Leyla Uluhanlı: Daima bir bütünün etkileşiminden hareket ediyorum

''Mosques: Splendors of Islam'' ile ''Synagogues: Marvels of Judaism'' kitaplarının yazarı, dünyaca ünlü ödüllü iç mimar ve dekoratör Leyla Uluhanlı: ''Benim için her şey birbirine bağlı ve bir bütün. Bir mimari tasarım da olsa bir kitabın hazırlanmasındaki tasarım da olsa, hep bir bütünden ve bir bütünün etkileşiminden hareket ediyorum.''

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Doğu ve İslam çalışmaları üzerine aldığı eğitimin ardından, mimarlık eğitimini tamamlayan, Bakü doğumlu iç mimar Leyla Uluhanlı, tüm İslam dünyasının ihtişamlı simge camilerini okuyucularına sunan özel bir koleksiyoner kitabının ardından Musevi dünyasının ihtişamlı simgesi Sinagogların yer aldığı yeni bir kitaba daha imza attı. Serinin ilk kitabı "Mosques: Splendors of Islam" ile büyük yankı uyandıran ödüllü iç mimar Uluhanlı şimdi de "Synagogues: Marvels of Judaism" kitabı ile Museviliğin mimari yapılarını okuyucularına sundu. Sinagog mimarisi ve tasarımı üzerine bugüne kadarki en önemli cilt; yeni sipariş edilen ve arşivden alınan fotoğraflardan oluşan çarpıcı bir diziyle hayata geçiriliyor. Dünyanın en önemli yayınevlerinden biri olarak gösterilen Rizzoli New York tarafından yayınlanan "Synagogues: Marvels of Judaism" kitabı ilki "Mosques: Splendors of Islam" olan kutsal mimarlık serinin devamı niteliğinde olup aynı zamanda insanlara bir hoşgörü mesajı veriyor. Biz de kitabın Artkolik'teki lansmanının ardından Leyla Uluhanlı ile bir araya geldik. Hem mimari çizgisini hem de beslendiği alanları konuştuk...

HER ŞEY BİRBİRİNE BAĞLI VE BİR BÜTÜN

İslam dünyasına ve Doğu kültürüne oldukça ilgi duyan Uluhanlı kendisini ise şöyle konumlandırıyor kitaplarına da atıf yaparak: "Azerbaycan Bakü'de dünyaya geldim, elhamdülillah Müslüman'ım ama bu eserler üzerinden çalıştığım için dini aidiyette herhangi birini ön plana koymadım ve çıkarmadım. Burada farklı dinlerdeki insanları bir araya getirmeyi ve birleştirmeyi hedefledim." Uluhanlı kendi mesleki çizgisini ise şöyle tanımlıyor: "Esasında ifade etmeye çalıştığım şey bir bütünlük ve bundan geldiğimiz. Ben mesleğimde ilk olarak şarkiyat eğitimi aldım, Doğu bilimleri eğitimi gördüm ve oldukça ileri bir yaşta iç mimarlık okudum. Tasarımımı ve sanatımı bu şekilde geliştirdim ama benim için her şey birbirine bağlı ve bir bütün. Yani teknik ayrıntı olarak değil. Bir mimari tasarım da olsa bir kitabın hazırlanmasındaki tasarım da olsa, hep bir bütünden ve bir bütünün etkileşiminden hareket ediyorum."

BAŞARININ TEMELİNDE ORAN VE ORANTILILIK VAR

Uluhanlı'ya bir mekâna girdiğinde ilk dikkat ettiğiniz şeyin ne olduğunu sorduğumda ise orantı yanıtı veriyor: "Odanın orantılarına bakarım ilk önce. Sadece mekânda veya odada değil daima orana ve orantıya bakarım. Çünkü başarının temelinde orantı ve orantılılık vardır." Osmanlı stilinden ilham aldığını söyleyen Uluhanlı, kuşkusuz bir Türk çizgisi ve tarzının olduğunu belirtiyor. Bunun nedenini ise Doğu kültürünün o güne ait çağdaş çizgilerle uyumuna bağlıyor. Uluhanlı "Eski olan her şey değerli midir, neden?" soruma ise şu şekilde cevap veriyor: "Tabii eski derken müzede sergilenen eserlerden bahsetmiyoruz. Yaş olarak eski olanı varsaydığımızda, bit pazarında eskimiş eşyalar tabii ki bir değer ifade etmeyecek ama onun size büyük ninenizden kalmış olması durumunda tabii ki bunun manevi bir değeri olacak."

AZERBAYCAN'IN KADİM GELENEĞİNDEN BESLENİYORUM

"Azerbaycan ve Bakü çok uluslu ve çok dilli, çok renkli bir yer. Dolayısıyla bu insanların yaşayış tarzına, çalışmasına ve eserlerine yansıyor. Bir renk ve zenginlik katıyor. Farklı sanat dallarında ve farklı uygulamalarda bu zenginliği kolaylıkla görebiliyoruz. Bu durum bir sanatçı olarak bizim için de beslenme alanı ve ben de bundan besleniyorum. Aynı şekilde beni Azerbaycan müziği de besliyor, kuşkusuz." diyerek ülkesinin kendisini beslediğini ifade eden başarılı mimar, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Azerbaycan'ın sanat yönünden kadim bir geçmişi ve geleneği var. Bu geleneğin devamını bugün görüyoruz. Üzeyir Hacıbeyov, Kara Karayev gibi büyük dünya çapında ünlü bestekârlarımız var. Onların eserlerini dinleyen kuşaklar, bunlardan ilham alıyor ve bugüne getiriyor. Dolayısıyla bu kadim geleneğinden besleniyor Azerbaycan'daki sanatçılar ve ben de. Öte yandan Batı'nın ilerlediği istikamet bugün benim hoşuma gitmiyor. Ben kesinlikle gittiğimiz yolun doğru olduğunu düşünüyorum herhangi bir hata yapmadığımızı düşünmüyorum. Belki sadece şimdilik sunum takdimimizi yeteri kadar cazip yapamıyoruz ama bugün için sadece..."

TÜRKİYE'DEKİ MİMARİNİN RENGİ FİRUZE

Gençlerin sevdiği işi yapmasının çok önemli olduğunu söyleyen Uluhanlı, kendi çalışma misyonuyla ilgili şu bilgileri veriyor: "İnsanız ve insan her gün farklı bir şekilde gözünü açıyor. Tabii ki insanın kendine özgü bir tarzı ve bir tavrı da var. Ama her projeye farklı bir bakış açısıyla bakarız. İnsanların çocuklarına bile bakışları farklıdır, farklı görürler. Dolayısıyla yarattığımız eserler de öyledir. Her birinde kendine özgü farklılıklar olacaktır. Altında imzamız aynı olmasına rağmen." Türkiye'deki mimarlığın bir rengi olsaydı, bu rengin muhtemelen firuze rengi dediğimiz turkuaz rengi olacağını dile getiren Uluhanlı, "Türkiye'yi çok seviyorum, aşığım. Kendi halkım ve kendi milletim için ne istiyorsam aynısını sizler için istiyorum. Barış, huzur ve müreffeh bir hayat diliyorum." diyor.

Büyük Sinagog, Edirne

Sardes Sinagogu, Manisa

West London Synagogue

Fotoğraflar: Tolgahan Çetin