Koronavirüsten setler de nasibini aldı

Şu ara televizyon ve sinema setlerinde kameranın netliği koronada. Çünkü virüs film seti veya şirket ortamı ayırmıyor. İnsanların bir arada çalıştığı her yer potansiyel tehlike altında. Bu nedenle tedbirler bütün çalışma ortamlarında alınmak zorunda. Peki setlerde bu tedbirler neler olmalı? Sinemacılara sorduk.

Koronavirüs salgını bütün çalışma ve iş ortamlarındaki düzeni etkilediği gibi televizyon ve sinema setlerini de etkisi altına aldı. Uzun bir aradan sonra yeniden setlere dönen çalışanlar kendileri ve setteki insanların sağlığı için alınan tedbirlere uymak zorundalar. Peki setlerde nasıl tedbirler alınmalı? Tedbirler konusunda en büyük iş kime düşüyor? Alınan bu tedbirler senaryolara nasıl yansıtılmalı? Firmaların gerekli önlemleri uygulamaları için sektörle ilgili STK ve derneklere nasıl işler düşüyor? Ayrıca yönetmen ve görüntü yönetmeni gibi setin neredeyse tüm çalışanlarıyla yakın temas içinde bulunan görevler için ekstra tedbirler olmalı mı? Ve daha da önemlisi televizyon ve sinema çalışanları bu konu hakkında ne düşünüyor? Bütün bunları yönetmen Umut Aral, görüntü yönetmeni Feza Çaldıran, senarist Deniz Akçay ve yapımcı Enis Köstepen ile konuştuk. Söz şimdi onlarda.

GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ FEZA ÇALDIRAN: SET ÇALIŞANLARINA SAĞLIK EĞİTİMİ VERİLMELİ

Yeni yeni setlere çıkmaya başladığımız bu günlerde, öncelikli olarak set çalışanlarına Kovid-19 testi yapılmalı, set ortamı dezenfekte edilmeli, çalışan ekibin işe başlamadan önce ateşi ölçülmeli ve herkes maske takmalı. Birden fazla kişi tarafından kullanılan kamera, ışık, dolly gibi ekipmanlar düzenli olarak temizlenmeli, setin belirli yerlerinde dezenfektan ve uyarı yazıları bulundurulmalı. Ayrıca setlerde iş güvenliği uzmanı ve sağlık personeli de bulundurulmalı. Set çalışanlarına işe başlamadan sağlık eğitimi verilmeli. İçme suları kapalı olmalı, açık büfe yemek yerine kapalı kutularda yemek verilmeli. Oturma ve çalışma mesafelerine dikkat edilmeli. Görüntü aktarımları sanal ortamda yapılmalı. Tabii ki tüm bunları yaparken işimizin duyguları göstermek ve yakalamak olduğunu unutmadan hareket etmeliyiz. Set bittikten sonra da çalışanlar tedbirlerine devam etmeliler ki sete sağlıklı bir şekilde gelebilsinler. Ayrıca bütün bunlar bir görüntü yönetmeni için çok ama çok önemli. Çünkü bir görüntü yönetmeni fiziksel olarak ekiple, yönetmenle ve oyuncularla daima diyalog halindedir. Koronavirüs sürecinin başından beri STK’lar çalışmalarını Sinema TV Sendikası çatısı altında sürdürme kararı aldılar. Bu süreçte çalışanların setlere geri dönebilmesi için yol haritası hazırlandı. STK’lar kendi üyeleriyle devamlı toplantılar yaparak bilgi paylaşımında bulundular. Bu süreçteki çekim tecrübeleri ve setlerdeki çalışma şartlarının düzenlenmesi hakkında üyeler birbirleriyle fikir alışverişinde bulundu ve bu devam ediyor. Dünyada sinema sektöründeki gelişmeler de yakından takip ediliyor. Umarım sağlıklı ortamlarda bir an önce setlere döneceğiz ve sektördeki arkadaşlarımızla beraber heyecan verici işler üreteceğiz. 

YAPIMCI ENİS KÖSTEPEN: BİREYSEL DEĞİL, ORTAK HAREKET EDİLMELİ

Salgın sürecinde sinema, televizyon ve reklam sektörüne ait meslek örgütlerinin “setler durdurulsun” kampanyasını destekledim. Ardından Covid-19 Pandemisi koşullarında setlerin nasıl yeniden başlayabileceğine dair Sinema TV Sendikası’nın Çalışma İlkeleri’ni takip ettim. Bunlara internet sitelerinden ulaşılabilir: www.sinematvsendikasi.org. Bu süreçte bireysel olarak değil meslek örgütlerinin kolektif olarak görüş oluşturmasını ve ortak hareket etme gücünü önemsiyorum. O yüzden setlere dair tedbirlerin neler olması gerektiği konusunda tartışma mecrası olarak sendikaları ve meslek örgütlerini görüyorum. Sektörde aktif yer alanların bu örgütlerde yürüyen tartışmalara katılmasını çok önemsiyorum. Salgının başında setlerin durmuş olmasını ve bunun için verilen mücadeleyi çok doğru ve yerinde buluyorum. Setlerin yeniden başlayacağı noktada da alınabilen tedbirlerle, o yapımın özelinde alınması bir sebeple mümkün olmayan tedbirler konusunda da yapımcılar ve ekiple açık bir diyaloğun olması gerekiyor. Ortak olarak bir sebeple alınmak zorunda kalınacak risklere dair bir uzlaşı sağlanması çok önemli. Türkiye’de resmi olarak günde 1.500’e yakın yeni vaka bildirilirken, kalabalık ekiplerin yer aldığı, sosyal mesafeyi sürekli korumanın zor olduğu şartlar risksiz olamaz. Her yapımın kendine özgü koşullarına göre risklerin neler olduğu ve bunların ne kadarının göze alınabileceği ne kadarının göze alınamayacağı ekipler arasında ortak bir zeminde konuşulmalı ve uzlaşarak kararlar oluşmalı.

SENARİST DENİZ AKÇAY:  KALABALIK SAHNE YAZMAMAK İLK BÜYÜK ÖNLEM

Salgını önlemekle ilgili günlük pratikte yapmamız gerekenler sosyal mesafeyi korumak, sık el yıkamak ve maske kullanmak. Setlerde de bu kuralların gözetiliyor olması gerekir. Sahne çekimlerinde maske kullanılamayacağı için mesafeden taviz vermemek gerektiğini düşünüyorum. Peki alınan tedbirler senaryolara nasıl yansıyacak? Bunun için kalabalık sahne yazmamak biz senaristlerin alabileceği ilk büyük önlem. Aynı şekilde temas içermeyen sahneler kurmak gerekir. An itibariyle aktif bir dizi yazmıyorum ve kurduğum yeni hikâyeyi de Korona evrenini düşünerek tasarlamıyorum. Dolayısıyla gözüm kulağım bilim insanlarında. Öte yandan salgının şakası yok. Maalesef dünya genelinde 500 binden fazla kişinin hayatına mal olmuş bir virüsten bahsediyoruz. Tedbirlere uyulmuyorsa kişinin çalışmama hakkı olmalıdır. Bu hakkı kullanamayacağı bir baskı ortamı varsa bu hakkın takipçisi olmak yahut çalışma ortamının güvenli hale getirilmesini talep ve takip etmek gerekir.

YÖNETMEN UMUT ARAL: EN BÜYÜK SORUMLULUK YAPIM EVLERİNDE

Salgın tüm dünyada film sektörünü diğer sektörlerden çok daha fazla etkiledi. Tüm dünyada film yapımcıları ve sendikalar neredeyse birbirleriyle koordineli bir biçimde yeni normal set çalışma kurallarının belirlendiği onlarca manifesto yayınladı. Ne mutlu ki şu anda pek çok uluslararası büyük set yeniden işbaşı yaptı. Mesela Jurassic Park serisinin yeni filmi İngiltere’de çekilmeye başlanıyor, Avatar’ın devam filmi de Yeni Zelanda’da sete çıkıyor. Bu manifestoları ve kuralları inceleyen Türkiye’deki film sendika, dernek ve platformları da kendi kurallarını belirledi ve bugün pek çok dizi/film/reklam setinde güvenli bir biçimde ‘motor’ denildiğini duyuyoruz. Bu sektör açısından umut verici. Ancak rehavete düşülmemesi, ikinci bir dalganın sıkça konuşulduğu günümüzde setlerin devam edebilmesi için kurallara harfiyen uyulması şart.

Bütün bunlarla beraber alınacak tedbirler konusunda kuşkusuz en büyük sorumluluk yapımevlerinde, film stüdyolarında. Set çalışanlarının, aktör ve aktrislerinin sağlığını korumak, onların rahat bir biçimde görevlerini yerine getirmek ile sorumlu yapılar ve kişiler kanunen yapımcılar ve yapım şirketleri. Kuşkusuz bunu en iyi kanun koyucular ve avukatlar bilir. Elbette kurallara bireysel olarak da uyulmalı, herkes taşıyıcı olabilir. Dolayısıyla sete gelip giderken, sette çalışırken ve set dışında da tüm çalışanlara ekstra sorumluluk düşüyor. Öte yandan biz yönetmenler setin tüm departmanları ve oyuncularla birebir çalışmak durumundayız. Oyun vermek, yönlendirmek için zaman zaman fiziken iletişim kurmak gerekiyor. Bu süreçlerde hijyeni sağlamak, sürekli buna itina göstermek zihnen ve fiziken oldukça yorucu. Günde 10-12 saat maskeyle, siperlikle dolaşmak oldukça zor. Günboyu bunlarla hatta daha fazla koruma ekipmanıyla çalışan tüm sağlık çalışanlarımızın, doktorlarımızın da önlerinde saygıyla eğiliyorum. 

ALİ DEMİRTAŞ

ali.demirtas@aksam.com.tr