İnsanın da hayvanın da yaşam hakkı korunabilir

Yedikule Hayvan Barınağı hem insanların hem de hayvanların yaşam haklarını koruyarak sokak hayvanları sorununa çözüm üretiyor. ''Hayvanla ilgili bir sorun varsa barınakta bakımı sağlanıyor. Çeteleşme varsa onlara müdahale ediyoruz.'' diyen Fatih Belediye Başkanı M.Ergün Turan, ''Burada bir tedavi merkezi yaptık, veteriner kadromuzu tamamladık, hayvanları sokaktan tedavi için toplayan ekiplerimizi de oluşturduk.'' şeklinde konuşuyor.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Başıboş sokak köpeklerinin saldırısına uğrayan çocuk ve yetişkin haberlerine her geçen gün daha sık rastlıyoruz. Kısırlaştırma, rehabilite ve sahiplendirme konusunda yerel yönetimlere sorumluluk yükleyen 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu yerel yönetimlere kısırlaştırma ve rehabilite için bakımevleri açma sorumluluğu getiriyor. Ancak yasa sahada uygulanamadığı için sorun giderek büyüyor. Yasaklı ırkların üretimi ve dövüşü merdivenaltı olarak devam ediyor. Bir takım suç odakları bu iş üzerinden rant elde ediyor. Köpekleri dövüştüren ve onlara şiddet uygulayanlar ağır cezalarla durdurulmadıkça yaşanan korkunç olayların bedeli sokaktaki zararsız hayvanlara ödetilecek. Yasada belirlenen cezalar ne yazık ki bu süreci takip edecek sistem oluşturulmadığından kağıt üzerinde kalıyor.

Dövüştürülen ve saldırgan hale gelen köpekler tehlike saçtığı için toplumun bir kesimi sokaklarda hiçbir biçimde başıboş köpek bulunmaması gerektiğini savunuyor. Sorunun kaynağı ve çözümüne dair fikir sahibi olmaksızın kanaat önderi gibi yangına körükle giden magazin figürleri ve sosyal medyadaki trol grupları da toplumu çözümden uzaklaştırıyor.

Sokak hayvanları ile ilgili tartışmalar devam ederken hem insanların hem de hayvanların yaşam haklarını koruyarak sorunun çözümüne hizmet edecek uygulamaların varlığı ise umut veriyor. Hayvanseverlerin en büyük korkusu sokaklardan toplanan köpeklerin yaşam şartlarına uygun olmayan barınaklarda ölüme terk edilmesi. Kaldı ki bakımevlerinin sayısı yasa ve yönetmelikle belirlenen sayının çok altında.

YEDİKULE BARINAĞI EN GÜZEL ÖRNEK

Türkiye'deki en eski ve örnek gösterilen barınaklarından biri olan Fatih Belediyesi'ne bağlı Yedikule Hayvan Barınağı ise hem işleyişi hem de kurumsal yapısı ile dikkat çekiyor. Gönüllüler ve belediyenin uyumlu işbirliği ile faaliyet gösteren barınak Fatih Belediyesi'nin şikayetler üzerine sokaklardan getirdiği hayvanlar için tedavi, rehabilitasyon, kısırlaştırma, aşılama, sahiplendirme gibi hizmetleri sağlıyor. Ayrıca yeni neslin hayvan sevgisiyle yetişmesi ve doğru iletişim kurmayı öğrenmesini sağlayacak okul ziyaretleri yapılıyor. Haftanın yedi günü 10.30-15.00 arası faal olan, gönüllülere kapılarını sürekli açık tutan, her şeyin serbest olduğu barınak şeffaf yapısıyla da hayvanseverlerin en güvendiği kurumlardan biri. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan da 2020'de barınağı ziyaret ederek Leblebi adlı engelli bir köpeği sahiplenmişti.

Yakın zamanda barınak bünyesinde Sokak Hayvanları Tedavi Merkezi'ni de hizmete açan Fatih Belediye Başkanı M.Ergün Turan ile birlikte Yedikule Hayvan Barınağı'nı ziyaret ettik.

"Bu işin hem hayvanların hem de insanların hakkı gözetilerek nasıl yönetileceği ile ilgili Fatih iyi bir örnek diyebiliriz." diyen Turan, sözlerine şöyle devam ediyor:

"Hayvanların da insanların da hakkını görecek çözüm üretmek gerekiyor. Zaten kanunlar belli. Hayvanla ilgili bir sorun varsa getiriyoruz barınakta bakımı sağlanıyor. Çeteleşme varsa onlara müdahale ediyoruz. Hayvan karşıtlığının asıl sebebi yasaklı ırkların bilinçsiz şekilde sahiplenilmesi ve sokağa çıkarılması. Bunlar yönetilebilir şeyler. Burada geçmişten gelen çok güçlü bir birikim var. Yedikule hayvan barınağında güzel olan şey şu; burası kamusal aklın gönüllülerle birlikte ne kadar güzel bir iş çıkarabileceğinin örneği. Çünkü ben bu meselenin sadece kamu tarafıyla yönetilebilir bir iş olduğu kanaatinde değilim. Burada iyi bir işbirliği var. Barınaktaki gönüllüler, barınak yöneticileri ve veteriner müdürlüğümüzdeki arkadaşlarla bu ilişki çok iyi bir noktaya getirildi. İstanbul'da hayvan dostu belediye denildiği zaman bir numara olmak istiyoruz, bu iddiayı taşıyoruz.

Hepimiz hayvanların yaşam hakları üzerinden yola çıkıyoruz. Ben Fatih'te insanların Belediye Başkanı isem sokak hayvanlarının da belediye başkanıyım. Biz burada bir tedavi merkezi yaptık, veteriner kadromuzu tamamladık, hayvanları sokaktan tedavi için toplayan ekiplerimizi de oluşturduk. Şimdi daha da iyiye giden bir noktadayız."

BUGÜNÜN HAYIRSIZ ADA'SI ORMANLAR

Meral Olcay

Fatih Belediyesi Yedikule Hayvan Barınağı Kurucusu

Hayvan sayısı azalsın diye sahiplendirmeye ağırlık verilsin deniliyor. Burası dışında her barınak 18 yaşını geçmiş olan herkese sahiplendirme yapıyor. Ama bu hayvanı sahiplenen aç mı bırakacak, taciz mi edecek, kesecek mi belli değil. Köpekleri dövüştürmek ve saldırganlaştırmak için kanlı et veriyorlar, karanlıkta ve aç bırakıyorlar, şiddet uyguluyorlar. Bu yüzden bizim sahiplendirme sistemimiz Çocuk Esirgeme Kurumu gibi. Araştırmadan, aileyi buraya davet etmeden vermiyoruz. Sonrasında kontrol ediyoruz; iyi bakılamıyorsa geri alıyoruz.

Yasak ırkların sahiplenilmesi şu anda yasa ile yasak. Aslında bu hayvanlar sahiplerinin kötü muamelesi sebebiyle saldırganlaşıyor. Sonra da kurtulmak için ormanlara atılıyor. Ormanlar yaban hayvan yaşam alanıdır. Yüzyıllar önce evcilleştirdiğimiz köpek ve kedilerin yeri orman değildir. Ormanda bir sürü hayatı oluyor güçlü, zayıf olanı yok ediyor. Her gün yemek yemeleri lazım. Orman beslemesi yapanlar haftada birkaç gün gidebiliyor. Hayvanlar aç kalıyor. Kısırlaştırma olmadığı için çiftleşme dolayısı ile kavgalar çıkıyor, yaralanmalar oluyor. 1910'lardaki Hayırsız Ada vakasının bu yüzyıldaki versiyonu kesinlikle ormanlar. Köpeklerin ormanlara atılmasına karşıyım. Yapılacak en radikal hareket sizin yeriniz bizim yanımız deyip o hayvanları rehabilite etmek. Çünkü bir hayvanın sokakta yaşam süresi 3 ila 5 sene. Kısırlaşınca zaten çoğalmayacaklar. Tek çözüm kısırlaştırma ve sahiplendirme.

HAYVAN DERNEKLERİ ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI

Gülsaniye Ekmekçi

İstanbul Barosu ve Türkiye Barolar Birliği'nde de Hayvan Hakları Komisyonu Yürütme Kurulu üyesi, Yedikule Hayvan Dostları Derneği Yönetim Kurulu üyesi

Sokak hayvanları için bakımevi kurma sorumluluğu belediyelerde. Bu doğru mu sizce?

Bu tür bakımevlerinin, barınakların yönetimi belediyelerde değil gönüllü kuruluşlarda olmalı çünkü bu gönüllülük işi. Buraya görevli olarak gelen kişi hayvan sevmeyebilir, korkabilir ama gönüllü bunu zaten kendi isteği ile şevkle yapıyor. Gönüllü kuruluşlarla anlaşma yapılacak belediyeler de denetleyecek. Hayvan alanında çalışan 2700'e yakın dernek var. Bu kadar dernek elini taşın altına koyacak, reklamını yapıp rant elde edemeyecek. Çünkü kötü niyetle dernek kuranlar da var. Sivil toplum kuruluşları yasaklı ırklarla ilgili yediemin olarak güvenli alanlarda sorumlulukları kendilerine ait olmak üzere bu hayvanları korumaya hazır. O zaman ne belediyeler bu işin altında bu kadar ezilir, ne gönüllüler bu kadar rahatsız olur.

Çünkü hayvanlar evlerinden sökülerek alındı barınaklara takıldı, adeta hücre cezası veriliyor. Çoğu belediye barınağı yasayı çok yanlış uyguluyor. Bu hayvanları 1 metrekarelik kapalı karanlık hücrelere kapatıyorlar, açık alanları yok. Bu yasaya aykırı. Neden diyoruz, sergilemek yasak cevabını alıyoruz. Oysa satış için sergilemek yasak diyor yasa. Bu konu belediyeler üzerinde de çok ciddi bir yük. Kırsalda barınağı olmayan birçok belediye var.

Barınaklarla ilgili de pek olumlu şeyler duymuyoruz...

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin barınaklarına gittik yasak ırklarla ilgili denetleyelim yönetmeliğe uygun mu diye. Bize bile göstermediler yani Hayvan Hakları Merkezi avukatlarına. Korkacak bir şeyiniz yoksa gösterin. Bize her hafta belirli sayıda yasaklı ırkın öldürdüğü ihbarları geliyor. Bir kısmı ormanlara atılıyorlar. Dünyada insanların varlığından önce bu hayvanlar vardı. Allah insana akıl vermiş, bu akıl ile siz yönetin demiş. Ama biz Allah'ın verdiği o yönetim görevini de kötüye kullanıyoruz; onların alanını işgal ediyoruz. Yapılması gereken bu hayvanları rehabilite edip topluma kazandırmak.

Yasaklı ırkların barınaklara toplanması çözüm mü sizce?

Bu hayvanlar çene yapıları güçlü olduğu için tehlikeli kabul edildi. Hangi veteriner ile konuştuysam kangalın çene ve kas yapısının çok daha güçlü olduğunu söylüyor. Şimdi Pitbull dövüştürmüyorlar kangal dövüştürüyorlar. Kangal insanlara saldırmaya başladığında Kangal ırkını mı yasaklayacağız, sonu var mı bunun?

Köpeklerin bu kadar saldırganlaşmasının sebebi nedir sizce?

Sokakta şiddet görüyorlar. İnsandan şiddet gören hayvan şiddete yöneliyor. İkincisi aç kalıyorlar, beslenmiyorlar. Açlıktan bunu yapıyorlar. Durup dururken yerde yatan, uyuyan köpek kalkayım da birini ısırayım demiyor. Sürüler oluştu. Onların doğasında da bu var. Mekanlarını belirliyorlar. Sokakların bir kısmı bir grup köpeğin, bir kısmı başka bir grup köpeğin. Çünkü yaşayacakları yer kalmadı. Bu köpeklerde buralarda yaşıyorlardı. Biz evler, siteler kurduk. Onlara yer bırakmadık. Bir de sayılarını kontrol altına almadığımız zaman bu sorun çözülmez. Çözülseydi Hayırsız Ada çözüm olurdu ve bugün sokakta köpek görmezdik. Halen merdiven altı üretim devam ediyor. Yurtdışından kaçak yollarla hayvan girişi var. İnternet sitelerine girin halen hayvan satışı var. Üretime ve satışa müdahale etmezseniz, kısırlaştırma yapmazsanız elimize pompalıyı alıp tarayalım yine sonu gelmeyecek.

Yurtdışında sokak hayvanlarının uyutulduğu ile ilgili paylaşımlar yapılıyor...

Orada sayı uyutularak kontrol altına alındı. Bizim Batı'dan ileride olduğumuz şey buydu. Bizde Allah'ın verdiği canı almak günahtır ve yasalarımızla da bunu yasakladık. Avrupa'nın niye kötülüğünü örnek alıyoruz ki? Sayı şu anda orada kontrol altında olduğu için barınağa alıyorlar. Üç ay içinde yuva bulunmazsa hayvanı uyutuyorlar. Uyutmak tabiri hafifletiyor uyutmuyorlar, öldürüyorlar!

Köpeğe şiddet gösterenler hiç konuşulmuyor bu arada...

Hayvana şiddet kadına, çocuğa şiddetin ve istismarın bir önadımı. Kadına şiddet uygulamış ya da çocuğu istismar etmiş bir kişinin geçmişine bakıldığında çok büyük bir oranında daha önce hayvana şiddet uyguladığı görülüyor. Yani provasını hayvanda yaptığını görüyoruz. Bu çok önemli. Onun için çocuklarımızı bilinçlendirelim. Hayvana nasıl davranılması gerektiğini bilmiyoruz. Hayvandan korkuyu değil hayvana karşı sevgiyi öğrettiğinizde ısırma vakalarının hiçbiri olmaz.

Hayvan Hakları Yasası çıktı ama sorun çözülmedi. Neden sizce?

Uygulamada tıkanıyoruz. Bu iş belediyelerin üzerine bırakıldı. Devlet barınak kurma konusunda bunlara bütçe de verdi. Ama bu bütçeyi buraya harcamıyor belediyeler. Kısırlaştırma yapmak için üç veteriner, devletin verdiği bütçeden buna ilişkin ilaç ve ekipmanların olması yeterli. Ama çoğu bunu yapmıyor.

Burada kamuoyuna düşen görev nedir?

Sorumluları harekete geçirmek gerekiyor. Bunun için de kamuoyunun o bilince sahip olması lazım. İnsanlar sokakta hayvan olmamasının başka yolu da varmış noktasına getirilebilir. Öldürmek günah ya. Zehirlenen bir hayvan 72 saat boyunca acı çekerek, iç organları parçalanarak ölüyor. Bunu görmedikleri için zehirleyelim, öldürelim demek kolay. Halbuki bir izleseler vicdan sahibi hiç kimse bunu söyleyemeyecek.