Koruyucu aile hayatta ikinci bir şans

''Kurumlarda kalan çocuklara karşı toplum olarak sorumluyuz. Onlar bizim geleceğimiz. Bu çocuklar ileride anne, baba olacak ve evlat yetiştirecek. Burada bir çocuğa aile olarak aslında bir nesli kurtarıyorsunuz. İnsanlar dezavantajlı bir şekilde hayata geliyor. Ve ömür boyunca bu hayatı yaşamak zorunda kalıyor. Koruyucu aile ise o çocuk için ikinci bir şans, yeni bir hayat...''

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Fenerbahçe Parkı'nda başladı onun hikâyesi. Biyolojik ailesi ile birlikte parkta bir arabada yaşamını sürdürüyordu. Yıl, 1988... O zamanlar park, balıkçı barınağıymış. Bir bebek için uygun ortam yok. Yürüyüşe çıkan Melike Hanım, sarı şaçlı, mavi gözlü kir pas içinde bir kız çocuğu görüyor çimlerin üzerinde. Haline üzülüyor. Etrafta soruşturuyor kim bu kız diye. Çocuğu da alıp ailesinin yanına gidiyor. Ailesinden izin istiyor bebeği eve götürüp yıkamak için. O gün o eve giren kızın hayatı değişiyor. Artık orası onun gerçek evi oluyor. Melike hanımlar da koruyucu ailesi. Ve o küçük kız yıllar sonra kendi gibi dezavantajlı çocuklara yardım edebilmek için Kalben Derneği'ni kuruyor. Burada bahsettiğimiz o küçük bebek, Pelin Çalışkanoğlu Ekşi. Hikâyesinin geri kalanını ve dernek çalışmalarını Çalışkanoğlu'ndan dinledik.

TERKEDİLMİŞ DUYGUSU OLUYOR

"Biyolojik ailem, dezavantajlı insanlar. Bütün mal varlıklarını sattıktan sonra parkta yaşamaya başlamışlar. Ben de orada doğdum. Koruyucu ailem ile tanışıncaya kadar o parkta yaşadım. Sonra evim onların yanı oldu. Biyolojik annem bir dönem gelip gitti. Biri geliyor beni 'kızım' diye seviyor ama ben onun gerçek annem olduğunu algılayamıyordum. Çünkü evde bir kadın-anne vardı. Beşinci sınıfa giderken durumun farkına varmıştım. Koruyucu ailemdeki babam bu işin yasal bir prosedörü olması gerektiğini söyleyince biyolojik ailem ile görüşmüşler ve kanunen benim koruyucu ailem olmuşlar. O dönemde akraba arasında koruyucu aile var ama yabancı eliyle koruyucu aile yok. Türkiye'de ikinci İstanbul'da bu şekilde verilen ilk çocuğum. Ailem de kabul etmiş." şeklinde konuşan Çalışkanoğlu, zaman zaman biyolojik ailesini suçladığını söylüyor.

İnsanın çocuğundan vazgeçmesi bu kadar kolay mı? diye düşündüğünü ve biyolojik ailesine kızdığını dile getiren Çalışkanoğlu sözlerine şöyle devam ediyor: "Burada koruyucu ailenin tavrı çok önemli. Aile bu sürece ne kadar hazırsa çocuklar kendi içlerindeki bu sorgu kısmını daha kolay atlatıyor. Onlar sizi sıkı sıkı sarıldığında bu düşünceleri hemen unutuyorsunuz. 'Beni vermeselerdi hayatım nasıl olurdu' diye düşünmedim. Çünkü nasıl olacağını biliyordum. Resim karşımdaydı. Ama bu durumdaki her çocuğun içinde bir terkedilmişlik duygusu oluyor elbette."

ASLINDA BİR NESLİ KURTARIYORUZ

Büyük bir sevgi bağı var, Pelin Hanım ve koruyucu ailesi arasında. Kan değil can bağının önemine vurgu yapan Çalışkanoğlu, "Eğer koruyucu aile ya da evlatlık edinmede aile ile çocuk arasında bir sorun varsa bu aileden kaynaklanıyordur. Mesela altı aylık bir çocuk evlat ediniyorsun. O çocuk hiçbir şeyin farkında değil. Seçme şansı yok. Onu seçen, aile. Burada ebeveynlerin kesinlikle çocuklu bir sürece hazır olmaları gerekiyor. O zaman süreç sorunsuz ilerliyor. Bende olduğu gibi çoğu ailede sevgi bağı çok kuvvetli oluyor. Kan bağı olmadan çocuk ile koruyucu ailenin birbirini bu kadar seviyor olması Allah'ın verdiği bir mucize." diyor.

Koruyucu aileyi ikinci bir şans olarak gördüğünü ve bu anlamda kendini çok şanslı hissettiğini belirten Çalışkanoğlu, "Bazı insanlar dezavantajlı bir şekilde hayata geliyor. Ve ömür boyu bu hayatı yaşamak zorunda kalıyor. Koruyucu aile ise o çocuk için yeni bir hayat oluyor." diyor ve ekliyor: "Bu çocuklara karşı toplum olarak sorumluyuz. Evlat edinmesek, koruyucu aile olmasak bile onlara arkamızı dönemeyiz. Bu çocuklar bizim geleceğimiz. Onlar ileride anne, baba olacak ve evlat yetiştirecek. Burada o çocuğa bir aile vererek sadece onu değil bir nesli kurtarıyorsunuz."

YUVALARDA ÇOCUK KALMASIN

Koruyucu ailenin ne kadar önemli olduğunu bizatihi kendi hayatından bilen Çalışkanoğlu, uzun yıllar sivil toplumun bir parçası olarak dezavantajlı çocukların yararına çalışmış. Daha sonra 2016 Kasım ayında Koruma Altında Yetişen Gençler ve Koruyucu Aile Derneği'ni (Kalben) kurmuş. Yuvalarda çocuk kalmasın ve her çocuk bir ailenin yanında büyüsün diyerek yola çıkan Çalışkanoğlu, hedeflerinin ülkemizde koruyucu aile ve evlat edinmeyi yaygınlaştırmak olduğunu belirtiyor. Bu amaçla çalışmalar yürütüyor ve üniversite, belediye, büyük firmalarda koruyucu ailenin önemini anlatıyor. "Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile dirsek temasında çalışıyoruz. Dernek olarak kurum bakımında kalan çocuklara spor ve sanat alanında eğitim veriyoruz. Amacımız çocukların yetenek ve becerilerini keşfetmek." şeklinde konuşan Çalışkanoğlu "Türkiye genelinde bu faaliyetlerimizi sürdürmeye çalıyoruz. Kocaeli'nde de bir şubemiz var. Pandemi döneminde online eğitimlerimiz devam etti. Ayrıca bize gelip koruyucu aile olmak isteyenler oluyor. Biz onları yönlendiriyoruz. İnsanlara süreci anlatıp gönüllü danışmanlık yapıyoruz."

EVLAT EDİNMENİN NORMAL OLDUĞUNU ANLATMALIYIZ

Koruyucu aile ya da evlatlık edinen ailenin çocuğa gerçeği söylemesi gerektiğini dile getiren Çalışkanoğlu, "Çocuklar gerçeği, erken yaşta öğrenmeli. Büyüdükçe süreç daha travmatik oluyor. 20'li yaşlara geldiği halde gerçeği bilmeyen çocuk, kendisine ihanet edilmiş gibi hissediyor. Uzmanlar, altı yaşından sonra çocuğun doğruyu öğrenmesi gerektiğini söylüyor. Bundan dolayı erken yaşlarda çocuklara evlat edinmenin normal olduğunu aktarmalıyız. Bu durumun kendisine verilmiş ikinci bir şans olduğunu çocuğun bilinçaltına yerleştirmeliyiz ki ileride bu durumu anlattığımızda yadırgamasın." şeklinde konuşuyor.

BİNLERCE ÇOCUK ANNE BABA DEMEYİ BEKLİYOR

Koruyucu aile ve evlat edinmenin temelinde çocuğun yüksek yararı yatıyor. Aradaki tek fark koruyucu ailede çocuk kendi biyolojik ailesinin soyadını taşır ve koruyucu ailenin mirasından yararlanamaz. Evlat edinmede ise ailenin varisi olur. "25 ile 65 yaş arasında, T.C. vatandaşı olan, Türkiye'de ikamet eden, en az ilkokul mezunu, bekâr ya da evli, düzenli çalışma hayatı olan herkes evlat edinebilir." diyen Çalışkanoğlu sürecin nasıl ilerlediğine dair şu bilgileri veriyor: "Bu özelliklere sahip olanlar Bakanlığa başvuru yapıyor ve inceleme başlıyor. Araştırma olumlu ise eşleşme süreci başlıyor. Önce çocukla ilgili genel bilgiler aileye aktarılıyor. Aile kabul ederse çocukla bir araya geliyor ve entegrasyon süreci başlıyor. Düzenli görüşmeler oluyor. Çocuğun pedagogu ve sosyal hizmet uzmanı onay verirse çocuk kurumdan ayrılıyor. Burada çocuğun yaşı da önemli. Altı aylık bir bebeğin entegrasyonu daha kısa oluyor. Yaş büyüdükçe biraz daha zor olsa da süreç yine de kısa sürüyor. Çünkü çocuklar orada aile özlemi çekiyor. Birine anne, baba demek onlar için çok önemli ve ayrıcalıklı. Dört yaşından itibaren çocuklara sosyal hizmet uzmanı soruyor. 'Sevdin mi bu aileyi?'. Olumlu cevap alınca çocuk ailenin yanına gidiyor."

BİR ÇOCUK YETİŞİYOR VE TÜM DÜNYA YETİŞİYOR

Koruyucu ailelere önerilerde bulunan Çalışkanoğlu "Koruyucu aileler, kendileri ile benzer hayat hikâyeleri olan insanlarla bir araya gelsin. Bu hem çocuklara hem de ailelere iyi gelecektir. Koruyucu aile olmak isteyip endişeleri olanlar var. Benim onlara önerim ise çok fazla beklemesinler. Bir sürü çocuk sizin onlara dokunmanızı bekliyor." Yola çıkış amaçlarının çocuğun yararına olduğunu ama bu yolculukta ailenin de çok şey öğrendiğinin altını çizen Çalışkanoğlu, "Bir çocuk yetişiyor ve tüm dünya değişiyor. Koruyucu aile olanlarla bir araya geldiğimizde 'Ondan çok, ben değiştim' diyorlar. Çocuğa iyi gelmek için yola çıkıyorsunuz ve bu yolda aslında çocuk size iyi geliyor." diyor.

KALBEN ÇOCUK KÖYÜ PROJESİ

Kalben Derneği'nin yeni bir projesi daha var. Kalben Çocuk Köyü projesi, Balıkesir, Marmara Adalar Belediyesi'nin desteğiyle gerçekleşecek. 2022 Haziran ayında köyün açılması bekleniyor. Tatile gitme şansına erişemeyen Türkiye'nin dört bir tarafında kurumlarda kalan çocukların hem tatil yapacağı hem de eğitim alacağı bir köy olacak.