MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr
Aldatmak dizisinde canlandırdığı Oylum karakteri ile dikkatleri çeken Feyza Sevil Güngör, Akşam Cumartesi'ye konuştu. Üniversite yıllarında tiyatro kulübünde başladığı oyunculuk serüvenine Savaşçı, Kuruluş Osman ve Aldatmak ile devam eden Güngör, kariyerine yönelik samimi açıklamalarda bulundu. Yeni sezonda ekranlarda olacağını söyleyen Güngör, tiyatro yapmayı çok özlediğini dile getirdi. Polisiye bir dizide gerçek bir ajanı canlandırmanın hayali olduğundan bahseden genç oyuncu, dönem işlerinin de ayrı bir hazzı olduğunu vurguladı. Güngör ile sohbetimize buyrun...
OYUNCULUĞA TİYATRO İLE BAŞLADIM
Bir voleybol geçmişin var. Sonra İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Bölümü okuyorsun. İsteyerek okuduğun bir alan mıydı?
Kesinlikle... Voleyboldan başlayalım. Hayatım boyunca çok tempolu bir yaşamım oldu. Antrenmandan çıkar dershaneye oradan buz patenine, at binmeye giderdim. Voleybolda pasördüm, lisanslı oyuncuydum. Ve çevremdeki insanlar her zaman önü açık derdi. Daha sonra bir sakatlık geçirdim, voleybola geri dönemedim. Üniversiteye başladım. İstanbul Ticaret Üniversitesi İngilizce Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü'nü burslu olarak kazandım. Çok mutlu olmuştum. Ancak okumaya başlayınca çok benlik olmadığını anladım. Dikey geçiş ile psikoloji bölümüne gittim. Ve inanılmaz bir zevkle okudum. Nöropsikoloji alanında geliştirdim kendimi. Ama bir boşluk vardı hayatımda. O tempoya alıştığım için bir şeyler yapmalıydım. Okuldaki tiyatro kulübüne gittim.
Oyunculuk serüveni burada başlıyor yani... Öyle mi?
Tiyatro kulübüne gidince önce dublaj eğitimine merak saldım. Ve yolum Can Gürzab, Ahsen Gürzab ile yani Dialog'la kesişti. Burada yine Ayhan Kavas, Mehmet Gürkan ile tanıştım. Dublaj eğitimi sırasında doğaçlama dersimiz oluyordu. Bir gün bana eğitmenlerimiz, "Sen neden oyunculuk eğitimi almıyorsun?" diye sordu. Dublaj çok zevkli idi. Ama onu yaparken şunu hissediyordum, şimdi karşınızda bir sahne ve replik var siz onun dublajını yapıyorsunuz. Ancak ben o karakterden daha yüksek oynamak istiyorum sahneyi, tabii yapamıyorsun. Çünkü oradaki oyuncu o şekilde oynamış sende onu yakalamak zorundasın. İçimde bir şeyler kıpırdadı, hocalarımda öyle deyince oyunculuk eğitimine yazıldım. Okulda da tiyatro kulübünün başınaydım. Orada oyunlar oynadık, turneler yaptık.
Dizi sektörüne girişin nasıl oldu?
Son sınıf öğrencisiydim. Bir gün Ayhan Kavas hocam aradı. Savaşçı dizisinde bir karakter değişimi olacakmış, orası için beni düşünmüş. Kamera önü çok düşünmüyordum. Dizi sektörüne karşı kulaktan dolma bilgilerle önyargım vardı. Bir de herkesin gözünün önünde olmak, herkesin senin hakkında yorum yapabileceği anlamına geliyordu. Tiyatro yapıyordum ama bana göre aynı şey değildi. Ekran önü minicik bir hatanıza bakıyor gibiydi. Ancak dizilere başlayınca yanlış düşündüğümü anladım. Şu an olduğum yerden mutluyum.
İLK ÇEKİM GÜNÜMÜ HATIRLAR GÜLERİZ HÂLÂ
Savaşçı senin için yeni bir deneyimdi?
Bir tirad yolladılar, deneme çekimine gittim. Sonra aradılar ve çalışmak istediklerini söylediler. Adres attılar, Eskişehir yazıyor. Ayhan Hocayı geri aradım, sınav ve tezimin olduğunu bundan dolayı kabul etmeyeceğimi söyledim. Bana onlar ayarlar, git gel yaparsın dedi. O ara pandemi başlayınca kapanma oldu. Tez döneminde de olduğum için iki, üç gün sete gidip tezimi yazıyordum. Bir buçuk sezon dizi bitene kadar oynadım.
Kamera önü oyunculuğu konusunda ilk işindi. İlk set günün nasıl geçti?
O kadar net hatırlıyorum ki... Hâlâ o günleri anar güleriz. Set, Bozhöyük'te. Tir tir titriyorum, hava çok soğuk. Şansıma ilk sahnem baya olaylı. Sahnede ben sevgilimle gezerken babam bizi görüyor ve vuruluyor. Sahneyi anlattılar, tamam, dedim. Babamı Serhat Nalbantoğlu oynuyor. Yönetmen, "Prova" dedi. Babam vuruldu, ben başladım ağlamaya. Ama nasıl ağlıyorum. Etrafıma bakıyorum diğer oyuncular öyle çok oynamıyor, ben nasıl kendimi parçalıyorum görmeniz lâzım. Etrafımdakiler beni yadırgıyor ama bir şey diyen yok. Sonra bir ses, "Hadi Çekelim!" dedi. Ben nasıl yani, çekmediler mi? diye düşündüm. Sonra yine çektik, ben ağlıyorum falan ama sahnede gözükmüyorum neredeyse çünkü genel çekimmiş. Genel çekim, yakın plan nedir bilmiyorum tabii. Sonra vurulma anında masanın altına giriyorum. Hiçbir şey görmüyorum sadece siyah bir perdenin altından kamera yansıyor. Bana, "Korkma Feyza ateş edilecek." denildi. Her şey üzerime yağıyor, ben kaldım orada ne yapacağımı bilemiyorum çok korktum, gerçekten ağlıyorum, yönetmen "mükemmel oldu" diyor. Ben "çıkarın beni buradan" diye bağırıyorum. O an rol yapmıyordum aslında. Sonra yine yakın plan ağlama sahnesi var, bende gözyaşı bitti. Destek alalım dediler ama nasıl bir destek bilemiyorum. O yüzden istemem falan diyorum. Zorladım olmuyor, ağlayamadım. 60 kişi sette sustu, ben oynuyorum, çok gerildim. Ancak sahne güzel oldu. Unutamayacağım bir gündü.
DÖNEM İŞLERİ BENİ ÇOK HEYECANLADIRIYOR
Üniversiteyi bitirdiniz mi bu süreçte?
Evet. Hatta Savaşçı dizisinden sonra yüksek lisans yapmaya karar verdim. Bir süre iş yapmadım. Zaten pandemi idi. Herkes gibi ne yapacağımı çok bilmediğim bir zamandı. Viyana'da yüksek lisans yapmak istiyordum. Onun hazırlıklarına başladım. Ama aklım oyunculukta idi. Arada deneme çekimlerine gidiyordum. Hatta dönem işi geldi o zaman, tamam gibiydi. Kalbim güm güm atıyordu. 'Bir şey beni bu kadar heyecanlandırıyorsa kesinlikle onun peşinden gitmeliyim' dedim. Haber bekliyoruz yapımdan. Olumsuz bir dönüş oldu. Haberi duyunca yıkıldım, 2 gün evde ağladım. Sonra Kuruluş Osman'dan aradılar. Aynı yapım şirketinin işiydi. Orada konuk oyuncu olarak Prenses Hera karakterine hayat verdim. 6-7 bölüm oynadık.
Tarihi dizilerin ortamı farklı ve zor bir seti olduğu söylenir. Sen ne dersin?
Benim için mükemmel bir süreçti. En başta ilk setimmiş gibi hissettim. O kadar çok kamera vardı ki. Üstelik burada reposuz 12 gün çalıştım. Sadece üç saat uyuyabiliyordum. Set anlamında çok şey öğrendim, kamerayı asıl burada öğrendim. Yüz lensi nedir burada gördüm. Çok güzel bir kadrosu vardı. Ortam farklıydı. Kıyafetler, konuşmalar, tavır normal setlerden çok başkaydı. Prenses Hera karakterini canlandırıyordum. İnsanların orada sana prenses gibi bakması, senin öyle hissetmen ve bir anda nezaketinin değişmesi, bir Rum kızına bürünmem, yürüyüşümün, konuşmamın değişmesi çok güzeldi. Ata biniyorum bir de. Çok severim at binmeyi. Özellikle kostümlere bayıldım. Bu iş beni ekstrama doyuma sürükledi. Çok hissederek çalıştım. Kalbimin yarısı dönem işlerinde diyebilirim.
REYTİNG NEDİR ALDATMAK DİZİSİNDE ÖĞRENDİM
Aldatmak daha ön planda olduğun bir iş oldu senin için...
İlk defa bir iş için benim de işim dedim. Bugüne kadar çok projede yer almadım ama buradaki sahiplenme hissi farklıydı. İşin başından itibaren ana castta olmam bunda etkiliydi sanıyorum. Diğer projelerime sonradan dâhil olmuştum. Hayatımda reyting nedir bu yapımda öğrendim. Her cuma reytingleri bize gönderiyorlar, bu nasıl bir heyecandı anlatamam.
Bu proje bana çok şey kattı. Daha da olgunlaştım ve ne istediğimi daha çok biliyorum artık. Set bilgim arttı bir tavır, üslup öğrendim. Müthiş bir kadromuz vardı. Vahide Abla, Nursel Köse, Mustafa Abi, Ercan Abi... Bu isimler ne yaptığını bilen önemli oyuncular. Onların duruşunu, tavrını örnek aldım kendime. Set, ev gibi oldu bizim için. Vahide Abla mentörümdü. Zaten dizide de annem rolünde idi. Ondan çok şey öğrendim. Benim için büyük bir şanstı. Çekim ekibimiz de çok iyiydi. Disiplin öğrendim burada. Yoğun çalışıyorduk. Yönetmenimiz Murat Hoca çok kıymetli benim için. Birçok sette kaos, huzursuzluk olabiliyor ama biz öyle şeyler yaşamadık. Bu zamana kadar bu konuda şanslıydım bence. Kötü set ortamlarını görmediğim için zihnim sektörle ilgili kirlenmedi. İnşallah hiç de kirlenmez.
ROLÜM HİKÂYEYE HİZMET ETMELİ
Roller konusunda seçici misin?
Asla oynamam dediğim bir karakter yok ama inanmadığım bir hikâye içinde yer almak istemem. Hikâye benim için önemli. Senaryo geldiğinde ilk hikâyeye bakarım. Ve canlandıracağım rol bu hikâyede nerede? O, önemli. Kalbimin atmadığı bir işte yer almak en son istediğim şey olacak. Hayat beni buradan sınamaz inşallah. Hikâyeden sonra da casta ve yapımcıya bakarım. Ana karakter yan karakter gibi takıntım da yok. Rolüm hikâyeye hizmet ediyorsa kaçıncı karakter olduğumla çok ilgilenmiyorum.
Özellikle oynamak istediğin bir rol var mı?
Bu çok uzun zamandır aklımda olan bir şey. Polisiye bir yapımda yer almak ve bir kadın ajanı oynamak isterim. Dövüşeyim, koşayım, olayları çözeyim böyle hareketli bir karakter. Ama evde de sorunları olan, onlarla boğuşan gerçek bir kişiyi canlandırmak hayalim.
TİYATROYU ÖZLEDİM
Yeni sezonda ekranda olacak mısınız? Birçok proje tutmuyor, bu konuda bir çekincen oluyor mu?
Okuduğum projeler var. Henüz netleşmedi ama yine ekranda olacağım gibi duruyor. Açıkçası bir çekincem ya da korkum yok. Olursa da nasip, başka bir proje ile devam ederiz. Keşke bunu kimse yaşamasa... Sonuçta çok büyük bir emek var ortada.
Sinema ve tiyatro konusunda ne düşünüyorsun?
Sinema hiç yapmadım ama çok merak ediyorum. Bir film projesi olsun istiyorum. Tiyatroyu ise çok özledim. İki yıldır yapmak istiyorum ama setlerden dolayı uyduramadık.
NE OYUNCULUĞA NE DE PSİKOLOJİYE MECBUR DEĞİLİM
Konservatuvar okumamış olmanın eksikliğini hissettiğin olduğu mu?
Hissettiğim zamanlar oldu. Okusaydım belki daha iyi olurdu ya da hiçbir şey olmayabilirdi. Olaya şöyle bakıyorum. Ben psikoloji okudum ama şimdi yaşam koçları var etrafta. Eğitim alıyor ve bu işi yapıyor. Yine annem sosyoloji okudu, uzaktan. Ben psikoloji okumama rağmen benden bazı konularda daha bilgili, ilgi alanı olduğu için. Konservatuvar okumamın katkısı olurdu illa ki ama iyi ki psikoloji okumuşum diyorum. Psikoloji bölümü bana çok şey kattı. Bu bölümü okumasaydım şu anki Feyza olamazdım. Ben ne istediğini bilen biriyim. Ayrıca sektörde konservatuvarlı seven de var sevmeyen de. Tabii bazı konservatuvar öğrencileri hocalarından dolayı çok şanslı. Çok meraklı biriyim o yüzden her türlü metodu öğrenmek isterim. Konservatuvar daha kısıtlı bu anlamda. Belki konservatuvar okusaydım ve sadece bana beş yıl boyunca doğru olan bu deselerdi başka bir kalıba giremezdim. Psikoloji okumamın bir avantajı daha var. Başka bir yerde de var olabildiğimi görmek bana iyi geliyor. Oyunculukla ilgili bir kaygım yok. Çünkü biliyorum ki bu hayatta yapabileceğim sevdiğim başka bir şey daha var. Ben ne oyunculuğa ne de psikolojiye mecbur değilim. Bu durum beni mutlu ediyor.
Şu an psikoloji ile ilgili bir şey yapmıyorum. Ama o alanı bırakmadım. Workshoplara katılıyorum. Tabii kalbim oyunculuktan yana. Beni heyecanlandıran, paramı kazandığım yer burası. Hayallerim bu alanla ilgili... Belki günün birinde psikoloji ile oyunculuğu birleştirip bir şey yaparım bilemiyorum.