İzlanda müzik konusunda çok bereketli bir ülke

UYGAR TAYLAN

uygartaylan@gmail.com

Ateş ve buzun anavatanı İzlanda’nın en seçkin piyanisti Víkingur Ólafsson Bodrum Klasik Müzik Festivali için Türkiye’ye geliyor. İzlanda’nın Glenn Gould’u olarak gösterilen Ólafsson’la konser öncesi görüştük.

New York Times tarafından “İzlanda’nın Glenn Gould’u” olarak gösterilen Víkingur Ólafsson, Doğuş gurubunun desteğiyle gerçekleşen 14. Bodrum Müzik Festivali kapsamında Türkiye’ye geliyor. Ateş ve buzun anavatanı İzlanda topraklarında başladığı piyano eğitimini dünyanın en iyi müzik okullarından Julliard Music School’da tamamlayan Ólafsson, 8 Ağustos Çarşamba günü saat 23.15’te The Marmara Bodrum’da müzikseverlerle buluşacak. Bodrum performansında Philip Glass’ın 80. yaşı için Deutsche Grammophon’dan çıkardığı Philip Glass: Piano Works albümünden bir seçki sunacak olan İzlandalı piyanistle konser öncesi görüşme fırsatı bulduk.

Klasik müzik ve piyanoya ilginiz olduğunu nasıl keşfettiniz? 

Çok çok erken bir zamanda… Annem bir piyanistti, bana 6 aylık hamileyken Berlin Üniversitesi’nde mezuniyet sınavını vermiş. Tahmin edeceğiniz gibi piyanonun tuşlarına daha o zamandan çok yakındım. Annem özel ders verirdi. Ben de onu ve öğrencilerini izlerdim. Sonuncu öğrencisi de gittikten sonra büyük bir mutlulukla piyano başında zaman geçirirdim. Zamanla en sadık ve en sevdiğim oyuncağım haline gelen piyanonun başından saatlerce ayrılmazdım. Bir buçuk yaşındayken kafamın üzerinden ellerimi uzatıp piyanonu çalmaya çalıştığım bir fotoğrafım bile var. 

TÜRKİYE’DE İLK DEFA PHILIP GLASS ÇALACAĞIM

İzlanda gibi doğa harikası topraklardan sonra o yaşta New York gibi büyük bir şehirde zorlanmadınız mı? 

Hem doğa içinde hem de metropollerde yaşamaya ihtiyacım vardı. New York o dönem için tam olarak doğru yerdi. İzlanda’da büyürken çok fazla sayıda konser dinleme imkânım olmuyordu. Eskiden büyük isimler, orkestralar İzlanda’ya gelmezdi. 2011’de açılan konser salonumuz Harpa Hall ile çok şey değişti. Artık dünyanın en iyi orkestraları, en iyi müzisyenleri Harpa salonunda konser vermek için koşarak geliyor. 

Julliard School’da piyano üzerine yüksek eğitim yaptınız.  Birçok başarılı müzisyenin olduğu Julliard’da rekabet zorlayıcı mıydı?

18 yaşında Juilliard’a girdiğimde, benim yaşımda inanılmaz yetenekli birçok gençle tanışmak beni inanılmaz heyecanlandırmıştı. Bunu uzun zamandır bekliyordum. New York’ta aklınıza gelebilecek bütün programları yaptım, 6 sene okudum. O kadar çok şey öğrendim ki. Hocalarım Jerome Lowenthal ve Robert McDonald’dan çok yararlandım. Birbirlerinden çok farklı muhteşem kişiliklerdi. 

Phillip Glass’ın eserlerini en iyi yorumlayan isimlerden biri olarak gösteriliyorsunuz. Phillip Glass’ın müzik hayatınızdaki yeri nasıl?

Aslında Philip Glass hayatıma 4 yıl önce girdi. Hiç beklemediğim bir anda benimle çalışmak istediğini öğrendiğim bir davet geldi. Son 3 yıldan beri de çok sık çalıyorum eserlerini. Deutsche Grammophon kayıt firmasından çıkardığım ilk albümü ona ithaf etmek istedim. Çünkü müziğiyle söylenebilecek çok şey var. Albümüm Philip’in 80. yaşından dört gün önce piyasaya çıktı. Kendisi için güzel bir 80. yaş hediyesi oldu. Türkiye’de ilk defa Philip Glass çalacağım.

Björk, Sigur Ros, Johann Johannsson ve Olafur Arnalds gibi isimlerin çıktığı İzlanda müziğinin dünyadaki başarısını neye bağlıyorsunuz?

Zor bir soru... İzlanda bu konuda çok bereketli bir ülke gibi duruyor cidden. Belki de İzlanda’nın coğrafi pozisyonu; Kuzey Amerika ve Avrupa arasındaki yeri kültür dünyası üzerinde pozitif bir etki yaratmış olabilir. İki merkez arasında en iyi harmanlama merkezi gibi belki de...

Sürekli turnelerde olan biri olarak kendinize vakit ayırdığınızda neler yapıyorsunuz?

En çok sevdiğim şey; karım ve arkadaşlarımla İzlanda’nın kırsal bölgelerine gitmek. Tamamen doğada kaybolmuşsunuz hissi yaratıyor insanda. 

KENDİ YOLUNU, KENDİ SESİNİ BUL

New York Times tarafından İzlanda’nın Glenn Gould’u olarak gösteriliyorsunuz. Bunu ilk duyduğunuzda nasıl hissettiniz?

Mutlu oldum elbette ama biliyorum ki birçok insan benim Glenn Gould olmadığımı söyleyecekti ve aslında çok da haklılar! Ben Glenn değil Víkingur’um... Ben de bir Glenn Gould hayranıyım. Ondan çok şey öğrendim. Glenn Gould 20. yüzyılın en orijinal müzisyenlerinden biriydi ve bence ondan almamız gereken tek özellik “kendi yolunu, kendi sesini bul” olmalıdır.

Geçtiğimiz yıl İstanbul’da unutulmaz bir konser verdiniz. Bu sefer Bodrum Klasik Müzik Festivali’nde sahne alacaksınız. Türkiye Klasik Müzik dinleyicisini nasıl buluyorsunuz. 

İstanbul büyüleyici bir şehir. İstanbul Müzik Festivali›nde çok güzel bir deneyimim oldu. Menajerimin Tuğçe Tez olması dolayısıyla Türkiye’ye karşı özel bir bağ hissediyorum. Çok zengin bir kültürünüz var. Şimdiden çok değerli arkadaşlıklar kurmaya başladım ve tekrar geldiğim için çok mutluyum. 

Fırsatınız olsaydı müzik tarihine imzasını atmış hangi besteciyle çalışmak isterdiniz?

Mozart ile dört el piyano çalmak isterdim!