İstanbul'un yüzleri hem renkli hem renksiz

Ayşegül Ekin Odabaşı'nın Renkli Renksiz adlı kişisel fotoğraf sergisi Atatürk Kültür Merkezi'nde açıldı. ''Sergide yer alan fotoğraflar İstanbul'un çeşitli yüzlerini ve bu yüzlerin insanlar üzerindeki yansımalarını ortaya koyuyor.'' diyen Odabaşı, objektifiyle İstanbul'un ikilemleri ve çelişkileri içinde, bireylerin kendine nasıl bir yer bulduğu ve bu zıtlıkların bir arada nasıl bir uyum oluşturabildiğini belgeliyor.

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Atatürk Kültür Merkezi, farklı disiplinlerden sanatlara ev sahipliği yapmaya, sanatseverleri de bu sürece dahil etmeye devam ediyor. Onlardan biri de 21 Şubat'ta açılan Renkli Renksiz sergisi. Sanatçı Ayşegül Ekin Odabaşı tarafından çekilen, özellikle İstanbul fotoğraflarına odaklanan sergi, AKM'nin Çok Amaçlı Salonu'nda 4 Mart'a kadar görülebilecek. Biz de açılış öncesi Odabaşı ile bir araya geldik. Sohbetimize geçmeden önce kendisini daha yakından tanıyalım: "1979 yılında İstanbul'un renkli ve tarih dolu sokaklarında dünyaya geldim. 1995 yılında, sanat yolculuğuma adım attım ve Orhan Dayal'ın rehberliğinde resim eğitimine başladım. Dayal'ın atölyesinde geçirdiğim üç yılın ardından, İlhami Atalay'ın yanında eğitimime devam ederek kendi sanatsal kimliğimi ve ifademdeki derinliği geliştirmeye çalıştım. 2000'li yılların başlarında, bakış açımı fotoğraf sanatıyla zenginleştirmeye çabaladım ve eserlerime yeni bir boyut kazandırmaya gayret ettim. Heykel ve kolaj çalışmalarımla sanatsal üretimlerimi daha da çeşitlendirerek, 2017 yılında göç olgusunu derinlemesine işlediğim Çağdaş Eserlerle Göç Sergisi'nde eserlerimi sergileme fırsatı buldum. 2020 yılında Kabataş'ta Re'start Galeri'yi açtım. Burası, kendi eserlerimi sergilemenin yanı sıra diğer sanatçıların eserlerine de ev sahipliği yaparak, sanatsal diyalog ve etkileşimi teşvik eden bir mekân haline geldi. Şu an, Ressam Cemal Toy'un Balat'taki atölyesinde ve kendi atölyemde, sanatsal arayışlarımı sürdürüyorum."

ÂNI DONDURMAKTAN ÇOK DAHA FAZLASI

Fotoğraf ve fotoğrafçılık teknik anlamlarının dışında sizin için ne ifade ediyor?

Fotoğraf ve fotoğrafçılık, benim için ânı dondurmanın ya da zamanı bir çerçevede sonsuz kılmak için kullanılan bir araçtan çok daha fazlası. Bu sanat formu, dünyayı, özellikle de benim için sonsuz bir ilham kaynağı olan İstanbul'u, farklı perspektiflerden görebilmemi sağlıyor. Fotoğrafçılık, gözle görülemeyen detayları yakalamayı, bir ânın özünü, ruhunu ve en önemlisi ardındaki hikâyeyi öne çıkarabilmeyi mümkün kılıyor. Bu süreç, sadece bir gözlemci olmaktan çıkıp, yaşanılan ânın bir parçası olmayı, onu derinlemesine deneyimlemeyi ve sonra da bu deneyimi başkalarıyla paylaşmayı içeriyor. Fotoğrafçılık, bana, yaşamın karmaşasında anlam bulma ve onu başkalarıyla paylaşma fırsatı veriyor.

TEKNİK MÜKEMMELİK KADAR HİS DE ÖNEMLİ

Kendi fotoğraf üslubunuzu teknik ve içerik olarak nasıl tanımlarsınız?

Kendi fotoğraflarımı gölgelerin, yansımaların ve ışığın dramatik kullanımıyla şekillenen, derin anlamlar ve hikâyeler barındıran çalışmalar olarak tanımlarım. Çalışmalarımda teknik mükemmellik kadar, çektiğim konu ve onun bana hissettirdikleri de ön planda. Üslubum, gerçeklikle hayalin, ışıkla gölgenin, renkle renksizliğin sınırlarında dolaşır. Fotoğraflarım, genellikle ânın dramatik ve duygusal yönlerini vurgulayan, görsel hikâyeler anlatma çabasında. Gölgeler ve yansımalar kullanarak, görünenin ötesine geçmeye, izleyicilerin bakış açılarını değiştirmeye ve onları, gördüklerinin daha derinlerindeki anlamları düşünmeye teşvik etmeye çalışırım. İnsan hikâyeleri, şehrin ikilemleri ve çelişkileri üzerine yoğunlaşarak, izleyicilere hem estetik bir zevk sunmayı hem de onları düşündürmeyi amaçlarım.

İSTANBUL'UN ZITLIKLARI VE ÇELİŞKİSİ BU SERGİDE

Renkli Renksiz serginizin çıkış noktası ne oldu?

Sergimin çıkış noktası, İstanbul'un zengin dokusuna, bu şehrin bireyler üzerindeki etkisine ve şehrin kendine has ikilemlerine olan derin ilgimden kaynaklanıyor. Bu sergi, şehrin ve onun sakinlerinin yaşadığı zıtlıkları, renklerin ve renksiz anların iç içe geçtiği, gözle görülenin ötesindeki derinlikleri keşfetme arzusunun bir ürünü. Sergide yer alan fotoğraflar, İstanbul'un çeşitli yüzlerini ve bu yüzlerin insanlar üzerindeki yansımalarını ortaya koyuyor. Fotoğraflar aracılığıyla, şehrin renkli ve dinamik yaşamından kesitler sunarken aynı zamanda renksiz ve melankolik anlarını da gözler önüne sermeye çalışıyorum. Bu eserlerde, şehrin ışığı ve gölgesi, hareketi ve durağanlığı, gürültüsü ve sessizliği arasındaki dengeleri yakalamaya çalıştım. Ortak tema, İstanbul'un bu ikilemleri ve çelişkileri içinde, bireylerin nasıl bir yer bulduğu ve bu zıtlıkların bir arada nasıl bir uyum oluşturabildiğidir. Her şeyin üzerinde de İstanbul'un karşıt duyguları dengede tutabilen olağanüstülüğü yer alıyor.

MANİPÜLASYON AŞIRIYA KAÇARSA ÖZDEN UZAKLAŞILIR

Fotoğrafa dijital ortamda düzenleme yapılması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Dijital ortamdaki teknik müdahalelerin fotoğraf sanatını daha da zenginleştirdiğine inanıyorum. Çağımızın getirdiği teknolojik imkânlar sayesinde hayal gücümüzü daha geniş çerçevede ifade edebilme şansına sahibiz. Shop veya benzeri uygulamalar, yaratıcı sürecin bir parçası olarak kullanıldığında, eserlere yeni boyutlar ve derinlikler katabilir. Ancak bu sürecin bir sanatçı olarak dürüstlüğümüzle, eserin özgünlüğüyle ve ifade etmek istediğimiz mesajla uyumlu olması önemlidir. Günümüzde dijital manipülasyon ve düzenlemelerin suiistimal edildiğine dair bir endişe mevcut. Fotoğrafçılığın temelinde yaşamdan kesitler sunmak, gerçekliği belgelemek yatar. Dijital müdahaleler, bu gerçekliği bozmadan, sanatçının vizyonunu ve yaratıcılığını ifade etmek için kullanıldığında değerlidir. Ancak manipülasyonun aşırıya kaçtığı, gerçekliği çarpıttığı durumlar, fotoğrafın özünden uzaklaşılmasına neden olabilir. Fotoğraf sanatında önemli olan teknolojinin sunduğu imkânları, sanatın ve ifadenin hizmetine sunarak, izleyiciye anlamlı ve etkileyici eserler sunabilmek.

GÖLGELERİ KEFŞETMEYE DEVAM EDECEĞİM

Fotoğrafa dair gelecekte neler yapmak istiyorsunuz?

Gölgeler konusunda çalışmalarımı genişleterek, onların hikâye anlatımındaki gücünü ve estetik değerini daha fazla ortaya çıkarmayı planlıyorum. Aynı zamanda, İstanbul'daki yapıları ve onların çevresinde gelişen insan hikâyelerini yakalamak, şehrin zengin kültürel ve tarihi mirasını daha geniş bir perspektiften ele almak benim ilgi alanı. Bunun yanı sıra İstanbul'un farklı dinlerin ve inanç sistemlerinin bir arada yaşayışı, bu çeşitliliğin sosyal dokuya ve şehir hayatına nasıl yansıdığına dair görsel bir anlatı oluşturmak istiyorum. Kısaca gelecekteki plan ve projelerim, gölgelerin gizemini keşfetmek, İstanbul'un mimari ve tarihi zenginliklerini ön plana çıkarmak ve şehrin dini çeşitliliğine ışık tutmak üzerine kurulu.