Koronavirüs insanlarda derin psikolojik izler bıraktı! 'Bununla yaşamayı öğrenmeliyiz'

Koronavirüs bazı kesimlerde psikolojik olarak derin izler bıraktı. Ancak bu sürecin geçici olduğunu ve kaygı, stres, korku, suçluluk gibi olumsuz durumlardan uzak durulması gerektiğini belirten Nöropsikolog Şehadet Ekmen, “Yaşadığımız bu duygular evrensel. Hayatta mutluluk olduğu gibi acılar da olabilir. Şu anda görünen o ki bu süreç devam edecek. Bununla yaşamayı öğrenmeliyiz. Ancak şunu unutmayalım ki bu belirsizlik bir gün bitecek.” diyerek umut veriyor.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs, psikolojimizi de olumsuz yönde etkiledi. İnsanlar sevdiklerinden uzak kaldı ve normal yaşantılarından uzaklaştı. Bu durum belirsizlikle de birleşince kaygı bozukluğu ve stres seviyeleri arttı. Hastalıkla ilgili belirsizlik insanlarda gelecek kaygısına yol açtı. Hastalığı geçirenler ya da başkalarına bulaştıranlarda suçluluk psikolojisi oluştu. Koronavirüs’ün çaresi elbet bir gün bulunacak ancak bozulan psikolojiler yeniden nasıl düzelecek? Bugün yaşadığımız bu olumsuz psikoloji belki de yıllar sonra başka bir hastalık olarak karşımıza çıkacak. Bu nedenle bu süreci nasıl geçirdiğimiz çok önemli. “Yaşadığımız bu korku, stres, kaygı, acı hepsi evrensel. Bunları kabul etmeliyiz. Hayatta mutluluk olduğu gibi acılar da olabilir. Gerçekten istersek bu süreci atlatabiliriz. Evet, belirsizlik birçok olumsuz düşünceyi beraberinde getiriyor. Ama unutulmamalı ki bu belirsizlik bile bir gün bitecek. Zihnimizi bu şekilde yönlendirmeliyiz.” diyen Nöropsikolog Şehadet Ekmen’e sürecin psikolojik boyutunu ve bu durumdan kurtulmanın yollarını sorduk.

İNSANLAR ŞOK HALİNDE

Kovid-19 pandemisini insan psikolojisine etkileri noktasında nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kovid-19 hızlı yayılıyor. İnsan ilişkilerini bireysel ve sosyal anlamda etkiledi. Ruh halimiz hasar gördü. Psikolojik olarak iyileşme süreci biraz uzun sürecek. Öncelikle bu duruma alışacağız ve buna göre bir hayat kuracağız. Çünkü ne zaman çare bulunacak belli değil. İnsanlarla olan ilişkimizi, mesleki sistemimizi yeniden düzenleyeceğiz. Sancılı olacaktır şüphesiz. Sevdiklerimizle eskisi kadar samimi olmayacağız. Her kalabalık toplantı risk taşıyacaktır. Aslında bir şok hali de var. Özellikle bu belirsizlik süreci daha çok etkiliyor insanları.

Bu dönemde danışanlarınızdan neler dinliyorsunuz, insanlar nasıl bir psikolojide?

Yaş gruplarına göre insanların psikolojileri farklılaşıyor. Çocuklar, ergenler ve yetişkinlerde bu süreci farklı gözlemliyoruz. Yetişkinleri de kendi aralarında ikiye ayırmak lazım. Sevdiği birine virüs bulaşan ve bulaşmayan şeklinde. Çocuklarda ilk başlarda bize bir şey olmaz yaklaşımı vardı. 0-9 yaş arası çocuklar çıkan haberler doğrultusunda oldukça rahattı. Ancak daha sonra anne ve babasını kaybetme korkusu yaşayanlar oldu. Ergenler rahat ama temkinliler. Bağışıklık sistemlerinin güçlü olması nedeniyle bu süreci daha kolay atlatabilecekleri düşüncesi onları biraz kurallara uyma konusunda olumsuz etkiliyor. Hastalığa yakalanmış ve yakınını kaybetmiş yetişkinler bu süreci daha derinden yaşıyor. Sevdiğine son vedasını edemeyenler bile oldu. Bu yaşananlar onlarda ruhsal olarak derin izler bıraktı. Sevdikleri hastalığa yakalanmayanlar da çevresinde risk grubunda kişiler var ise oldukça tedirgin bir yaşantı sürüyorlar. Bir de yaşlı kesim var. Ülkemizde bazı köyler karantinaya alındı. Burada yaşayan yaşlılar ile görüştüğümüzde şunu fark ettik ki onlar bu süreci daha da kabullenmiş durumdalar.

KAYGI VİRÜSÜN SEYRİNİ ETKİLİYOR

Virüs bulaşmış ve atlatmış kişilerin psikolojileri nasıl?

İnsanlar neredeyse nefesleri kesilene kadar bir mücadele veriyorlar. Ağır bir süreç geçirdiler. Genelde psikolojilerinin bozuk olduğunu dile getiriyorlar. Bu kişiler ağlayıp üzülebilir. Onları dinlemeliyiz. Olayları kapatmak yerine acılarını yaşamalarına müsaade edelim. Çünkü bastırılan duygular daha sonra çok daha farklı bir rahatsızlıkla geri dönebilir.

Kaygı bozukluğu ve stres bağışıklık sistemini etkiliyor. Bağışıklık sisteminin düşmesi de insanları hastalığa açık hale getiriyor. Bu dengeyi nasıl koruyacağız?

Kaygı kötü bir şey değil aslında. Hayatın bir parçası. Burada sorun kaygının sürekli hale gelmesinde. Kaygı bir süre sonra zihnimizde oluşturduğumuz genelde var olmayan tehlikeli durumlara dönüşüyor. Bu süreç panik atağa kadar gidebilir. Kaygı ve stres baskın olduğunda bağışıklık sistemimiz asıl gücünü kullanamıyor. Erkekler kaygıyı zaman zaman öfke olarak çıkartırken kadınlar panik atak, korku gibi davranışlar sergileyerek gösterir. Bu duygu değişimleri kadın erkek fark etmeksizin psikosomatik dediğimiz rahatsızlıkları ortaya çıkarıyor. Bu açıdan bakıldığında gereksiz kaygılardan uzak durmalıyız.

SUÇLULUK HİSSETMEK YERSİZ

Bu dönemde insanlarda suçluluk psikolojisi de oluştu...

Öncelikle bu virüsün hızlı yayıldığını ve hastalığı geçiren herkesin belirti göstermediğini biliyoruz. Bu şekilde belirti göstermeyen kişi hasta olduğunu bilmediği için başkalarına bunu bulaştırabilir. Kasıtlı bir davranış yok. Hastalık bulaşan kişi de bazen bu süreci ağır geçiriyor ya da hayatını kaybedebiliyor. Belirti göstermeyen ve hastalığı yayan kişide bu durumda suçluluk psikolojisi olabiliyor. O insanlarda ekstra bir kaygı ve panik hali görülüyor. Yurt dışından yapılan araştırmalarda self stiğma denilen kendini damgalama durumu görülmüş. Bu hastalığa sahip oldukları için utanç yaşayan, suçluluk duyan kişiler var. Hastalığı atlatan kişilerde görülen bir suçluluk duygusu da var. Sevdiğim insan ağır bir hastalık süreci geçirirken hatta ölürken bana bir şey olmadı diye suçluluk hissediyorlar. Travma sonrası stres bozukluğu ortaya çıkıyor. Bu rahatsızlıklar sürecin kontrol altına alınması ile kendiliğinden de geçebilir. Ancak 3 ya da 6 aydan daha uzun süre devam ederse o zaman bir yardım almalarında yarar var.

KOMEDİ FİLMLERİ İZLEYİN

Peki bu psikolojiden nasıl kurtulacağız? Önerileriniz neler?

Burada en önemli noktalardan biri moral. Çin’de hastalara komedi filmleri izletilmiş. Bu anlamda insanlar kendilerini mutlu edecek uğraşlar edinebilir. Bunun için uygulanacak birkaç yöntem de var.

Ya Sonra Yöntemi: Bu yöntem kaygılarımızla ilgili. Stresli olduğumuzda negatif duygularla hemhal oluyoruz. Burada bilememiz gereken şeyler sağ ve sol beynimiz. Sağ beynimiz bize duygularla alakalı bilgi verirken sol beynimiz bilişsel süreçle alakalı yardımcı olur. Burada sağ ve sol beynimiz senkronize ilerlemeli. Zihnimizde beyaz ve siyah iki atın olduğunu düşünelim. Siyah at bizim negatif duygularımız. Beyaz at ise pozitif tarafımız. Burada denge kurmalıyız. Diyelim ki gerçekten hasta olduk. O zaman siyah at hemen negatif düşünceler yüklemeye başlar ya hastaneye gidemezsem ya tedavi olamazsam gibi... Bu noktada beyaz atı devreye sokmalıyız. Evet, hasta oldunuz ama doktor çağırabilirsiniz, sevdiklerinizden yardım isteyebilir, tedavi olabilirsiniz. Burada olumsuz döngüyü kırmak elimizde. İkinci yöntem nesneleştirme. Yaşadığımız acıyı, duyguyu nesneleştirebiliriz. O anki duygularımızı bir nesneye vermeliyiz. Bu kitap, kalem, biblo herhangi bir eşya olabilir. O eşyaları gördükçe aklımıza o yaşadıklarımız gelebilir ancak olayı kabullenmiş oluyoruz aslında. Kaygımızla başa çıkma noktasında irade göstermeyi öğrendiğimizde de sorun büyük ölçüde çözülecektir.

DİKKAT KOVİDİOT OLABİLİRSİNİZ!

Pandemi süreci ile literatüre eklenen yeni tanımlamalar olduğunu söylemiştiniz. Nedir bu tanımlamalar?

Kovidiot kavramı ve Koronafobi şu anda karşımıza çıkan yeni tanımlar. Ama zamanla literatüre yeni kavramlar da eklenecektir. Kovidiot kavramı kovid ve idiot kelimesinden türüyor. Kovid Aptallığı ya da Kovid Aymazlığı olarak çevrilebilir. Kovidiot’un aslında iki türü var. Bir tanesi aşırı korku halinde olmak. Evden dışarı çıkmamak, insanlarla görüşmemek, sürekli temizlik yapmak gibi bu durumu oldukça abartılı yaşayanlar var. Diğer açıdan bakıldığında ise çok rahat insanlar var. Hiç umurunda bile değil. Kovidiot kavramı bu kişilere daha uygun sanırım. Koronafobi ise virüse yakalanma korkusu. Bu kişilerin de çok uç davranışları olabiliyor.

NORMALLEŞMEYE İHTİYAÇ VAR

Yeni normale geçiş yaptık. Ancak kurallara uymakta zorlanan kesimler var. Sizin gözlemleriniz neler?

Olaya iki türlü bakmak lâzım. Gerçekten bir rahatlama geldi. Bu durum Koronavirüs konusunda hassasiyet gösterenleri oldukça rahatsız ediyor. Diğer taraftan normalleşmeye gerçekten ihtiyaç olduğunu düşünen bir kesim var. İnsan sosyal bir varlık. Uzun süre evde kalmak zor bir süreç. Dışarı çıkma ihtiyacı var insanlarda. Bu sadece boş vermişlikten kaynaklanmıyor. Kışın insanların evde kalması kolay. Ama yazın çok daha zor. Bu süre zarfında yapılması gereken kişinin bireysel olarak tedbirlerini alması. Şu anda görünen o ki bu süreç devam edecek. Bununla yaşamayı öğrenmeliyiz.