İstanbul'dan kaybettiği babasına müziğiyle seslendi

İran asıllı Norveçli sanatçı Marie Sahba, ilk albümü A Billion Years Too Soon'u dinleyicileriyle buluşturdu. Babasını kaybettikten sonra yaşadığı yas ve iyileşme sürecini müziğine yansıtan Sahba, İstanbul ziyareti sırasında Galata Köprüsü'nde yürürken bir dönem burada yaşayan babasına hitaben kaleme aldığı albümle aynı anı taşıyan şarkının klibini de İstanbul'da çekti.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Geçen yıl İstanbul ve Ankara'da verdiği konserleriyle akıllarda kalan İran asıllı Norveçli sanatçı Marie Sahba, ilk albümü A Billion Years Too Soon'u müzikseverlerle buluşturdu. Duru, hüzünlü sesi ile dinleyicilerin kalbine giren Sahba, 2021 yılında vefat eden babasının ardından yaşadığı yas ve iyileşme sürecini konu alan albümünü Akşam Cumartesi'ye anlattı. İran, Azerbaycan, Türkiye ve Norveç gibi farklı kültürlerin izlerini taşıyan Sahba, babasının İstanbul'da geçen kısa dönemine hitaben kaleme aldığı albümle aynı adı taşıyan A Billion Years Too Soon parçası ile ilgili şunları aktardı: "Babamın vefatından sonra hayatlarımızı nasıl yaşadığımızı, gerçekte neyin önemli olduğunu ve öldüğümüzde ne olacağını düşünüyordum. Yabancı bir ülkede daha iyi bir gelecek inşa etme umudu taşıyan genç bir adam olarak İran'dan İstanbul'a yaptığı yolculuğun müziğini seslendirerek onu onurlandırmak istedim." Şarkının klibi de Galata Köprüsü'nden Sultanahmet'e uzanan İstanbul görüntüleri eşliğinde Türk yönetmenler Emre Köktaş ve Çağla Çağlar tarafından çekildi.

AZERİCEYİ DÜNYA DUYSUN İSTİYORUM

Albümü konuşmadan önce sizi tanımak isteriz. Ne zamandır müzikle ilgileniyorsunuz?

Bebeklikten beri diyebilirim. Müzikle ilgili ilk anılarımdan birini annem anlatmıştı; evimizin salonundaki hoparlörlere yaslanarak Vivaldi'nin Dört Mevsimi'ne başımı sallıyormuşum. Henüz yürümeyi bile öğrenmemişken... Müziğe olan takıntım o günden beri var. Müzik lisesinden ana ders olarak klasik piyano ile mezun oldum. Kollarım, sırtım ve boynumdaki iltihaplanma ve ağrı nedeniyle bırakmak zorunda kaldım. Aynı anda şan dersleri de alıyordum. Piyanoyu bırakınca vokal kısmına ağırlık verdim. Şarkı sözleri de yazıyordum.

Norveç, İran ve Azerbeycan... Farklı kültürlerin izlerini taşıyorsunuz. Bu sizin müzik yolculuğunuzu nasıl etkiliyor?

Farklı kültürler hem müziğimi hem de hayatımı büyük oranda etkiledi. Doğu ve Batı kültürlerinin zenginliğiyle büyümekten dolayı çok minnettarım. Babam, İran'ın daha önce Azerbaycan'ın bir parçası olan kuzey kısmında yaşamış ve 18 yaşında İstanbul'a gelmiş. Burada dört yıl yaşadıktan sonra Norveç'e taşınmış. Bundan dolayı evimiz her zaman Türkiye, Azerbaycan, İran ve Batı müziğiyle doluydu. En sevdiğim anılardan biri, babamla koltukta oturup İbo Show'u izlemekti. Bu kültürlerin karışımı benim köklerim olduğu için bunları müziğimde kullanmak beni "bütün" hissettiriyor.

Müziğinizde o zaman bir Doğu, Batı sentezi var. Öyle mi?

Müzik tarzım yıllar içinde evrim geçirdi. Doğu ile Batı'nın buluşma noktasını keşfetmeye odaklandım. Azerbaycan, İran ve Türkiye'deki geleneksel enstrümanları İngilizce sözler ve Batı enstrümanları ile biraraya getirdim. Bunu özellikle Azeri Baby EP'mde ve bu yıl şubat ayında çıkan ilk albümüm 'A Billion Years Too Soon'da görmek mümkün. Zengin kültürel mirasımı modern elektronik müzikle doğal bir şekilde harmanlamaya çalıştım. Azerice ve İngilizce seslendiriyorum şarkılarımı. Bunları bir araya getirmeyi seviyorum. Çünkü beni bütün hissettiriyor ve zengin kültürel mirasımı küresel olarak temsil etmek istiyorum. Azerice çok güzel bir dil ve dünyanın onu duymasını istiyorum.

YAS VE İYİLEŞME SÜRECİMİN BİR ÇIKTISI

Albümü konuşalım o halde. A Bilion Years Too Soon hayırlı olsun... Albümün çıkış noktası ne oldu?

Teşekkür ederim! Başlangıç noktası, babamı kaybetmenin acısı ve kaybıyla başa çıkmaktı. 56 yaşında kanserle mücadele ettikten sonra vefat etti. Bu durum kalbimi ve ruhumu parçaladı diyebilirim. Gerçekten hayattaki güven kaynağımdı ve onu bu kadar erken kaybetmek benim için büyük bir şok oldu. Bu da müziğime yansıdı. Şarkı yazmak benim için bir terapi gibi ve yaşadığım şeyler dışında başka bir şey hakkında yazamıyorum. İlhamım genellikle hayat ve o anda yaşadıklarım hem iyi hem kötü olanlar üzerinden gelir. Babamın ölümünden sonra yas ve iyileşme süreci hakkında başka şarkılar yazmaya çalıştım ama imkânsızdı. Bu durum aynı zamanda her şeyi çok ham ve gerçek yapıyor bence. O yüzden bu albümde bu tarz eserler çıktı.

Sadece size ait eserler mi var albümde?

Albüm, benim ve sevgili arkadaşım Martin Vinje'nin yazıp ürettiği 9 şarkıdan oluşuyor. Bu kadar kişisel bir albüm yapmak korkutucu olabilir ve bunu başka kimseyle yapamazdım. Martin, ne yaşadığımı ve albüm için vizyonumu anladı.

Albümün ilk klibi de albümle aynı adı taşıyan parçaya gelmiş. Bu parçanın bir hikâyesi var mıdır?

A Billion Years Too Soon albümün kalbi ve ruhudur. Bu şarkı, İstanbul'da genç bir adam olarak yaşayan, ama çok erken kaybettiğim babama bir övgüdür. Babamın vefatından bir yıl sonra, Nisan 2022'de İstanbul'u ziyaret ettim ve şarkıyı o zaman burada yazdım. Gün batımında sahil boyunca yürürken ona çok yakın hissettim ve babamı, orada genç bir adam olarak, tüm hayalleri, korkuları ve gelecek için umutlarıyla hayal ettim; 18 yaşındayken buraya geldiğinde ve kıyı boyunca yürüdüğünde, İstanbul'u seyrederken ne hissetti? Hangi hayalleri vardı? Nasıl korkuyordu? Evinden çok uzaklarda... 22 yaşında Norveç'e taşındı ve sıfırdan başlayarak kendini inşa etti, bu kadar uzakta sevdiklerinden nasıl güç buldu? Sonra "Milyarlarca yıl çok erken" ifadesi aklıma geldi. Bu şarkı 56 yaşında, hayattan zevk alan bir adamken onu çok erken kaybetmenin umutsuz hissini anlatıyor.

Klibi de bu yüzden mi İstanbul'da çektiniz?

Tüm bu yaşananlardan sonra başka bir yer düşünmedim açıkçası. Emre Köktaş, Çağla Çağlar ve ekipleriyle iş birliği yapma şansına sahip oldum. Geçen yıl mayıs ayında farklı İstanbul lokasyonlarında müzik videosunu çektik. Köktaş ve ekibi gerçekten beni etkiledi. Güzel bir iş çıktı ortaya. Babamı ve İstanbul'u böyle güzel bir şekilde onurlandırma fırsatını yakaladığım için mutluyum.

BU ŞEHRİN KALBİMDE ÖZEL BİR YERİ VAR

Burada müzik çalışmalarınıza devam edecek misiniz?

İstanbul her zaman kalbimde özel bir yere sahip. İlk ziyaretimde 16 yaşındaydım, babam ve kardeşimle birlikte geldik ve İstanbul'dan ayrılırken 24 saat boyunca ağlamıştım. Babam benim delirdiğimi düşünmüştü ama sadece burada ayrıldığım için bir kalp kırıklığı vardı. İstanbul'da kendimi evimde ve huzurlu hissediyordum. Ayrılmak benim için zor oldu. Bu yüzden İstanbul'a her seyahat planladığımda çok heyecanlanıyorum. Son yıllarda müziğim dolasıyla daha sık gelme fırsatım oldu. Şimdi de heyecan verici işbirlikleri ve konserler var önümüzde. Bunları paylaşmayı ve yeniden tur yapmayı sabırsızlıkla bekliyorum.