İstanbul'dan Sofya'ya: Bir kompartıman yolculuğu

Bulgaristan Turizm Bakanlığı'nın davetiyle, yağmurlu bir İstanbul akşamı Halkalı GAR'dan TCDD treni ile başlayan Sofya yolculuğumuz, Bulgaristan sınırlarına yaklaşınca yerini bembeyaz kara bıraktı... Kompartımanımızın penceresinden yol boyu bize eşlik eden beyaz taneler, bölgenin kültürel ve doğal yapılarını da beyaza bürümüştü. Trenden indiğimizde ise Sofya bizi eşsiz tarihi ve keskin Balkan soğuğu ile karşıladı, ardından keyifli bir iki gün sundu...

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Yolculuklar her zaman keyiflidir... Öyle ki yolculuk yapmaktan keyif alan kimi insanlar için nereye gittiğinizin çok da önemi yoktur. Varılacak yerden daha önemlisi, yolculuk sürecinin kendisidir çünkü. İşte sanırım ben de bu formatta bir yolculuğu geride bıraktım geçtiğimiz günlerde. Bulgaristan Turizm Bakanlığı'nın davetiyle İstanbul Halkalı'dan Sofya trenine treniyle Balkanların bu güzel kentine gittim. İstanbul'dan yağmurla başlayan yolculuğumuz Bulgaristan sınırını geçtiğimiz andan itibaren yerini yoğun kar yağışına dolayısıyla bembeyaz görüntülere bıraktı. Yataklı, içi sıcacık kompartımandan dışarıyı seyrederek yolculuk yapmak hem kartpostal görüntüleri zihnime kazıdı hem de farklı bir seyahat deneyimi sundu.

BÖLGENİN EN KALABALIK ŞEHRİ: SOFYA

Nihayet 15 saati aşan yorucu ama bence daha çok keyifli olan yolculuğumuzun ardından Sofya'ya vardık. Burası ülkenin Avrupa'ya en yakın kenti. Zaten ülkenin komşuları da Sırbistan, Kuzey Makedonya, Yunanistan ve Türkiye. 7 milyona yakın nüfusa sahip bir ülke olan Bulgaristan Sofya'sı hem bölgenin hem de Balkanların en öne çıkan şehirlerinden biri, ülkeninse en kalabalığı. Doğası, yeşil odağı ve tarihi güzellikleriyle misafirlerine keyifli bir deneyim sunuyor. Biz de bu deneyime kış aylarında tanık olduğumuz için biraz üşüdük elbette. Ancak bizim mutfağımıza çok yakın olan lezzetli yemekleri ve güler yüzlü insanlarıyla soğuğu pek hissetmemeye çalıştık.

DOĞASI VE MÜZELERİ ÖN PLANDA

Kaldığımız iki günlük süreçte de hem bu yemekleri tattık hem de tarihi güzelliklerini keşfe çıktık. Sosyalist Sanat Müzesi ile Ulusal Tarih Müzesi, şehrin öne çıkan en önemli müzesi. Bulgaristan'ın tarihinde iz bırakanların heykelleri ile binlerce eserin yer aldığı bu müzeler, ziyaretçilerine Bulgaristan'ın tarihi konusunda da önemli bilgiler veriyor.

Gezimizin öne çıkan isimlerinden biri de elbette Bulgaristan Turizm Bakanı Zarista Dinkova ile ülkenin en önemli şeflerinden biri olan Andre Tokev oldu. Bakan Dinkova bir dağ restoranında yemekte bize eşlik etti ve sorularımıza yanıtlar verdi. Şef Tokev ise Türk grubuna hazırladığı özel menüsüyle lezzetli bir akşam sundu.

Her ne kadar Sofya'dan dönüşümüzü uçakla yapmış olsak da acelesi olmayanlar için gidişte de treni tercih etmelerini öneririm. Hem keyifli bir yolculuk hem de farklı bir deneyim için...

BULGARİSTAN'IN MASTERCHEFİ ANDRE TOKEV: TÜRKLERİ 'SU VE TOPRAK' MENÜSÜYLE KARŞILADI

Gezimizin en 'lezzetli' anlarından biri ise ülkenin en iyi ev ünlü şeflerinden biri olan Andre Tokev ile buluşmamızdı. Tokev, Bulgaristan'daki MasterChef programında 6 sezon jüri üyeliği yapmış biri. Ünlü şef bizi kaldığımız Intercontinental Sofia Oteli'ne kısa bir mesafede olan küçük ama keyifli bir restoranda ağırladı. Bize sunduğu yemeklerin menü temasını "Su ve Toprak" olarak açıklayan şef, tüm akşam boyunca Türk heyetiyle ilgilendi ve sorularımızı içtenlikle yanıtladı. Şef ayrıca Türkiye'deki ünlü şefleri Bulgaristan'da ağırlamak ve onların deneyimlerinden faydalanmak istediğini söyledi: "Özellikle Michelin yıldızlı restoranların şefleriyle bir araya gelmeyi çok istiyoruz."

TÜRK ŞEFLERİ BULGARİSTAN'A BEKLİYORUZ

Başarılı şef, Andre Tokev, Türkiye'deki Master Chef programını izlediğini de söylerken, kendisinin de Bulgaristan'da bir dönem aynı prorgamda jüri üyeliği yaptığını da belirterek, "Türkiye'deki programın şeflerini Sofya'ya bekliyoruz" dedi. Bu özel akşamın özel menüsü ise şöyleydi: Köpoğlu, üzerine taze peynir, maydanoz köpüğü ve sarımsaklı sos ile servis edilen soğuk bir mezeydi. Ara sıcak olarak gelen tabağımızdan ilki Bulgaristan Bezden Köyü'nden gelen marine edilmiş alabalık füme krem, teteven salamurası ve turşu ile servis edildi. Diğer ara sıcak ise kurutulmuş kabak içinde bal kabaklı tarhanaydı... Ana yemeğimiz de ördek ciğerli bıldırcın sarması, trüf sosu ve elma cipsiyle masamıza geldi. Geçenin sürprizi de Türk kahveli dondurma ve cevizli krem ile servis edilen "Garash" pastasıydı.

BULGARİSTAN TURİZM BAKANI ZARİSTA DİNKOVA: TÜRKİYE İLE ARKADAŞIZ, REKABETTE DEĞİL

Türkiye ile rekabet içinde değiliz, biz arkadaşız. Bizim güçlü taraflarımız ayrı, sizinkiler ayrı. Ayrıca iki ülkenin büyüklükleri de birbirinden farklı. Bu nedenle rekabet diye bir şey yok. Öte yandan ülkemize Türkiye'den misafirlerin gelmesini çok istiyoruz. Her iki tarafında birbirine gidiş gelişlerini bir dengeye oturtmak istiyoruz. Sizin de bakanınızla bu konuyu gündeme getirerek konuştuk. Bu konuda da biz bakanlık olarak Türk vatandaşlarının ülkemize girişini kolaylaştırmak adına ve onlara daha kolay vize verebilmek adına çalışmalar yapıyoruz. Bilincindeyiz ki Türkiye potansiyel olarak güçlü bir nüfusa sahip. Ancak ortadaki vize konusu çok büyük bir engel. Biz de teknik kolaylıklar için çalışıyoruz.

BAKANLIĞINIZ İLE PARTNERİZ

Türkiye'ye bir turizm ataşesi atayarak aslında Türkiye'nin bizim için ne kadar önemli olduğunu göstermek istedik. Şu anda 3 turizm ataşemiz bulunuyor, diğer ikisi de Almanya ve Polonya'da. Mümkün olduğu kadar Türkiye'deki fuarlara da katılıyoruz. Ayrıca yeni bir imza attık. Yakın zamanda Türkiye'deki sosyal ve geleneksel medyalarda Bulgaristan reklamlarımız dolaşacak. Benim de Türkiye ile ilgili ayrıca programlarım var, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı bizim partnerimiz, karşılıklı çalışmalar yapıyoruz. Biliyorsunuz, yakın zamanda bir operamız gösterildi Atatürk Kültür Merkezi'nde. Bu o çalışmaların bir parçasıydı.

DÖRT MEVSİM TURİSTLERİ AĞIRLAMAK İSTİYORUZ

Bu kış Bulgaristan'a bayağı kar yağacak. Bu nedenle kayak sporlarımızı iyi geçireceğimizi düşünüyoruz. Ancak bizim merkezlerimiz sadece kayağın değil aynı zamanda SPA'nın da merkezi. Kaplıca ve şifalı sular konusunda Avrupa'da ikinci sıradayız. Her yerden şifalı sularımız çıkıyor. Aynı zamanda şifalı tedaviler de uyguluyoruz. Bulgaristan'a özel farklı masaj tekniklerimiz de var. Fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezlerimiz de havaların temiz olduğu yerlerde konumlu. Dört mevsim bütün imkanlarımızla turistleri ağırlamak istiyoruz. Biz de aynı zamanda macera ve mağara turizmi de var. Bulgaristan mağara açısından çok zengin bir yer. Kısacası ülkemizde her türlü turizmi geliştirmeye çalışıyoruz. Ama sağlık ve SPA turizmini ön planda tutuyoruz.