Goodreads Okur Ödülleri finalisti Keşke Burada Olsaydın, bir kez daha Picoult'nun edebi dehasını kanıtlıyor, yaşadığımız travmaların dönüştürücü gücünü hatırlatıyor, aşka ve ikinci şanslara dair unutulmaz bir hikâye anlatıyor. Romanın kalbindeki mesaj ise çok net: "Sekiz milyar insanla paylaştığımız bu güzel gezegende geçirdiğimiz son yıllar bize ne mi söylüyor? Hayat siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir. Bazen her şeyin yoluna girmesi için raydan çıkması gerekir. Yaşamana bak, aksi takdirde elinde planın kalacak, hayatın değil!"
TANIŞTIKLARI, KADERİNİ SORGULAMASINA YOL AÇACAK
Kitabın konusu ise şöyle: "Diana O'Toole hayatıyla ilgili ideal yol haritasını çoktan çizdi. Otuzuna gelmeden evlenmiş olacak, otuz beşine kadar da anne. New York'tan taşınıp şirin bir banliyöde yaşayacak, kariyeri için de hedefleri belli. İdeal eş adayıyla tanıştı bile, Finn bir cerrah ve Galapagos'a yapacakları romantik kaçamağın tek amacı var: Unutulmaz bir evlilik teklifi. Yola çıkmalarının arifesinde Finn kötü haberi verecek: Şehirde bir sağlık krizi var ve hastanede herkes gibi işinin başında olmak zorunda ama Diana o tatile ikisi adına çıkmalı çünkü zaten bir süre görüşemeyecekler ve geri ödemesiz seyahatin iptali yazık olur. Diana adaya vardığında kriz sanılanın, tüm dünyayı pençesine alan pandemi olduğu anlaşılıyor. Rüya tatil adada ne zaman sonlanacağı belli olmayan karantinaya dönüşüyor. Diana ilk kez dünyanın geri kalanından izole halde, konfor alanının dışına çıkmak zorunda. Dahası karantinada tanıştığı yabancılar ilişkilerini, seçimlerini ve kaderini sorgulamasına yol açacak."