ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr
Bu hafta bu sayfanın iki değerli konuğu var. Başarılı ve alanlarında kendilerini çoktan kanıtlamış iki oyuncu, Hüseyin Avni Danyal ve Başak Daşman. Yakın zamanda Kelepçe Kullanma Kılavuzu adlı bir tiyatro oyunu için bir araya geldiler ve ortaya anlamlı bir iş çıkardılar. Oyunda bir kadın, yıllar önce kendisini taciz eden arkadaşına eylemsiz kalan bir adamla yüzleşmek için zekice bir plan yapıyor ve planı da tıkır tıkır işliyor. Güçlü mesajlar barındıran bu anlamlı oyunu ve dahasını konuşmak üzere Danyal ve Daşman ile bir araya geldik. Hem oyunculuk serüvenleri hem de hayata dair konuştuk. Sizi sohbetimizin sayfaya sığdığı kadarıyla baş başa bırakıyorum.
OYNAMAK HALİ BENİM HAYATIMIN MERKEZİNDE
Şöyle başlayalım, oyunculuk hayatınızın neresinde ve nasıl konumlu?
Hüseyin Avni Danyal: Ayakta olduğum, zihnim çalıştığı, bedenim yüreğime ya da beynime hizmet ettiği sürece bu işi yapmaya devam edeceğim. Ama oyunculuk benim için bir yaşam şekli değil, bir meslek. Bu nedenle tiyatro veya oyunculuk öncül ve birincil bir yaşam tarzıdır demek, yanlış olur benim için. Tiyatro bir sanat ve o sanata hizmet etmek için kullandığım bir araç oyunculuk. Tabii ki eğitimimden, aile ilişkilerimden, yetiştiğim sosyal çevreden, siyasi görüşlerden kaynaklı bir dünyaya bakış açım var. O bakış açıma göre dünyayı algılayıp, aktarmaya çalışıyorum. Seçtiğim oyunlarda da bu dünya görüşü mutlaka bir etken oluyor. Çok kafama uymayan dünya görüşündeki bir metni canlandırmak istemem. Bu şu an elde ettiğim özgürlükle ilgili bir şey.
Başak Daşman: Yapı olarak ben oyuncu bir kişiyim. Bunu illa ki aktörlük anlamında söylemiyorum. Bu yüzden oyun oynamak hali benim hayatımın merkezinde olan bir hal. Hayatı algıladığım bir nokta. Sadece aktörlük olarak sorarsanız koşullar değişebilir. "Olmazsa yaşayamam" gibi sözler çok büyük cümleler. İnsanlar bazen birbirine de söylüyorlar ama hayatın gerçeği bu değil. Benim için her zaman ne söylediğim çok önemli oldu tıpkı ne söylediğim gibi. O yüzden evet, fikrime ve hayattaki duruşuma uymayan şeylerde yer almak istemiyorum ve yüksek oranda da yer almadım.
MESLEĞİM ADINA UMUTLU DEĞİLİM
Peki şöyle bir kariyerinize ve hayatınıza baktığınızda neler düşünüyorsunuz ve ne hissediyorsunuz?
Hüseyin Avni Danyal: Mesleğim adına, bu mesleğe başladığım anlardaki kadar umutlu değilim. Umut olmalı fakat ahlaki ve insani değerlerin yozlaşması, global dünyanın Kovid'den sonra girdiği ekonomik krizler, Ukrayna-Rusya savaşı, gruplaşmalar, sanki felaketi el birliğiyle hazırlıyoruz gibi. Ama yine de bu işi yaptığımdan, bu işi öğrendiğimden ve dolayısıyla öğrendiğim işi yapıp bundan para kazanıyor olmaktan mutluyum.
Başak Daşman: Genelde istediğim şeyleri oynadım. Bir rol geldiğinde ki bu kariyer çizgim açısından da zaman zaman hata olmuş olabilir; insanlar yapıma, kazanca veya bu işin kariyerlerine etkisine odaklanırdı. Bense genelde bu rol eğlenceli mi değil mi, diye bakıyordum. Üzerine çok şey katabilir miyim, ben bunu yaparken eğlenir miyim, seçimlerim bu yönde oldu. Bu nedenle oynadığım ve yarattığım karakterlerden memnunum. Ama bunu değil onu seçseydim belki kariyerimde şu anda daha seçici olma hakkına sahip olabilirdim.
KARŞILIKLI OYNAMANIN KEYFİNİ ÇIKARIYORUZ
Kelepçe Kullanma Kılavuzu için nasıl bir araya geldiniz? Bu sizin için keyifli bir süreç miydi?
Başak Daşman: Bizi bir araya getiren yapımcımız oldu. Hüseyin Bey ile daha önce çalışmamıştım. Önce metni gönderdiler, sonra Hüseyin Bey'in kabul ettiğini duyunca, ben de "Bir geleyim, görüşeyim" dedim. Madem kendisiyle oynama fırsatım var... Yönetmenimiz Serkan Üstünel ile de daha önce çalışmamıştım. Ama çok güzel bir birliktelik oldu benim için. Hüseyin Bey ile de çalışmak çok keyifliydi. Anlaştık ve oyun kolay çıktı. Zorlandığım bir prova süreci olmadı. Bu nedenle yapımcımıza teşekkür etmemiz lazım.
Hüseyin Avni Danyal: Galiba bu hem yapımcının hem de bizim şansımız. Ortak dili çabuk bulduk. Enerjimizin birbirine yakın olması çok önemli. Çünkü bazı oyuncuyla zorlanabiliyorsun, ortak enerji tutmayınca. O konuda da Başak Hanım ile anlaşınca her şey gayet kolay gerçekleşti. Ne olduğunu anlamadan oyun çıktı. Sahneye çıktığımızın üçüncü gününde sanki yıllardır çalışıyormuşum gibi bir hisse kapıldım. Daha önce kendisiyle çalışmadık. Ama şimdi karşılıklı oynamanın keyfini çıkarmaya çalışıyoruz.
OYUNUN EN ÖNEMLİ ANLATIMI AHLAKİ YOZLAŞMA
Oyunun içeriğinin sizdeki karşılığı nedir peki?
Başak Daşman: Birine kötü bir eylemde bulunmak hoş değildir, bunun cezası da bellidir, toplumsal yaptırımı da. Ancak bu kötülüğe seyirci kalıyor olmak, ses etmiyor olmak, bence ahlaken çok daha tartışılması gereken bir sorun. Bu nedenle kadının "Sen hiçbir şey yapmadın!" sözü benim için bu oyunun cümlesidir. Bu sadece tek bir konuyla ilgili değil, hayatımızda, dünyada gördüklerimizle ilgili. Her şeye karşı eylemsiz kalmak yaşam hakkımıza yaptığımız hakaret gibi. Bugün size dokunmayan yılan bir gün dönüp dolaşıp mutlaka sizi de sokabilir.
Hüseyin Avni Danyal: Mesleğini yaparken hayatın boşa geçmesi, işini yaparken farkındalık yaratamamak, onu sadece bir iş olarak yapmak, bir sürü şeyin etkisi altında kalarak, kişiliğinden olmak, karakterini kaybetmek, "Ben maaşımı alırım, vazifemi yaparım, onun dışında da gözlerimi kaparım" mantığına olmak... İşte tüm bunlar sizi eylemsiz bırakıyor. Bu da hayatının en büyük sorunlarından biri oluyor. Hayatının her alanında her an önüne çıkabilecek bir pişmanlık ve vicdan azabı yaratıyor. İçinde bulunduğu adalet işinde bile adaleti sağlayamayan bir komiser düşünün. Ne acı insanların kendi mesleklerini yaparken aslında kendi mesleklerinden ve kişiliğinden uzak bir tavır sergilemesi. Eylemsiz kalmak ve insanın mesleğindeki ezilmişliği, sıkışmışlığı, kendi kişiliğini hakikaten etkiliyor. İnsan davranışlarında ahlaki anlamda geriye gidiş olduğu için bu yozlaşmada oyunun anlattığı en önemli şeylerden biri.
TİYATRO BENİM İÇİN DAHA ETKİLEYİCİ BİR ALAN
Sizi en mutlu eden alan hangisi, TV, sinema veya dizi?
Başak Daşman: Ben bunu pek ayıramıyorum. Çünkü birbirinden çok farklılar. Tiyatro sahnesinde olmak tabii ki başka bir tatmin. O anda olup bitiyor ve o anda cereyan ediyor olması başka bir enerji. Ve bence daha zor. Çünkü yanlış yapma gibi bir durumunuz pek yok. Fiziksel olarak da bambaşka bir oyunculuk tekniğine ihtiyacınız var. Ama bu alanlar birbirinden çok farklı ve ben hepsinden keyif alıyorum. Tiyatronun yeri başka fakat kendi aralarında da bambaşka olduklarını düşünüyorum. Bu nedenle bir tercih yapamıyorum.
Hüseyin Avni Danyal: Konsantrasyonuyla, üretimiyle ve hata yapmama payıyla, tiyatro daha etkileyici bir alan. Birebir ve canlı olması. Benim sıralamamda önceliğim tiyatrodur. Kamera önü, olmadı bir daha yapayım, olmadı bir daha deneyeyim, olmadı bir de bunu böyle yapalım durumlarının olduğu bir yer. Bu nedenle tiyatro daha heyecanlı oluyor. Seyircinin de bu sürece dahil olması önemli. Canlı ve birebir kontak kuruyor olmanın ilgisi ve bağı çok yüksek.
GENÇ OYUNCULAR HIRSI DEĞİL İÇİNDEKİ TUTKUYU BULSUNLAR
Bu yola başlamak isteyen genç ve yeni oyunculara neler söylemek istersiniz?
Başak Daşman: Ben öğrencilerime yaptıkları ve istedikleri şey her ne olursa olsun, hırsla değil, tutkuyla yapmaları gerektiğini ifade etmeye çalışıyorum. Önce bu tutkuyu bulsunlar ve hırsla arasındaki farkı anlasınlar. Çünkü hırs başkaları için içimizde duyduğumuz bir güdüdür. Başkalarının memnuniyeti ve onayı üzerinden... Tutku ise tamamen o iş ve kendimiz arasında kurulan bir şeydir. Bu nedenle hele ki oyuncu olmak istiyorlarsa içindeki tutkuyu bulsunlar. Etraflarının sürekli onlara söylediği "Biraz hırslı ol evladım" lafını unutsunlar. Hırs o kadar güzel bir şey değil ama tutku harika bir şey.
Hüseyin Avni Danyal: Tutku evet ama asıl önemli olan işi sevmek. Bu marangoz için de geçerli demirci için de. Bence işi severek yapmak her şeyi güzelleştiriyor. Oyunculuğu belli bir amaç için yapmamaları gerektiğini düşünüyorum. Çünkü oyunculuk çok genel bir kavram. Kamera önü oyunculuk eğitimi, kamera arkası oyunculuk eğitimi, sinema oyunculuğu, tiyatro oyunculuğu... Bunların hepsi bana ilginç geliyor. Benim bildiğim bir tane oyunculuk vardır. Onu öğrenirsin ve televizyona, sinemaya, tiyatroya, reklam filmine uyarlarsın. Örneğin tiyatroda biraz daha büyük oynarsın. Neden, büyük bir salonda en arkadaki seyircinin senin jestini görmesi için. Ama televizyonda bunu olabildiğince küçültürsün... Bunlar sadece o formata karşı karşı uyumdur. Ben bir tane oyunculuk bilirim, onu da severek yapsınlar, severek öğrensinler.
ASIL MESELE ÖĞRENMEYE VE MERAKA AÇIK OLMAK
Son zamanlarda birçok genç oyuncu ortaya çıktı, parladı, söndü. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hüseyin Avni Danyal: Bu işi herkes deneyecek. Böyle bir sektör varsa herkes bir şekilde bir şeyler almaya ve tırmıklamaya çalışacak. Ama doğal elem usulüyle iyiler kalacak, kötüler de elenecek. Bu iş böyle, her işte olduğu gibi.
Başak Daşman: Hepimiz başka koşullardan geliyoruz. Farklı isteklerimiz var ve herkesin elinde de her türlü imkân yok. Mesele sadece öğrenmeye ve merak etmeye açık olmak. Böyle olan oyuncular bence gelişip, bu sektörde kalmaya devam ederler. Ama en çok gördüğüm şey şu, daha genç yaşında "Ben oldum!" sözleriyle dolaşan gencecik insanlar... Kızmıyorum fakat hayrete düşüyorum. Bu hayat gibi bir şey, oldu veya bitti diyemezsin. Birçok meslek için bu böyle. Örneğin 8 sene okuyan bir doktorun iyi bir doktor olmaya devam ediyor olması için her gün bir şey öğrenmeye devam etmesi lazım. Tıp duruyor mu? Hangi insanlık hali duruyor ki oyunculuk dursun? Duramaz. Ben de hep öğrenmeye ve meraklı olmaya devam ediyorum.
BİR OYUNCUNUN ZİRVESİ HER ŞEYİ OYNAYABİLMESİDİR
Bundan sonrası için kaygınız ve isteğiniz nedir veya var mı?
Hüseyin Avni Danyal: Oyunculuk anlamında ilk başladığım zamanlardan gelmeyi düşündüğüm yere 40'lı yaşlarda zaten gelmiştim. İnsanların söylemlerinden, aldığın ödüllerden anlıyorsun ki ben kalfalık dönemine geldim. Demek ki artık eskisi kadar tedirgin değilim kariyerim anlamında. Bütün bunları da zaten 30'lu yaşların sonunda 40'ların başında yaşadıktan sonra benim olmazsa olmaz, illa şuraya ulaşmam gerekir gibi bir spesifik atışım yok. Bundan sonra kalfalığa devam ediyoruz işte mümkün olduğu kadar. Ustalık lafını çok kullanmak istemiyorum. Usta kelimesini bence sanat için kullanınca yanlış oluyor. Kime göre usta, neye göre usta... Bence bir oyuncunun gelebileceği en iyi nokta, her şeyi oynuyor olabilmesi.
Başak Daşman: Hiçbir zaman "Şu rolü, şu oyunu mutlaka oynamak istiyorum" demedim. Benim serüvenim böyle ilerlemiyor. Bu nedenle üzerine inanılmaz hayaller kurduğum karakterler de yok. Ama hayatımın her yaşında başka başka şeyler oynamak istiyorum. Örneğin eğer yaşayabilirsem 70 yaşıma geldiğimde alıp bir rolü, en iyi şekilde oynamak isterim, aynı zamanda başka başka rollerde de yer almak. Bu nedenle geldim veya geçtim diyemem. Gitmek istediğim noktayı da bilmediğim için... Sadece oynamaya devam etmek istiyorum.
KENDİMİ İFADE ETMENİN YOLLARINDAN BİRİ EDEBİYAT
İkinci öykü kitabınız Gördüm Çiçeği yayımlandı. Yazmayı seviyor musunuz?
Başak Daşman: Yazmak da benim için yine bir oyun ve gözlem alanı. Özellikle öykü türünü çok seviyorum. Fakat senaryo yazmaya da devam ediyorum bir oyun da. Ben okumaya başladığımdan beri bir şeyler de yazmaya başlamıştım. Hayatı algılama, kendimi ifade etme ya da eğlenme yollarından biri edebiyat benim için. İyi bir okur olduğumu düşünüyorum. Yazarlık kısmını da insanlar okuyup yorumlarlar. Daha önce kısa filmler de çektim bir belgesele yapımcılık da yaptım. Meseleye sadece oyunculuk olarak bakmıyorum. Tamamen sinema disiplini, tamamen tiyatro disiplini olarak görüyorum. Bu nedenle yaptığım şeyin her tarafını merak ediyorum. Öğrendikçe bir sürü şey ilgimi çekiyor. Bundan dolayı birçok tarafında yer aldım bu işin. Bundan sonra da yer almaya devam edeceğim. Bunların hepsi birbirini besleyen disiplinler. Bunu seviyorum.