Karadeniz tulumunun isyankâr hâli: Gormot

Lazca seslendirdikleri Hicazuri adlı parçalarıyla müzik dünyasına adım atan Gormot, Karadeniz'in büyülü enstrümanı tulumu rock ile harmanlıyor. “Tulum, rock müzik gibi isyankar, hırçın, ve gizemli bir yapıya sahip. Bu sebeple tını olarak tulumu rock müziğine koyduğumuz zaman ortaya inanılmaz bir güç çıkıyor.” diyen Aycan Yeter, Gormot'un yolculuğunu AKŞAM CUMARTESİ'ye anlattı.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Tulumu dünyanın dört bir tarafındaki müzikseverlere tanıtmak için çalışan sıra dışı tulumcu Aycan Yeter'in uzun yıllardır üzerinde çalıştığı müzikal projesinin serüveni Gormot ile başlıyor. Müzik dünyasının yeni üyesi Gormot, Karadeniz'in büyülü enstrümanı tulumu, progressive rock formuyla birleştiriyor. Burak Gürpınar, Uğur Gülbaharlı, Poyraz Kılıç ve Çağatay Kadı gibi usta müzisyenlerin hünerli dokunuşları ile Aycan Yeter'in ezber bozan tulum performansını bir araya getiren Gormot'un ilk single'ı Hicazuri dinleyicilerle buluştu. Müzik dünyasına yeni bir soluk getiren Gormot'un hikâyesini Aycan Yeter'den dinledik.

İYİLİĞİ YAYMAYA ÇALIŞAN BİR HİKÂYE

Gormot'un anlamı nedir?

Gormot, eski zamanlarda Laz mitolojisinde var olan, gökyüzünde yaşayan ve tüm doğa olaylarını yöneten bir iyilik tanrısı'nın adı. Gerçek yazılışı ğormoti'dir. Biz fonetiği güzel duyulsun diye Gormot adını verdik. Gormot dünyaya iyiliği yaymaya çalışan bir hikâye... Unutmayın iyiler her zaman kazanır!

Gormot ekibi nasıl bir araya geldi?

Enstrümanım tulum olunca ister istemez yöre müziğinin merkezinde yer almak durumundaydım, fakat farklı şeyler yapma isteği de içimde her zaman vardı. 2011 senesinde farklı müzikal arayışlar için San Francisco'ya taşındım. Verimli bir üç sene geçirdim. Döndükten sonra açıkçası hemen projeye başlayamadım, hayalim bir grubumuzun olmasıydı. Gormot'un kuruluşu da enteresan oldu. Evrende görünmez bir enerjinin var olduğuna inanırım. Mesela bir insan görürsün hayatının küçük bir anına denk gelir ama ilerde o insan başka bir yerde olur senin için, Gormot da işte böyle bir enerjiden doğdu. Uğur Gülbaharlı'yı 2008'de Hayal Kahvesi'nde bir konserde tanıdım. Klavyeyi çalan adama hayran kalıp kendisi ile tanışmıştım. Burak Gürpınar'ı sene 2007, 2008 Kurban konserinde tanıdım. Bir diğer arkadaşım Poyraz Kılıç, 2009-2010'larda konserini izlediğim sahnelerde aklımın bir köşesine yazdığım bir isimdi. Çağatay Kadı'ya gelince 2005 Çamur konseri, orada gördükten sonra keşke birlikte çalabilsek diye hep düşünmüşümdür. Ve şimdi birlikteyiz.

Karadeniz müziğinin özellikle de tulumun insanlar üzerinde farklı bir etkisi var. Size ne hissettiriyor?

Tulum'un içimdeki yeri çok başka; çocukluğuma gidiyorum, özlem hissediyorum. Tulum çalarken dedelerim, anneannem, babaannem ile olan anılarıma, köyde geçirdiğim zamanlara ve yaşadıklarıma dönüyorum. Bunları hissederek çaldığım zamanlarda kendimi duygusal açıdan çok güçlü hissederken bir taraftan da köyümdeki bir çiçeğin rüzgârda savruluşunun naifliğini yaşayabiliyorum.

Rock müziğe ilginiz nerden geliyor?

Çocukluktan... Manevi olarak iki abim vardı Gökhan ve Serkan Giray kardeşler. Onlar yaşça benden büyük. Evlerinde ufak bir teyp vardı ve sürekli rock müzik dinler, top oynarlardı. Bende onları izler, bir yandan da müzikleri dinlerdim. Rock müziğe karşı kulak dolgunluğum orada başladı. Sonra Metallica, Pink Floyd gibi kültleşmiş grupları dinlemeye başladım. Müziğe başladıktan sonra enstrümanım da tulum olunca, önceleri yörenin büyük tulum üstadlarını çok dinledim. Yöre müziğini içimde harmanladıktan sonra rock müziğine geri döndüm.

MÜZİĞİMİZDE SÖZLER AZ ENSTRÜMANLAR ÖN PLANDA

Tulum ve rock bir araya nasıl geldi?

Enstrümanım tulum ve var olmak istediğim, özgür, kendimi yansıtacak bir müzik olunca iki öğeyi bir araya getirmekten başka bir yol yoktu benim açımdan. Tulum yapısal olarak rock müzik ile oldukça uyumlu bir enstrüman. Tulum da rock müzik gibi isyankar, hırçın, gizemli ve güçlü bir yapıya sahip. Bu sebeple tını olarak tulumu rock müziğine koyduğumuz zaman ortaya inanılmaz bir güç çıkıyor.

Nasıl bir müzik anlayışınız var?

Karadeniz müziği denilince insanların aklına belli başlı müzikler geliyor fakat biz onun dışında başka birşey yapıyoruz. Gormot, enstrümanların ön planda, az ve öz sözlerin olduğu bir müzik yapıyor.

Uzun yıllardır çalıştığınız bir projenin ilk adımı Hicazuri... Bu projeden bahseder misiniz?

2011 senesinde Amerika'da bulunduğum dönemlerde bir arayış içindeydim. Tulum çalıyordum ama istediğim müzik ona çok uzaktı. Bir ara acaba tulumu bırakıp davul ya da gitara geçerek hissettiğim müziği yapsam mı diye düşündüm. Ama enstrümanım çok özeldi ve onunla bu müziği yapabilirdim. Bu düşünce ile melodiler üretmeye başladım, bu melodileri üretirken hayata dair yaşadığım tüm duyguları masaya yatırdım. Çocukluktan gençliğe oradan da olgunluğa doğru giden, hayatımın her evresinde yaşadığım duyguları müziğe dökmeye başladım. Ve yaptığım her bir şarkının bir hikâyesi ortaya çıktı. Bu süreci de 'doğum, yaşam ve sonsuzluk' olarak üç bölüme ayırarak yola koyuldum. Projenin çıkış noktası tümüyle yaşadığım duyguları müziğe dökmem ile başladı.

Hicazuri parçası nasıl ortaya çıktı? Bu parça ile çıkış yapmanızın özel bir nedeni var mı?

San Francisco'da bir garajda konser provasındaydım. Isınmak için garajın arka tarafına doğru gittim. Bol yankılı çok güzel bir akustik ses vardı. Normalde tulum'un makamı uşşak olur ama o an çaldığım tulum hicaz makamında bir tulumdu ve çalarken birden bu melodiler çıktı. Sonra arkadaşlar eşlik etti. Eve geçip bilgisayar başında kabaca bir düzenleme yaparken bir melodi daha ekledim üstüne. O anda çocukluğuma gittim, o zamanları hatırladım. Çünkü artık o zamanki insanlar yanımda değillerdi. Bu hislerle birlikte Hicazuri oluştu. Şarkı çıkmadan iki ay önce de bana müziği aşılayan dedemi kaybettim onlara ithafen Hicazuri oldu.

DOĞUM, YAŞAM VE SONSUZLUK...

Çalışmanın kapağında bir çocuk fotoğrafı var? Kim bu çocuk?

Kapaktaki çocuk 2019 yılında dünyaya gelen oğlum Arif Kemal. Ona bakınca kendimi görüyorum, çocukluğum aklıma geliyor, aslında hikâyeyi tamamlıyor. Eski inanışta Lazlar, gökyüzünü mutluluğun, merkezi olarak görürlerdi. Bu sebeple gökyüzü onlar için bir cennet gibidir. Hicazuri kapağındaki çocuk göğe bakıyor. O çocuk hayatta olmayan sevdiklerinin cennete gittiğine ve Gormot ile olduklarına inanıyor.

Lazca bir eser bu... Hep lazca mı seslendireceksiniz?

Aslında hikâyenin içerisinde yaşadığım âna göre Türkçe, İngilizce sözler de biriktirmiştim. Onlar da ilerleyen şarkılarda olacak fakat Hicazuri'den sonra, gelen olumlu tepkiler ile ister istemez bir misyon mu ediniyorum acaba diye hissetmeye başladım. Ağırlık olarak Lazca olsun diye bir düşüncem yok. Fakat diğer dillerden daha fazla ağırlık verebiliriz. Çünkü kültür yok olursa bizler de beslendiğimiz kaynaklar da yok olur.

Albüm çalışmanız olacak mı?

Evet bahsettiğim gibi The Birth (doğum), The Life (yaşam), The Eternity (sonsuzluk) üçlemesinin ilki olan The Birth albümü için stüdyoya gireceğiz. Sonra sırasıyla diğer konseptleri albümleştirmeye çalışacağız. Kullanacağımız eserler benim 10 yılda hazırladığım söz ve müzikleri bana ait olan eserler olacak.