Kuzey Ege güzeli Bozcaada

UYGAR TAYLAN

uygartaylan@gmail.com

“Tanrı insanlar uzun ömürlü olsun diye Bozcaada’yı yaratmış” demiş Yunan tarihçi Heredot. Sonuna kadar haklı... İstanbul’un kalabalığından ve gürültüsünden kaçıp yakın-uzak bir noktada huzur dolu sakin bir 3-5 gün geçirmek istiyorsanız Bozcaada’yı tercih edebilirsiniz. 

Yazın ilk günleri kendini hissettirmeye başlamışken sırt çantalarımızı hazırlayıp İstanbul’dan ortalama 5 saatlik araba yolculuğuyla püfür püfür esen Bozcaada’nın yolunu tuttuk. İlk durak Geyikli. Hemen yakaladığımız ilk feribota atlayıp uzakta görünen adaya doğru hareket ediyoruz. Yarım saatlik feribot yolculuğundan sonra adaya yaklaşıyoruz. İskele ve adanın küçük restoranlarının görünmeye başlamasıyla yüzümüzde eş zamanlı bir tebessüm beliriveriyor. Ayak basar basmaz sizi ilk olarak adanın mis gibi üzüm bağları ve rezene karışımı kokan rüzgarı karşılıyor. İlk izlenim olarak güleryüzlü hem de acelesi olmayan insanıyla Bozcaada’da zaman durmuş gibi. Bozcaada’nın 11 koyu, 11 burnu ve etrafında 13 ufak adası var. Yunan tarihçi Heredot’a göre adı Tenedos olan ada çok eskiden Persler sonra Romalıların egemenliğindeymiş. Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla el değiştiren ada Bizans İmparatorluğu’nun hakimiyetine geçmiş. Osmanlı egemenliğine giren Bozcaada sonunda 24 Temmuz 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin olmuş. Bu, tarihi çok eskilere dayanan Kuzey Ege güzeli adamız Bozcaada aynı zamanda Türkiye’nin 3. büyük adası. Daracık sokaklarında dolaşmaya başladığımız adanın sağ tarafı Rum, sol tarafıysa Türk mahallesi. Bozcaada deyince herkesin “Gidince mutlaka domates reçeli al” dediği reçelci teyzeler yanyana dizilmiş. Birbirinden leziz domates, üzüm, kabak, gelincik, sakız, incir ve karadut reçeli bulmak mümkün. Favorim kahvaltıda keçi peyniri üzerine sürülmüş karadut reçeli. Özellikle organik besinler açısından oldukça zengin bir yelpazeye sahip olan adada reçelinden mezesine yediğiniz içtiğiniz her şeyin tadı damağınızda kalacak. Sabahları serpme kahvaltısı meşhur Çiçek Pastanesi, Ada Cafe ya da Patiska Bağevi’nde kahvaltı yapabilirsiniz. Adanın tek hipster mekanı Coffee Shelter’da da kahvenizi içebilirsiniz. Öğlen sıcağında kendinizi adanın buz gibi suyuna atmak için Ayazma Plajı’na yada Akvaryum Koyu’na gidebilirsiniz. #Bozcaada graffitili dar sokakları ve rüzgar gülleriyle instagram kullanıcılarını mutlu edecek zenginlikte. 

NAYLON POŞET YERİNE KESEKÂĞIDI

Akşam üzeri olduğunda Bozcaada’da yiyecek ve içeceğinizi alıp rüzgar güllerinin nefis manzarasıyla güneşi batırmak büyüleyici. Tabii ardınızda çöp bırakmadan. Bozcaada’da doğada yok olması yüzyıllar süren naylon poşetlerin kullanılması yasaklanmış. Bozcaada Belediyesi’nin aldığı kararla esnaf naylon poşet yerine kese kağıdı veya bez çanta kullanıyor. Bozcaada konaklamak isteyen seyahatseverlere de bol seçenek sunuyor. Lüks Butik otellerden pansiyonlara hatta çadır kampına kadar adada kalmak için cebinize ve keyfinize uygun işletmeler bulabilirsiniz. Özellikle sırt çantalı gezginlerin vazgeçilmezi Ada Camping, ister çadırınızda ister karavanınızda konaklayabildiğiniz adanın tek kamp işletmesi. Bir de adanın kendine has festivalleri var. Bu yıl deniz, rüzgar ve ormanın sesleri Bozcaada’da iyi müzikle bir araya geliyor. 28-30 temmuz arası Pavli çamlığında gerçekleşecek Bozcaada Caz Festivali’ni yakalayabilirsiniz. Adalı Rumların her yıl kutsal Aya Pareskevi günlerini kutladıkları Ayazma Panayırı 26 Temmuz’da gerçekleştiriliyor. Eylül’ün ilk haftası gerçekleştirilen Bağbozumu Festivali mutlaka görülmeli. 24 -25 Eylül tarihlerinde düzenlenen  Yerel Lezzetler Festivali ise lezzet düşkünleri için oldukça nefis.