Kötü karne suç değil onu cezalandırmayın

AYSUN YILDIZ GÜNGÖR
aysun.yildiz@aksam.com.tr

Sömestr tatilinin yaklaşmasıyla aileler ve çocuklar karne heyecanını şimdiden yaşamaya adı. Peki, kötü gelen karne için çocuklar cezalandırılmalı mı yoksa kendi haline mi bırakılmalı? Hedef Psikoloji Danışmanlık ve Eğitim Merkezi Uzm. Psk. Yegan Sasık Özcan, bu konuda nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini anlattı. 

Dönem sonu yaklaşıyor. Gelecek notlarla ilgili çocuklar kadar ebeveynleri de heyecanlı. Çocuklar biraz akranlarıyla rekabet, biraz da anne-babaya karşı mahcubiyetle gurur duyma arasında gidip gelirken, anne-babalar çocuklarının geleceği ve kuvvetle ihtimal, çocukları hakkındaki hayal ve hedefleri doğrultusunda, büyük bir heyecanla bekliyorlar karne gününü. Peki, o ‘büyük’ gün geldiğinde ne yapmalı, nasıl tepki vermeli? Yüksek notlar ödüllendirilmeli, düşük notlar ise cezalandırılmalı mı? Yoksa iyi notlar için sevinç, kötü notlar için hüzün rüzgârları mı esmeli ev içerisinde?  Ya da her iki olasılık için de en sağlıklı olan tepkisizlik mi? Verilebilecek tepkiler üzerinde durmadan evvel, olaylar karşısında anne-baba tepkisinin çocukların benlik algıları ve özgüven gelişimlerini doğrudan etkilediğini Uzm. Psk. Yegan Sasık Özcan anlatıyor.

GÜVEN KAYBI

Karne, öğrencilere dönem sonlarında okul yönetimi tarafından verilen ve her dersin başarı durumuyla devam, sağlık, yetenek ve genel gidiş durumlarını gösteren belgedir. Beklenen, hayal edilen performansın altında bir başarı ortalamasıyla gelen karneye anne-babalar “Neden zayıf getirdin?”, “Hiç çalışmadın, işte sonuç bu!” gibi tepkiler verir.  Bu ve benzeri tepkiler akademik başarıyı elde etmekte ve belki de kimi alanlarda yeni bilgileri edinmekte olan çocuklar için öz güven kaybı ve olumsuz benlik algısının oluşmasına yol açmaktadır. Askında karşılaşılan durum, kötü/zayıf notlardan ziyade okul başarısızlığı olarak adlandırılabilir. 

KIYASLAMAYIN 

Her şeyden önce başarı kavramını açıklamak gerekir sanırım. Başarı her zaman en önde ve birinci olmak değil, kişinin yetenekleri ve yatkınlıkları doğrultusunda kendisini geliştirmesidir. İçsel motivasyonu yüksek olan çocuklar sürekli kendilerini başkalarıyla kıyaslamaktansa, kişisel hedefler koyar, çaba sarf eder ve bunu takdir eden ebeveynlerinin gözünde onaylanmalarıyla de birlikte sağlıklı bir bakış açısına sahip olurlar.  Ancak çocukların hayata bu şekilde bakmaları için önce anne-babaların, çocuklarını başkaları karşılaştırmaları değil, mevcut potansiyelleri dahilinde değerlendirmeleri gerekmektedir.

DESTEK ÖNEMLİ 

Okul başarısızlığı, çocukların potansiyelleriyle performansları arasındaki tutarsızlık olarak tanımlanabilir. Okul başarısızlığı yaşayan çocuklarda bir uzman ve aile iş birliğinde anlaşılması gerekenler çocuğun dikkat, hafıza, muhakeme gibi temel bilişsel süreçleridir.  Çocuğun bunlardan hangisinde desteğe ihtiyaç duyduğu tespit edilmelidir. Yoksa daha fazla test çözdürmek, tekrar yaptırmak veya cezalarla notları yükseltmek kalıcı ve işlevsel bir çözüm değildir. Duyguların, bilişsel süreçleri yani öğrenmeyi direkt olarak etkilediğini ve olumsuz, huzursuz durumda yetişen, yaşayan çocukların öğrenmelerinin negatif etkilendiğini belirtmek gerekir.

UZMANA DANIŞIN

Toparlayacak olursak kötü bir karneye karşılaşan anne babaların ilk yapması gereken düşük notların utanılacak bir şey olduğu değil, daha fazla çaba göstermeye ihtiyaç duyulduğu ve daha fazla çabayla üstesinden gelinebilecek bir durum olduğunu çocuğun idrak etmesini sağlamaktır.  Notlar sebebiyle çocuğu cezalandırmak bir çözüm değil, aksine çocukla ilişki aralığının artmasına neden olan ve çalışmaya dair çocuğun defans göstermesine neden olan bir tutumdur. Yarıyıl tatilin de keyifli etkinliklerin yanı sıra bir uzman ve/veya  öğretmenle çalışmalara başlamak en işlevsel olanıdır.