İşte röportaj klişeleri

SİBEL ATEŞ YENGİN
sibel.ates@aksam.com.tr

Bu hafta, şov dünyasının ünlü isimlerinin röportaj sorularına verdikleri klişe cevapları "mercek altına" aldık. Bu arada çuvaldızı başkasına batırırken iğneyi kendimize yani biz gazetecilere de batırmayı ihmal etmedik elbette. Çoğunlukla dalga geçtiğim ama kimi zaman benim de klişe soru tuzağına düştüğüm oluyor. Dile kolay onca yıl, onlarca röportaj kişisi ve tonlarca soru hazırlayınca haliyle “Bu projeye nasıl dahil oldunuz?” ya da “Önümüzdeki beş yıl içinde kendinizi nerede görüyorsunuz?” gibi klişenin şahı olan sorular ağzınızdan çıkıverir.  

HEPSİ ÇOCUĞUM GİBİ

Mesela albümünü yeni çıkarmış bir şarkıcıya “En çok hangi şarkınızı sevdiniz?” sorusuna verilen yanıt yüzde bin beş yüz “Hepsi çocuğum gibi, birini diğerinden ayıramam” olur. Albümde kimlerle çalıştığını sorduğunuzda da alacağınız cevap bellidir. Ne hikmetse, piyasanın en ünlü müzisyenleri o albümde yer almıştır ve kimsenin hakkı ödenmez. Söz yazarından gitaristine, aranjöründen klarnetçisine kadar “albümde emeği geçen” her şahsa teşekkürler edilir, türlü çeşit methiyeler düzülür. Sıra albümü anlatmasını istediğiniz soruya gelir. “Nasıl bir albüm oldu?” “Bu kez farklı bir sound denedik” cümlesini siz daha hazmedemeden ardından “Gerçekten inanarak yaptığım bir albüm oldu” yanıtı gelir. Tabii siz terbiyeli bir gazeteci olarak “Ne yani diğerlerini inanmadan mı yaptınız?” diye soramazsınız. Diyelim ki sordunuz. Ağzınızın ortasına iki tokat yemeseniz de tokattan daha ağır gelecek bir cevapla karşı karşıya kalabilirsiniz. Ya da girizgâh sorularınızdan sonra asıl ağzından laf almanız gereken soruları soramadan ortamı terk etmek zorunda kalırsınız. Unutmadan ekleyelim bir de her şarkıcının saç fırçası ve televizyon kumandası muhakkak ama muhakkak onun mikrofonu olmuştur. 

O KADAR ÇEKİNGENDİM Kİ

Peki, oyuncular cephesinde klişe cevaplar ne durumda? Her çiçeği burnunda oyuncunun -ki bu kalıp da mesleğe henüz adım atmış oyuncuyu tarif etmenin en klişe yoludur- en büyük isteği muhakkak bir yurtdışı projesinde yer almaktır. Ve oyunculuk çoğunun çocukluk hayalidir ve nihayet bu hayal gerçekleştirilmiştir. “Demek oyuncu olacağınız çocukluğunuzdan belliymiş” dediğinizde “İnanır mısınız o kadar çekingendim ki ben bile şaşırdım” cümlesiyle siz de bir şaşkınlık geçirirsiniz. Aşkla ilgili bir soru sorulduğunda karşınızdaki kişi cevap verirken senkronize bir şekilde siz de içinizden tekrarlarsınız. “Aşk illa karşı cinse duyulan bir duygu değildir. Bir çiçeğe, bir böceğe, arkadaşa, dosta, anneye, babaya ve tanrıya da (siz içinizden geldiği gibi ekleyebilirsiniz de) âşık olabilirsiniz. 

AİLE GİBİ OLDUK

Elbette doğrudur amma herkesin mi en büyük destekçisi ailesi olur kardeşim? Oysa çoğu gencin bildiği ailenin destek değil, köstek olduğudur. Peki, bu genç oyuncu tayfası boş vakitlerini nasıl geçirir? Allah’tan çekim süreleri çok uzundur da özel hayata dair sorulara cevap vermek zorunda kalmazlar. Zaten hiç boş vakitleri yoktur, olursa da tüm günlerini spor salonlarında geçirirler. Bir de asla gecelerin insanı değillerdir. Ne hikmetse biz gazeteciler de nasıl bir çocukluk geçirdiğini sormazsak olmaz. Ağaç tepesinden inmeyenler ve mahallenin erkek çocuklarıyla top peşinde koşturanların sayısı da çoktur. Sanki erkek çocuklarla arkadaşlık etmek övünülecek bir durumdur. Unutmadan ekleyelim; her yeni dizi seti sıcacık bir aile ortamına gebedir ve oyuncuların samimiyeti seyirciye de geçerse artık o dizi tadından yenmez. 

BU DA SORULUR MU?

Şimdi de iğneyi kendimize batırma vakti. Yeni başlayan bir dizinin oyuncusuna sorulacak banko klişe soru “Bu projeyle yollarınız nasıl kesişti?” olur. Valla karşıdan karşıya geçiyordum, önüme düştü diyecek hali yok ya. Ya yapımcı ya asistanı aramıştır. “Bu proje içinize sindi mi?” sorusu da bir başka klişenin şahıdır. “Yok, hâlâ sindirmeye çalışıyorum. Sinse de sinmese de kaşesine bakıyorum” cevabını mı alacağını sanıyorsun! Eğer oyuncu bir dizinin ortasında senaryoya dahil olmuşsa “Projeye sonradan dahil olmak size zor geldi mi?” diye sorulur. Yahu adamın işi bu! Niye zor gelsin ki. “Önümüzdeki beş yıl içinde kendinizi nerede görüyorsunuz?” Bu nasıl bir sorudur? Cevap bile vermeye değmez. 

HER RÖPORTAJ KEYİFLİ GEÇER

Bir diğer klişe soru; “Ünlüler dünyasında evlilikler neden çok uzun sürmüyor?” olur, eğer karşısında evliliği uzun sürmüş biri varsa bu sefer de evliliğin uzun sürmesinin sırrı sorulması gereken soruların en başını çeker. Her röportaj muhakkak keyifli geçer. Oysa kimi zaman içinizden karşındakinin gırtlağını sıkmak gelir ama yazamazsınız. Her röportajda oyuncunun başka bir yönü keşfedilir, her hafta bir ünlü mercek altına alınır. Sanki laboratuvarda kimyageriz de deney yapıyoruz. Ezcümle yine bir klişeyle bitirelim, ne bu klişe soruların ne de bu klişe cevapların sonu gelir.