İstanbul Lalesi'ne iade-i itibar

İstanbul'un asırlardır en güçlü simgelerinden biri olan lale, birkaç yıldır sessiz sedasız çekildi hayatımızdan. 2015'ten beri her yıl yapılan Lale Festivali artık sadece Emirgan'a hapsolmuş vaziyette. Emirgan'da ekilen lale sayısı da 10 milyon adetten üç buçuk milyona geriledi. İstanbul Lale Vakfı'nın yeni yönetimi şehrin sembolüne eski itibarını kazandırmak için harekete geçti.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

İstanbul florasında ilk sırada yer alan bitki hiç şüphesiz lale. Anadolu'ya girişi 11. yüzyıla tarihlense de kültürel anlamda hakettiği zirveye yerleşmesi İstanbul'da varlık göstermesi ile mümkün olmuş. İstanbul Lalesi ise şehre özgü, özel bir tür. İğne uçlu taç yapraklı formuyla 16. yüzyıldan itibaren kendini gösteren lale, 18. yüzyılın başında Osmanlı Tarihi'nde bir devre de adını verdi. Hemen tüm sanat disiplinlerinde güçlü bir ilham kaynağı olan lalenin yetiştiriciliği de adeta bir sanata dönüştü İstanbul'da uzun yıllar boyunca. Renk ve şekillerine göre fevvarei nur (nur fıskiyesi), necmi çemen (çimen yıldızı) , lali muzab (erimiş yakut; erimiş dudak) , dameni dür (inci eteği) gibi isimler verildi her birine özenle. Çokça kitap kaleme alındı. Yıllarca İstanbul'u süsleyen bu özel lale 19. yüzyıl ile birlikte kayboldu. Başlatılan genetik çalışmaların ardından, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin çabalarıyla 2000'li yılların başlarında İstanbul Lalesi yeniden yaşama döndürüldü. Her bahar yapılan lale festivali ile sadece Emirgan değil şehrin her noktası şehrin bu en özel çiçeğiyle donatıldı. Ancak ne hazindir ki son birkaç yıldır laleler giderek çekildi İstanbul'un sokaklarından, parklarından, bahçelerinden. Emirgan'da bile ekilen lale sayısında gözle görülür bir azalma var. Sanki bir el şehrin bu en özel, kültürel ve manevi anlamı en güçlü sembolünü görünmez hale getirmek için özel bir çaba harcıyor. Neyse ki laleyi sahiplenen, bu kültürün yaşatılması için çabalayan birileri de var. İBB eski başkanı Kadir Topbaş tarafından 2016'da kurulan İstanbul Lale Vakfı, göreve gelen yeni yönetimiyle İstanbul'u yeniden lalesine kavuşturmayı hedefliyor. Vakfı, müzesi ve sergi salonları ile şehrin yeni bir sanat ve buluşma noktasına dönüştürmek isteyen Yönetim Kurulu Başkanı Salih Arslan ile plan ve projelerini konuştuk.

İstanbul Lale Vakfı ne zaman kuruldu, bilenler bilir ama bir kez de sizden dinleyelim vakfın hikâyesini...

İstanbul Lale Vakfı, Türkiye genelinde lalelerin yaygınlaştırılması, lale türlerinin araştırılarak çoğaltılması, ulusal ve uluslararası platformda tanıtılması, bilinirliğinin artırılması ve üretiminin geliştirilmesi; lalenin Türk kültür ve sanat hayatındaki yerinin araştırılması ve bu konuda yapılmış bilimsel çalışmaları ve eserleri tanıtmak, sergilemek amacıyla İstanbul eski Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından 2016 yılında kuruldu. Vakfımız, adı ile özdeşleşen Emirgan Korusu'nun yanı başındaki tarihi bir yapıda hizmet veriyor.

Yerelde İstanbul´un genel de ise ülkemizin endemik bitkisel florasında önemli bir yer tutan lalenin tekrar geçmiş ışıltılı günlerinde olduğu gibi bir peyzaj öğesi olarak öneminin ortaya çıkarılması, üretiminin artırılması, yaygınlaştırılması, ülkemizin ekonomisine ve istihdamına katkı sağlayacak çalışmaları yürütmek, bu konuda çalışan, kişi, kurum ve kuruluşları desteklemek, bilimsel amaçlı çalışmaları yürütmek gayesiyle kurulan bir vakıfız. Bu anlamda lalenin bir çiçek olmasının ötesinde kültürümüzde geleneksel el sanatlarımızda ve edebiyatımızın çeşitli dallarında bir figür ve esin kaynağı olmasından hareketle bu değerlerimizin gelecek nesillere aktarılmasını hedefliyoruz. Vakfımız bu amaçlar doğrultusunda bu yıl içerisinde İstanbul Lale Müzesi ve Araştırma Merkezini de kurarak faaliyete geçirmeyi planlıyor.

Şu an İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile organik bir bağı var mı vakfın?

6 ay önce yönetim kurulu değişikliği yapıldı ve biz devraldık vakfı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi şu anda müze gelirinden sadece yüzde 5 pay alıyor. Onun haricinde İstanbul Lale Vakfı ile herhangi biri organik bağı yok. Bu mekân zaten Meclis Kararı ile 25 yıllığına Lale Vakfı'na tahsis edildi.

Vakıf çatısı altında ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında yaklaşık 3 milyon insan ziyaret ediyor Emirgan Korusu'nu. 2015'ten beri lale festivali yapılıyor. Müzeyi de mutlaka gezmek istiyorlar. Müzede sergilenen eser sayısı bu dönemlerde 250'nin üzerine çıkacak. Müze kalıcı ama Mart, Nisan, Mayıs aylarında Topkapı Sarayı, Dolmabahçe ve Askeri Müze gibi kurumların bize emanet olarak verdiği eserler de sanatseverlerle buluşacak.

Önümüzdeki yıl bahçenin ekimini biz yapmak istiyoruz. Dolayısıyla İBB'ye hiçbir ekonomik yükü de olmayacak. Seneye Taksim Meydanı'nda da lale halısı yapmayı planlıyoruz. Bunu sadece İBB, Lale Vakfı değil Kültür Bakanlığı'nın da içerisinde olduğu bir proje olacak bu. Tabi bahar aylarıyla sınırlı kalmadan yılın her mevsimine yaymak istiyoruz İstanbul'daki lale ve çiçek kültürünü.

Şu ana kadar 61 ülkeden katılımın olduğu dünya Lale zirveleri yapıldı bu mekânda. Yılda 50 milyon lale soğanı üretip bunun bir kısmı İstanbul'a bir kısmı diğer şehirlere dağıtıldı. Önceleri İstanbul'da Emirgan Korusu'na 10 milyon adet lale soğanı ekiliyordu. Bu yıl sadece üç buçuk milyon ekildi. Biz şehirde lalenin yeniden görünür hale gelmesini sağlamak istiyoruz. Önümüzdeki haftalarda Dolmabahçe Sarayı, Atatürk Kültür Merkezi, İslam Eserleri Müzesi gibi Kültür Bakanlığına bağlı müzelerde lale soğanı ve laleyi ücretsiz dağıtacağız. Lale ekim dönemlerinde de soğanlar yine ücretsiz olarak dağıtılacak.

LALE, İSTANBUL'UN ORTAK DEĞERİ

Müzede, lalenin bir çiçek olarak gelişiminin yanı sıra Osmanlı'dan günümüze bir desen olarak nasıl yer aldığına dair örnekleri de görmek mümkün. Geçmişte bakırdan cama seramikten tekstile, mermere nerede kullanılmışsa onlar üzerinde çalışıp o motiflerle ilgili güncelleme yaparak daha farklı nerelerde kullanabiliriz sorusuna cevap arayacağız. Bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz. İstanbul'un sembolünü yeni nesillerle buluşturmak ve sahiplenmeleri sağlamak için de her yıl laleyi büyük oranda öğrencilere ektireceğiz. İstanbul Lalesi'ni toplumun her kesiminin sahiplendiği bir noktaya getirmek istiyoruz. Bu yüzden bütün ilçe belediyelerinin sahipleneceği bir model haline getirmeye çalışıyoruz. 39 ilçenin tamamının başkanları ile görüşüyoruz. Çünkü bu ortak bir değerimiz, İstanbul'un ve Türkiye'nin sembolü. Lale İstanbul'da onore edilmiş, asırlar boyunca bu kadar sahiplenilen tek çiçek. Üzerine çok fazla şiir yazılan, çok fazla sanatsal çalışma yapılan dönemler olmuş.

Ve yine laleyi sanatla buluşturmak istiyorsunuz sanırım...

Evet, Lale Vakfı ve Müzesi'nin sanat camiasının buluşma noktası olmasını ve daha fazla sanatseverin burayı tanımasını istiyoruz. Böylelikle lale kültürü daha geniş kesimlere ulaşabilecek ve yurtdışında da tanınmasına katkı sağlayacağız. Düşünün James Bond filmlerinden birinin çekimleri Sultanahmet'teki lale halısı yüzünden İstanbul'da yapılmıştı. Filmde de o bölümler genişçe yer almıştı. Kadir Bey vakfımızın da sürekli sanatçılarla, filmlerle anılmasını öneriyordu. Bu yüzden 2025'in Haziran ayına kadar sergi alanında yer vereceğimiz sergilerin ön anlaşmaları ve sözleşmelerini imzaladık. Uluslararası bir galeri olacak. Bu yılki çalışmalarımız arasında kısa film, fotoğraf ve resim yarışmaları var. Şiir ve edebiyat alanında da yarışmalar düzenleyeceğiz. Bir bienal hazırlığımız da var. Mart ayında geliri depremzedelere gönderilmek üzere bir müzayede yaptık. Nisan ayı içerisinde bir müzayede daha yapacağız.

Müze satış noktasında da sanatçılarımızın lale formunu kullanarak tasarladıkları çini, cam, seramik objeler ve çeşitli takılardan oluşan kreasyonlar var. Sanatçıların Lale Müzesi için ürettikleri kişiye özel ürünler de olacak.

Uluslararası ölçekte neler yapıyorsunuz?

Büyükelçilikleri zaman zaman buraya davet edip lale ve Lale Müzesi ile ilgili onlarla da ortak çalışma yapıyoruz. Vakfımızın aralarında Kanada, Japonya ve Avusturya'nın da bulunduğu on ülkede lale bahçeleri var. Bunların sayısını artıracağız. Şu anda Romanya ve Çekya ile ön görüşmelerini yapıp onaylarını aldık, o iki ülkede de bahçe yapacağız. Yunus Emre Enstitüsü de şu anda Moskova'da bununla ilgili bir çalışma yapıyor. Lale halıları da yapacağız ama daha ziyade o ülkelerde bize ait lale bahçeleri olacak. Lale aracılığıyla o ülkelerle bir dostluk kurmuş olacağız.

Vakıf Merkezi'nin tarihi bir yapı oluşu dikkatimi çekti. Daha önce ne olarak kullanılmış burası?

Bu bina 1871-1878 yılları arasında Emirgan Korusu'nda inşa edilen Beyaz ve Sarı köşklerin müştemilatı olarak kullanılmış. 19.yy'ın ikinci yarısında Sultan Abdülaziz bugün Emirgan Korusu olarak bilinen alanı Mısır Hidivi İsmail Paşa'ya vermiş. Köşklerin alt tarafındaki bu yapının da at ahırı, hizmetlilerin ve lojistik ihtiyaçlarının karşılandığı, içinde çamaşırhane, mutfak, ekmek fırını ve benzeri birimlerin yer aldığı bir hizmet alanı olduğu düşünülüyor.

Güzeli güzel ile anlattılar

İstanbul Lale Vakfı, bu bahar lale mevsimini iki özel sergi ile karşıladı. Biri Ramazan ayının ilk günlerinde açılışı gerçekleştirilen "En Güzel İsimler: Esmaü'l Hüsna" sergisiydi.

İstanbul Beylerbeyi Sabancı Olgunlaşma Enstitüsü tarafından hazırlanan sergide Esmaü'l Hüsna'yı oluşturan Yüce Allah'ın 99 ismi ebru, seramik ve el nakışı sanatlarıyla yazılarak tamamlandı. Yarın son bulacak bir diğer sergi de 'Kalaylı Cevher Bakır' sergisi.