonunu biçmesi aslında kendilerinin karanlığın tâ dibinde olduğunu gösteriyor. Zorda kalınca 'Kültürel iktidar bizde, biz dil biliyoruz, nerede olsa yaşarız' şımarıklıkları, Yeşim Salkım gibilerin saldırgan üslupları da çaresiz kaldıklarının bir göstergesi.