Adı İskender Göze… 57 yaşında… Çeyrek asır emek verdiği işyerinden 22 yıl sonra emekli olup ayrılmış. Ama işleyen demir pas tutmaz misali bildiklerini unutmamak ve yeteneklerini kaybetmemek için ‘avize’ tasarlamaya başlamış. İşte porselen tabaktan kafese, diş fırçasından kek kalıbına kadar pek çok materyalden avize yapan İskender Göze’nin hikâyesi…
Adı İskender Göze… Dile kolay tam 22 yıl Borusan Oto’da çalışmış. Motosiklet atölyesinin şefliğinden kaporta boyamaya kadar hemen hemen her departmanda görev almış. Aynı zamanda ikinci el oto departmanını ilk kuranlardan biri…
Neredeyse çeyrek asır emek verdiği işyerinden 2006 yılında emekli olup ayrılmış. İşleyen demir pas tutmaz misali İskender Bey, emekli olduktan sonra da boş durmamış ve kendine yeni bir iş kolu yaratmış. “Emekli oldum ama çalışma hayatımı sonlandırmak istemedim. Fakat bir yandan da annem çok yaşlıydı ve artık kendi başına bir şey yapamadığı için ona yardımcı olmam gerekiyordu. Annemi yalnız bırakmak zorunda olmayacağım bir işim olmalıydı. O yüzden de ‘Evde ne yapabilirim?’ sorunsalıyla yaşadım aylarca. Uzun bir süre internet üzerinden neler yapabileceğimi araştırdım. Hem beni oyalayacak hem de hayal dünyamı köreltmeyecek bir iş olmalıydı.
Uzun arayışların sonunda lamba tasarlamak geldi aklıma. Elim anahtar tutuyordu zaten mekanik altyapım vardı. Hayalimde canlandırdığım herhangi bir şeyi emeğimle şekillendirebiliyordum. Bir cesaret lamba
KEK KALIBINDAN AVİZE OLUR MU?
Uzun arayışların sonunda lamba tasarlamaya başlayan İskender Bey, 8 yıldır hayal ettiklerini gerçeğe dönüştürüyor. Boncuktan porselen tabağa, kemandan kafese, diş fırçasından kek kalıbına kadar aklınıza gelebilecek her materyal onun ilham kaynağı olabiliyor. “Her şeyi değerlendirmeye çalışıyorum. Porselen vazodan, porselen çay takımından mutfak avizeleri yapıyorum. Cam eşyaları veya değerli taşları harmanlayıp bir lamba tasarlayabiliyorum.” Hem annesine vakit ayırıp hem de çalışma hayatına ara vermeden devam eden İskender Bey, evin balkonunu birkaç ufak dokunuşla atölyeye dönüştürmüş. Öğlene kadar annesine yardım ediyor ve sonra atölyesine kapanıyor. Tasarımları o kadar çok beğeniliyor ki ilk başlarda masa lambası tasarlayan İskender Bey, birbirinden ilginç ve oldukça zor avizeler yapmaya başlıyor. “Önceleri eşe dosta yapıp hediye ediyordum. Çok beğeniliyor ve övgüler alıyordum. Hal böyle olunca özgüvenim arttı ‘Ben bu işin altından kalkabilirim’ dedim. Velhasıl modellerimi büyüttüm. İlk başlarda ufak masa veya gece lambaları yapıyordum. Ama sonra daha büyük on ampullü salon avizeleri yapmaya başladım. Sürekli de tasarımlar büyüyor ve gelişiyor.”
KENDİMİ TEKRAR ETMEK İSTEMİYORUM
Ayda en fazla iki-üç avize tasarlıyor İskender Bey… “Para kazanmak amacıyla başlamadım bu işe. Arkadaşlarıma hediye ediyordum. Onların eşi dostu çok beğenince teklif almaya başladım. Yurtdışından bile teklif alıyorum. Ama maalesef kırılacak eşya olduğu için henüz göndermeye cesaret edemedim. Zaten ayda iki-üç tane lamba yapabiliyorum. Yurtdışına açılırsam baş edemeyebilirim. Ayrıca yaptığım her modelin aynısından bir daha yapmıyorum. Çünkü kendimi tekrar etmek istemiyorum. Hep böyle olduğu için de bu işi ticarileştiremedim. ‘Beraber çalışıp model üretelim’ şeklinde çok teklif aldım. Ama dediğim gibi annemi bırakıp da dışarıda bir atölyede çalışma imkânım yok. Yani yapamam.
ÇOK ZEVKLİ BİR UĞRAŞ
Çok zevkli bir uğraş benim için… Yıllar geçtikçe el yatkınlığım da artıyor. Bir de dediğim gibi hayal ettiğim şeyleri yapabiliyorum. Aynı zamanda hiçbir zaman sonu gelmeyecek bir meslek. Çünkü lambasız bir ev yok. İleride lamba başka bir şeye evrilirse ben de kendimi o yönde geliştirmeye devam edeceğim. Çünkü işin sadece tasarım kısmını değil, mekanik kısmını da biliyorum.