Kadının güçlenmeye ihtiyacı var

Bekâr annelerin var olma savaşı verdiğini ve üzerlerine dikilmeye çalışan elbiselere artık 'dur!' demek istediklerini belirten anne ve çocuk markaları stratejisti Esra Baykal, ''Kadın olmak başlı başına zor bir işken, bekâr anne olmak emin olun çok daha zor. Bu kadınlar, bekâr bir annenin de herhangi bir kadın gibi özgür yaşayabileceğini, ekonomik ve sosyal anlamda haklara sahip olduklarını yüksek sesle söylemek istiyor. Ve yeni çıktıkları bu yolculukta kabul edilmeyi bekliyorlar.'' diyor.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

"Bir ülkenin yarısını ayaklarından toprağa zincirliyorsunuz ve ülkenin kalan kısmı ile göklere yükselmesini bekliyorsunuz. Bunun mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. Türkiye'nin yarısı kadın, kalan yarısını da kadınlar yetiştiriyor. Bu nedenle çocuk ve anneye yapılan yatırımlar artmalı. Kadın dönüşürse dünya çok daha yaratıcı ve yaşanılır bir yer olacak" diyor Türkiye'nin tek anne ve çocuk markaları stratejisti olan Esra Baykal... Bir kadın için anne olmak kutsal ve zor bir yolculuk. 9 ay hamilesiniz ama ömür boyu annesiniz... Ve evladınız olduğunda fedakârlık kelimesi hayatınızın başrolü oluyor. Sizden beklenen görevler, sorumluluk bilinci kat kat artıyor. Ancak bu yolculukta çoğu zaman anne yalnız kalıyor, yoruluyor... Yine de evladı için her şeye göğüs geriyor. Kimi zaman çocuğu için her şeye katlanıyor kimi zaman ise yoluna kendi ayakları üzerinde devam ediyor. Bekar anne olmak ise kolay değil... Ama onlar evlatları için oldukça cesur... İşi gereği anne ve çocuklarla sürekli iç içe olan Baykal ile annenin aile içindeki konumunu ve yaptığı çalışma sonucunda ortaya çıkan verilerden hareketle bekâr annelerin yaşadıkları zorluklar üzerine konuştuk.

ÖDÜN VEREREK YAŞAMAYA BAŞLIYOR

Anne ve çocukları mesleğiniz gereği sürekli farklı yönlerde analiz ediyorsunuz. Siz de bir annesiniz. Aile içinde anne nasıl konumlandırılıyor?

"Cennet annelerin ayakları altındadır" diyoruz... Ama bugün anneler şiddet, eğitimsizlik, işsizlik, eşitsizlik içerisinde psikolojik travmaların en ağırlarını yaşıyor. "Yuvayı dişi kuş yapar" diyoruz; büyüt, besle, yemek yap, işini yap, eş ol, öğretmen ol, kendini de arada hatırlamaya çalış. Peki, çocuğu birlikte yaptığımız diğer kuş nerede? Sosyolojik ve kültürel anlamda annenin yeri "sözde" çok önemli. Ama gerçek dünyaya döndüğümüzde anne çoğunlukla yalnız, üzerindeki etiketlerden ve sorumluluklardan yorulmuş durumda. "Örnek anne olmak" diye bir tanımlama var. Bir annenin, çocuğuna vizyon katabilmesi için öncelikle kendini özgürleştirmesi ve entelektüel sermayesini büyütmesi lâzım. Bu kadar sıkışmışlık içerisinde anne bu vakti nasıl bulacak? Hadi buldu diyelim; anneliği "kutsal" olarak konumlandıran toplumlar, annenin sahip olduğu pek çok değeri görmezden gelmekte. Bu durumda kadının kendisini yetersiz hissetmesine neden olmakta. Sıkıştırılan annelik kimliği de boşanma oranlarının yükselmesine neden olmakta. Son yaptığımız araştırmada 9 bin anneye "Bir markanın yarışmasına katıldığınızda ödül olarak ne istersiniz?" diye sorduk: Yüzde 40 oranında kişisel gelişim eğitimleri ve yüzde 60 oranında psikolojik destek oldu. Bu da bize giderek karamsar bakan annenin, bir an önce ayağa kalkmaya ihtiyaç duyduğunu gösterdi.

Bu sıkışıklıktan anne nasıl kurtulacak?

Kadının, "maskesiz" ve "özgür" bir annelik yaşaması için sahip olduğu diğer yeteneklerinin de ön planda tutulduğu bir ekosistem içerisinde yaşaması sağlanmalı. İhtiyaç ve beklentileri analiz edilerek onların dönüşmesi desteklenmeli. Anneye hem entelektüel gelişimi hem de ekonomiye kazandırılması anlamında alan açmak, annenin yetiştirdiği bireye de daha kaliteli bir eğitim sunmasını sağlayacaktır.

Biz de anneye yüklenen anlam ve görevler ile yurt dışındaki anne profili arasında fark var mı?

Dünyanın pek çok ülkesinde durum farklı değil. Evet, bazı farklı açılımlar mevcut ancak ataerkil toplumlar çok fazla. Bu ülkelerde son iki üç senedir "kadın güçlendirme platformlarının" sayıları çoğaldı. Bu aslında "bıçak kemiğe dayandı"nın da bir gösteresi. Amerika'da benzer araştırmalarla kendi yaptıklarımızı kıyasladığımızda da görüyoruz, çocuğun ve evin sorumluluğu daima anneye yükleniyor.

Anne olmanın en zor tarafı nedir?

Bir çocuğa asla hazır olamazsınız. Onunla öğrenir, onunla büyürsünüz. Aldığınız kararların bir bireyin geleceğini etkileyeceğini bilmek oldukça zor bir durum. Annelik büyük bir sevme hali. Herkesin derdine derman olmak, kendi yaralarınızı başkalarının yarasını iyileştirerek sarmak istersiniz. Buna bir de sosyal baskı, ekonomik yetersizliği de eklediğinizde anne sürekli kendisini onaylatma ihtiyacı içerisine düşüyor. Kendine kriterler koyuyor, anneler toplumsal kabul görme için. Ve kadın, anne olduktan sonra "ödün vererek yaşamaya başlıyor" bu da onu her geçen gün yıpratıyor.

YENİ YOLCUKLARINDA DESTEKLENMEK İSTİYORLAR

Eşinden boşanmış yüz anne ile yaptığınız bir çalışma var... Bekar annelerin ne gibi sorunları ve beklentileri var?

Türkiye'deki boşanma oranlarının artması ile gündeme gelen bekâr anneler var olma savaşı veriyor. TÜİK verilerine göre; boşanma sayısı 2019 yılı temmuz ayında 13 bin 555 iken yüzde 69,9 artarak 2020 yılının aynı ayında 23 bin 25 oldu. Boşanmanın en büyük nedeni fiziksel ve psikolojik şiddet ne yazık ki... Anne, ödün vererek yaşamaya çalışsa da iş çocuğunun bu ortamdan etkilenmesine geldiğinde artık isyan ediyor ve boşanma kararı alıyor. Bu annelerin kimisi çalışma hayatında yer alırken, çalışma hayatında yer almayanlar için durum daha zor. Nafaka problemleri, zaman yönetimi, çocuğun eğitimi ve gelişimi, hayatta kalma savaşı içerisinde bekâr anneler zor durumda. Türkiye'de kadın olmak başlı başına zor bir işken, bekâr anne olmak emin olun çok daha zor.

Bekâr annelerle gerçekleştirdiğimiz bu sohbetler bize, üzerine dikilmeye çalışan elbiselere artık "dur!" demek isteyen kadın sayısının da arttığını gösteriyor. Evlenmek kadar boşanmanın da doğal olduğunu, bekâr bir annenin de herhangi bir kadın gibi özgür ve maskesiz yaşayabileceğini, ekonomik ve sosyal anlamda haklara sahip olduklarını yüksek sesle söylemek istiyorlar. Anne olan kadına biçilen rollere ve etiketlere dur demek isteyen bu kadınlar, yeni çıktıkları "özgür ve huzurlu yaşam yolculuklarında" daha fazla hırpalanmamayı, aksine kazandıkları savaşta desteklenmeyi bekliyor.

TEK KAYGILARI ÇOCUKLARININ GELECEĞİ

Yepyeni bir hayata başladıklarını, artık daha huzurlu, geleceğe nispeten daha umutlu baktıklarını gördüğümüz bekâr annelerin tek kaygıları, çocuklarının geleceği... Çünkü bu anneler, büyük ölçüde nafaka almadan boşanıyor. Kadınlar bu noktada, yeni sahip oldukları özgürlük, huzurlu ev ortamı için ekonomik desteklerinden feragat ediyor. Çocuklarını emanet edecek aileleri olmayanlar en zor durumda kalanlar elbette. Kreş fiyatlarını, bakıcı bütçelerini karşılamakta zorlanıyorlar. Çocukları ile başladıkları yaşamlarında, çalışmak için alternatif modellere ihtiyaç duyuyorlar. Finansal okuryazarlık, SGK hakları, yan destekler, sosyal yardımlar konusunda bekâr annelerin pek çok haktan habersiz olduklarını da gördük. Kamu, yerel yönetimler ve marka desteği ile sahip oldukları haklar konusunda geniş çaplı bilgilendirmeler, girdikleri yolda kendilerini daha güvende ve güçlü hissetmelerini sağlayacaktır. Psikolojik, pedagojik destekler, finansal okuryazarlık eğitimleri, iş yeri kreşlerinin artırılması, esnek saatli çalışma imkânları, hukuksal haklara dair seminerler, İŞKUR destekleri öncelikli beklentileri.