Kidman'dan göz alıcı bir geri dönüş: Destroyer

Geçtiğimiz yıllarda yönettiği The Invitation isimli korku-gerilim türündeki filmiyle dikkat çeken Karyn Kusama, yine Phil Hay ve Matt Manfredi ikilisiyle kalburüstü bir film ortaya koymayı başarıyor. Destroyer, alışılagelmiş intikam hikâyesi ve anlatım stiliyle pek cezbedici görünmese de, Nicole Kidman'ın varlığı filmin temellerini güçlendirmeye yetiyor.

BAŞAK BIÇAK / basakbicak@gmail.com

Daha ziyade televizyon dizileriyle tanınan yönetmen Kusama, beşinci uzun metraj filmi Destroyer ile başrol oyuncusuna Altın Küre adaylığı kazandırarak bir bakıma rüştünü ispat ediyor. Son yıllarda estetikli görünümü sebebiyle mimiksiz ve dolayısıyla çoğu kez donuk hale gelen oyunculuğuyla karşımıza çıkan Nicole Kidman, uzun bir aranın ardından izleyicisini mutlu etmeyi başarıyor. Oscar kazandığı The Hours’taki karakterinden bu yana –elbette benim açımdan- kayda değer bir performans sergileyemeyen Kidman, yine epey düz fakat bu defa yoğun makyajına rağmen inandırıcılığı eksilmeyen bir rolle, LAPD dedektifi Erin Bell’e hayat veriyor. Yıllar önce üstlendiği bir görevin kötü bir şekilde sonuçlanmasıyla hayatı altüst olan ve başarısız bir polis/ebeveyn haline gelen Bell, bir vaka sonucunda geçmiş travmasıyla yeniden yüzleşmek zorunda kalıyor ve sadece yaşadıklarının müsebbibi bir adamla değil, aynı zamanda tüm hayatıyla, karakteriyle bir hesaplaşma içerisine giriyor. Destroyer, bu açıdan bakıldığında klişeleşmiş bir intikam öyküsünden daha fazlasını vaat etmiyor gibi görünse ve bilhassa karakterin makyajı bazı noktalarda gözü rahatsız etse de, Kidman rolünün altından kalkmayı ve filmin tüm yükünü tek başına sırtlamayı başarıyor. Kidman’ın Bell karakteri dışında herhangi bir yan karakterin detaylandırıldığını ve filmin katmanlandırıldığını söylemek zor; fakat yine de kurgu, biçemi desteklemeye yetiyor. 

Bir diğer enteresan durum ise Destroyer’ın, başkarakteriyle tezat bir isme ve olay örgüsüne sahip olması… Zira Erin Bell, ne gerçek bir “yok edici” ne de bu türde karşımıza çıkan karakter tiplemelerine yakın bir kişiliğe sahip. Genelde böyle karakterler, filmin finaline doğru birer yok ediciye dönüşür ve müthiş bir katarsis duygusu yaşatırlar. Erin Bell, bu arınma duygusunu tam manasıyla seyircisine yaşatmaktan uzak ancak bu durum filmi, tuhaf bir biçimde gerçek kılıyor ve ayakları yere basan bir intikam öyküsüne dönüştürüyor. Özetle, uzun yıllar sonra iyi bir Nicole Kidman performansı izlemek istiyorsanız Destroyer iyi bir seçim; ancak “bir aksiyon bombası, göz alıcı bir intikam öyküsü” bekliyorsanız uzak durmakta fayda var.