sibel.ates@aksam.com.tr
Köpeği Dino’yla yaşamak uzman bir terapistle aynı evi paylaşmak gibiymiş. Kalbi pek çok kez kırıldığı için insanlardan uzakta köpekleriyle birlikte yaşamak istiyormuş. “Köpekler sizi hayal kırıklığına uğratmaz” diyen oyuncu Bora Cengiz’le buluştuk.
Oyunculuk serüveninize nasıl başladınız?
Ortaokulda, hiç aklımda yokken, edebiyat hocamın boş bir kâğıda imza atmamı isteyip bana sormaksızın, beni tiyatro kulübüne almasıyla girdi bu fikir aklıma. İyi ki maruz kalmışım dediğim tek emrivakiydi. Sağ olsun, vizyonu ve öngörüsü yüksek bir öğretmenin, hayatıma şık bir dokunuşu oldu bu.
Oyunculuğun nesi sizi büyüledi de başka meslek değil de bunu seçtiniz?
Oyunculuğun uçsuz bucaksız özgürlük alanı beni büyüledi diyebilirim. Sıfırdan bir karakter oluşturmak, her rolde başka davranmak, bir gün doktoru bir gün deliyi oynayabilmek (gözlemlemek) ve tüm bunları yaparak para kazanmak. Başka bir iş yaparak bu kadar mutlu olamayacağımı daha iyi anlıyorum bugün.
Oyuncu olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz?
Oyuncu olmasaydım kuvvetle muhtemel pilot olmak isterdim. Pek çok kez bahsettiğim üzere babam kaptan pilottu ve çocukken hayali oldukça keyifliydi pilot olmanın. Fakat bir kez sahneye bulaşınca ve pilot olabilecek disiplini kendimde pek bulamayınca, güzel sanatlar lisesine gidip tiyatro okuyarak erken yaşta mesleğime karar vermiş bulundum.
DİNO’YLA YAŞAMAK UZMAN BİR TERAPİSTLE YAŞAMAK GİBİ
Köpeğiniz Dino’yla yaşamak nasıl bir şey anlatır mısınız?
Dino’yla yaşamak uzman bir terapistle yaşamak gibi. Onun varlığı bana çok iyi geliyor. Başını okşuyorum, gözüme bakıyor, bütün sıkıntılarımdan kurtuluyorum o an. Hisleri o kadar kuvvetli ki bazen konuşmadan anlaşabiliyoruz ve bu iletişim benim herkesle kurabildiğim bir iletişim değil. Ya o insanlığa çok yakın bir hayvan ya da ben köpekliğe fazla yakın bir insanım, henüz bilmiyorum.
İnsanlardan uzakta bir ormanda köpeklerinizle yaşamak gibi bir hayalinizin olduğunu okumuştum. Neden insanlardan uzak olmak istiyorsunuz?
27 yaşında, her şeyden sıkılmış imajı çizen bohem oyuncu açıklaması yapmam belki komik geliyordur bazılarına, şu açıklamayı başkası yapsa belki ben bile gülerdim “neyin bezmişliği bu” diye. Fakat ömrümün sayısal olarak yarıdan fazlasını bu sektörde geçirdiğim göz önüne alınınca insanlardan kaçma isteğim daha anlaşılır karşılanabilinir belki. O kadar çok kalbimi kıran insan oldu ki meslek hayatım boyunca, bir bakmışım köpekleri hepsinden daha çok sever olmuşum. Köpekler insanlara göre daha vefalı geliyor bana; bir köpeğin verdiği sözü tutmadığını gördünüz mü hiç? Göremezsiniz, çünkü size söz vermezler, vaatte bulunmazlar, hayal kırıklığına uğratmazlar, kötü gününüzde bırakıp gitmezler, dururlar ve karşılık beklemeden sizi sevip yanınızda olurlar. Bir sürü köpek kurtarmak istiyorum barınaklardan ve onlarla şehre 30-40 km mesafede göl kenarı, orman içi bir evde yaşayıp mutlu olmak istiyorum. Yapabilirim, yapamam, o ayrı mesele, ama hayal değil mi adı, bu da benim ki.
Ne tür insanlara karşı tahammülünüz yoktur?
Aptal, sabit fikirli ve işini sevmediği halde yaparak kendisine ve çevresine zulüm eden insana tahammülüm yok. Eskiden, ayıp olmasın, kimseyi kırmayayım diye daha farklı davranırdım, fakat artık muhatap bile olmamayı tercih ediyorum böyle insanlarla. Görmezden geliyorum onları.
Size kendini sevdirmek isteyen birinin ne yapması gerekir?
Öncelikle kendini bana sevdirmek gibi bir derdi olmamalı birinin. Olmadığı biri gibi davranan insan, karşısındakine istemeden tutamayacağı bir söz vermiş olur. Onu sevmeniz için büründüğü kişiliği haliyle bir süre sonra koruyamaz. Dolayısıyla ne olursa olsun, öyle kalsın, ben seversem severim, sevmezsem de onun yararına zaten.
Gazeteci olsaydınız kendinize ilk hangi soruyu sorardınız?
“Senelerdir hikâyeye bir noktadan sonra dâhil olup başrolün sevgilisini çalan kılkuyruk jön oynamaktan sıkılmadınız mı?” diye sorar, “sıkıldım” diye cevaplardım hemen ardından. Artık başka görünmek istiyorum, bundan çok daha geniş yelpazesi olan fakat henüz bu açıdan yeterince değerlendirilememiş biri olduğumu düşünüyorum, biraz ilk akla gelmeyeni istesinler benden, ben elimi taşın altına sokmaya hazırım.
ÇILGIN BİR YOL MACERAM OLDU
‘Sen Kiminle Dans Ediyorsun’ sinema filminde bir dansçıyı canlandırıyorsunuz. Bu filmde sizi çeken ne oldu?
Öncelikle Burak Aksak oldu. Uzun süredir yaptığı işleri beğenerek takip ettiğim, çalışmak istediğim ve en önemlisi frekansını kendime yakın bulduğum bir isimdi. Hiç ortada yokken ve Foça’da tatil yaparken menajerim arayıp Burak’ın benimle görüşmek istediğini iletince Foça’dan kalkıp arabayla İstanbul’a geldim, Beşiktaş’ta görüştük, sonra arabaya binip tekrar Foça’ya geri döndüm, böyle de çılgın bir yol maceram oldu bu, film ve Burak sayesinde…
Filmdeki rolünüzden bahseder misiniz?
Bu filmin benim için en büyük sınavı Anıl karakterinin filmin iyi dansçılarından biri olmasıydı. Açık konuşmak gerekirse Latin dansları hayranı biri olduğum söylenemez, hal böyle olunca kısa sürede dansçı olma haline alışmam gerekti. Şanslıydım; çok iyi bir hocam ve birbirinden kafa oyuncularla yapılan bu dans provaları süreci çok verimli ve keyifli geçti. Filmden sonra “dans edebildiğini bilmiyordum” şeklinde fazlasıyla yorum aldım. Ne yalan söyleyeyim ben de bilmiyordum.