Karantinanın Alzheimer hastalarına etkisi-2

Salgınının psikolojimize de etki etmemesi mümkün değil. Bu dönemde hem kendimizin hem de Alzheimer hastalarımızın ruh sağlığını her zamankinden çok korumak zorundayız!

DR. SEVDA SARIKAYA / sevda.sarikaya@stargazete.com

Bu hafta yine karantina sürecinin Demans hastalarına etkisivne kaldığımız yerden devam ediyoruz. 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı uygulanması, virüsün yayılımını önleme açısından çok kritik ve yerinde bir karar oldu. Fakat süre uzayınca evde kalan 65 yaş üstü bireylerde kaygı arttı, hele ki Alzheimer ve diğer tür demans hastalarında durum çok daha farklı bir boyut aldı. Bu tür streslerin süresi uzadığında hastalarda daha önce olmayan başkaca davranışsal ek bulgular gelişebilir. Örneğin korkular, düşünce bozuklukları ya da hayaller gelişebilir, evinde olduğu halde ‘Ben evime gitmek istiyorum’ şeklinde önlenemeyen ataklar olabilir. Bu durumda belki yeni bir düzenleme yapılarak, sokağa çıkma yasağı olan hafta sonunda birkaç saatliğine 65 yaş üstüne evlerinin çevresinde yürüme imkânı verilirse iyi olacaktır. Veya günün belli saatlerinde sadece onlar için bir saat izin olsa gibi. Ama elbette koruyucu tedbirlere devam ederek. Virüsten korumak için, onların dışarıda oldukları zaman diğer yaş grubunun dışarıda olmamasında fayda var.

Alzheimer ve Demans hastalarının karantinada yaşayabileceği bir diğer problem de; çocuklara büyükanne ya da büyükbabanın hastalığı ile ilgili açıklamanın daha önce yapılmamış olmasının getireceği sıkıntıdır. Özellikle 7-8 yaş altı çocuklara bunu anlatmak kolay değil. Normal bir birey gibi düşündükleri büyükanne/büyükbabalarının farklı davranışlarını gören çocuklar ürkebilir ya da ters tepki gösterebilirler. O nedenle planlı ve açıklayıcı bir şekilde konunun detayları ile düzenli olarak ele alınması gerekir. Unutmayın, çocuklar ve demans hastaları bir noktadan sonra aynı şekilde davranabilirler. Çocuklara büyükanne/büyükbabalarının bunu kasıtlı yapmadığını, rahatsız oldukları için böyle davrandıklarını uygun bir dille açıklamak gerekir. Onlara ancak sevgimizi vererek destek olabileceğimizi, onların bize ihtiyacı olduğunu vurgulamak önemlidir.

DUYGULAR AĞIR BASACAK

Bir diğer önemli konu da ev içerisinde yaşanan kaygının misliyle hastalara yansıyacağının bilinmesidir. Yüz yılda bir yaşanan salgınların, farklı bir türü ile karşı karşıyayız. Bu bir savaş hali. Bu savaş halinin bizlerin psikolojisine etki göstermemesi mümkün değil. Hastaların bilişsel yetenekleri zayıfladıkça, duygusal yanları ağır basacaktır. Her türlü olumsuzluğu fazlasıyla alacaklardır. Aynı şey olumlu durumlar için de geçerli. Ne kadar kolay kötü yönde etkileniyorlarsa o kadar kolay da iyi yönde etkileneceklerdir. Bu bilgiye dayanarak evdeki olumsuz duyguları olabildiğince onlara yansıtmamak gerekir. Elbette bu kolay değil. Ama en azından onların yanında haber izlememeliyiz. Ya da kaygılarımızı, olumsuz duygularımızı paylaşmaktan kaçınmalıyız. Aslında değinmek istediğim nokta, kendi psikolojik sağlığımızı da korumak zorundayız. Çünkü korumazsak, ne yaparsak yapalım kaygımızı yansıtmamamız imkânsız hale gelir. İnternette kolayca bulunabilecek meditasyon egzersizlerini ya da rahatlatıcı müzikleri deneyebiliriz. Hastamız için de fonda rahatlatıcı bir müzik olması iyi gelecektir.

EGZERSİZ BIRAKILMAMALI

Önemli bir konu daha var ki, bu süreçte yaşanabilecek olumsuzlukların geçici olduğunun bilinmesi. Hastalar her düzen geçişinde sorun yaşarlar. Yeni düzen oturduktan bir süre sonra da adapte olurlar. Arada yaşanan olumsuzluklar yavaş yavaş ortadan kalkar. Bu olumsuzlukların hep hastanızla kalacağını düşünmek kaygınızı artıracaktır. Öyle olmadığını bilerek yaklaşırsanız daha rahat baş edebilirsiniz. Bir diğer önemli nokta da egzersizin bırakılmaması. Evde yürüyüşler yapabilir ya da fizyoterapistlerin önerdiği yaşlılar için pasif egzersizleri deneye listenize ekleyebilirsiniz.