ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr
2008 yılında prematüre bir bebek dünyaya getirdikten sonra geçirdiği dönüşümün ardından, benzer bir süreç yaşayan başka ailelere destek olmaya gönül veren İnci Candemir, 2013 yılında ABD/Minnesota Üniversitesi’nde Prematüre Bebek Ebeveyn Danışmanlığı ve Eğitmenliği programını tamamladı. Candemir, bu programın Türkiye’deki ilk ve tek temsilcisi olarak PBED (Prematüre Bebek Ebeveyn Danışmanlığı) merkezini kurdu ve ailelere rehberlik etmeye başladı. Prematüre bebeklerin ailelerine rehberlik etmek amacıyla çeşitli çalışmalar gerçekleştiren İnci Candemir’in İnkılâp Kitabevi’nden çıkan yeni kitabı Prematürelerin Gücü Adına, prematüre ebeveynlerin doktor ve hemşireleri anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Konuya sağlık çalışanlarının açısından bakan kitap, doktor ve hemşirelerin hangi şartlarda, hangi duygularla çalıştığına dikkat çekerken ne kadar büyük bir yük taşıdıklarına da değiniyor. Prematürelerin Gücü Adına, hem ebeveynlerin hem de sağlık çalışanlarının mucizelere tanıklık etmek için var gücüyle çalıştığını gözler önüne seriyor. Biz de Candemir ile Akşam Cumartesi için bir söyleşi gerçekleştirdik. Candemir’in sorularımıza yanıtları şöyle…
ANNE İÇİN TARİFSİZ BİR TRAVMA
Bu doğumun ardından nasıl bir psikolojik sürece girdiniz?
Oğlumuz 24 haftalık ve 670 gram olarak aniden dünyaya geldiğinde dünya başımıza yıkıldı. Yaşam sınırında ileri derecede prematüre doğan oğlumuz için doktorlar yüzde 40 yaşam şansı ve yüzde 95 engeli olma olasılığından söz etmişti. Erken doğum her anne için tarifsiz bir travma, şok ve çaresizlik hissi. Büyük hayal kırıklığına eşlik eden ilk duygu ağır bir suçluluk duygusu, ben nerede yanlış yaptım ve sonu gelmeyen sorular. Bebeğin sağlık yönünden yaşadığı belirsizlik ve riskler ise anne baba olarak yönetilmesi imkânsız bir korku ile baş başa kalmanıza neden oluyor. Bu çaresizlik insanın kendini başı kesilmiş tavuk gibi hissetmesine neden oluyor. Evladınız yaşam mücadelesi verirken, doktorlar sizi her şeyin en kötüsüne hazırlamaya çalışıyor. Bir yanınız umut etmek ve bebeğinize bağlanmak istiyor diğer yanınız ise en kötü senaryoya hazırlanmaya çalışıyor. Delirmek gibi bir şey. Sürekli dinmeyen bir ağlama hali…
ANNELER İYİ OLURSA BEBEKLER DE İYİ OLUR
Peki, hangi aşamadan sonra bir danışan durumuna geldiniz, buna nasıl karar verdiniz?
2013 yılında oğlumuz tüm beklenen gelişim sorunlarını başarılı bir şekilde geride bıraktıktan sonra karanlık başlayan hikâyemizin başka ailelere umut ve ilham olması için 670 gram ile hayata Tutunmak adlı kitabımı yazdım. Kitap yayınladıktan sonra daha fazlasını yapmak istedim. Hayata bir minnet ve bir teşekkür borcu olarak başka ailelere destek olmaya, rehberlik etmeye gönül verdim. Türkiye ‘de bu konuda büyük bir ihtiyaç olduğunu fark ettim. 2014 yılında ABD Minnesota Üniversitesi’nde Prematüre Bebek Ebeveyn Danışmanlığı ve Eğitmenliği sertifika programına katılarak tamamladım. Misyonum ve inancım o ki anneler iyi olursa bebekler de iyi olur. Araştırmalar bebek ile anne arasındaki bağın kuvöz ortamında dahi devam ettiğini ve bebeklerin annelerinin duygularını hissettiğini göstermektedir. Bu nedenle anne ve baba olarak bebeğimizin iyileşmesi ve gelişimi için sağlayabileceğimiz en büyük fayda yapabileceklerimize odaklanmak. İnsan bildiği şeyden korkar, Danışmanlık ve eğitim desteği verdiğim aileleri prematürelik gerçeği hakkında bilgi ile güçlendirmeyi amaçlıyor PBED programı.
Prematüre bebek sahiplerine nasıl ve hangi konularda danışmanlık yapıyorsunuz?
Eğitimin amacı yoğun bakım sürecine ailenin dâhil edilmesi ve böylece bebeğin iyileşmesine katkı sağlanmasıdır. Bebeğin evdeki bakımına hazırlıklı olmak, yoğun bakım süreci boyunca iyi bir geleceğe odaklanma imkânı yaratır. Prematüre bebeğin evdeki bakım sürecine yönelik endişelerin giderilmesi, temel bakım konusuna rehberlik edilmesi ve ailenin desteklenmesi programın ana amaçlarından biridir.
ÜLKEMİZİN SAĞLIK SİSTEMİ BU KONUDA ÇOK İLERİDE
Onların eksiklikleri ya da kaygıları daha çok hangi yönde?
Ailelerin pek çok kaygılarına eşlik eden en öncelikli soru, erişkinlerdeki sağlık sorunları gibi ‘Acaba başka hastane, falanca doktor daha iyi bir bakım mı sağlar bebeğimize?’ sorusudur. İlgili hekim tarafından gerekli görülmediği takdirde bebek dünyaya geldikten sonra kesinlikle hastane değişikliğine gidilmemelidir. Ailede, yaşayacak mı, engelli bir birey mi olacak gibi maalesef çok fazla bilgi kirliliğinden kaynaklı kafa karışıklığı yaratan sorular oluşmaktadır… Oysa prematüre bebekler çok güçlü ve ülkemizde bu konuda sağlık sistemi dünya ile aynı hatta birçok ülkeden daha ileri seviyededir. Ama ailelerin bilgi düzeyi maalesef çok sınırlı ve ailelerin yaptığı en büyük yanlış bebeklerinin yaşadığı tıbbi sorunlara ve konulara odaklanmaları. Oysa bunun için uzun yıllar çok ağır bir eğitim almış olan sağlık çalışanlarına tam teslimiyet içinde güvenmek gerekli. Anne baba olarak “biz neler yapabiliriz”e odaklanmaları gerekli. Bu bilincin ülkemizde oluşması için büyük gayret içindeyim ve üç kitap yazdım, YouTube ve Instagram gibi sosyal medya mecralarında aralıksız olarak içerik üretmeye çalışıyorum. Tüm hekimlerin de üzerinde uzlaştıkları ve ailelere vermek istedikleri mesaj bu “olumlu düşünün, bilinçlenin, bebeğinize inanın, bizlere güvenin.” Bilgi ve ilgi çok önemli, ailelere ilk derslerde söylediğim şu; Az korkun çok umut edin (çünkü korkmayın diyemem) ama prematüre bebekler annelerin karnında değil kalbinde sevgi ve dua ile büyürler.”
TOPLUMUN BİLİNÇLENMESİ ÇOK ÖNEMLİ
Türkiye’de prematüre doğum hakkında ne biliniyor?
Maalesef prematürelik kavramı diğer sağlık sorunlarına benzetilmeye çalışılıyor ve kişisel deneyimlerden ve en çok da başka prematüre bebek hikâyeleriyle benzerlikler kurulmaya çalışılıyor. Bu benzetmeler de maalesef hep olumsuz hikâyelerden ve internet ortamında yer alan geçersiz bilgi kirliliğinden kaynaklanmaktadır. Bir de çevrenin aileye bu dönemde söylediği şeyler çok yaralayıcı oluyor. Bu nedenle annelerden gelen istek üzerine son iki kitabımda ‘Prematüre bebek annesine söylenmesi ve söylenmemesi gerekenler’ başlığı altında bilgilere yer verdim. Toplumun bu konuda bilinçlenmesi çok önemli. Prematüre bebek kavramı çok yanlış bilgilerle dolu ve bu durum ailelerin yaşadığı zorluğu bin kat artırıyor.
Annenin erken doğum ile yaşadığı suçluluk duygusu, çevreden gelen sözler ile içinden çıkılmaz bir hâl alıyor. Eğitimlerimde ve verdiğim konferanslarda ailelerden söyle istekler geliyor “Keşke bu anlattıklarınızı kayınvalidem ve annem de duysa. Bu nedenle eğitimlerime aile büyüklerinin de katılmasını çok önemsiyorum. Prematürelikle ilgili doğru bilgi, olumlu algıyı sağlıyor ve tüm taraflara moral oluyor.
BU YABANCI BİR DÜNYAYA YAPILAN ZORLU BİR YOLCULUK
Danışmanlığınızın ardından o ailelerden nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Çok ama çok duygusal geri dönüşler alıyorum. Hayatlarının en zor ve en karanlık günlerine eşlik ediyorum. Onlara tünel ucunda ışık olduğunu göstermeye gayret ediyorum. Büyük bir minnet, sonsuz teşekkür ve vefa duygusu içinde oluyorlar. Bu mesleğe başlayalı 4-5 yıl oldu hâla bana bebeklerinin son fotoğrafını gönderen, dua gönderen aile büyükleri var. Prematüre bebek anneliği, birlikteliğinize doyamadığınız bebeğinizle, yabancı bir dünyaya yaptığınız zorlu bir yolculuk. Bu yolculukta yol arkadaşınıza, canınıza, sımsıkı sarılırken en yoğun hissedilen duygu ise ‘çaresizlik. Aldığım geri dönüşler genellikle şu içerikte: “Sevgili İnci Hanım hayatımıza girdikten sonra, pek çok konuda önümüz aydınlandı. Evimize yaptığı ziyaretleri sabırsızlıkla bekledik, her zaman yüksek derecede pozitif enerji kaynağımız oldu. İlk buluşmamızdan itibaren benim ihtiyacım olan sonsuz pozitif enerjiyi, ümidi ve bilgiyi benimle paylaştı. Bu korku tünelinde aklımı kaybetmeden sonuna kadar yürüyebilmemde emeği çok büyük. Bebeklerimi beklerken ve onlara bakarken yapmam gereken pek çok şeyi ondan öğrendim ama en önemlisi mutlu sonla biten bir hikâyenin kahramanı olarak yol boyunca bana sürekli umut verdi.”
EMPATİ VE İYİLİK HALİNİN HÂKİM OLMASI GEREKİR
Peki, bu kitabınız ne anlatıyor? Nasıl bir deneyim sürecinin ürünü?
İlk kitabım 670 Gram ile Hayata Tutunmak ailenin zorlu yolculuğunda duygularına tercüman oldu. İkinci kitabım Prematüre Bebek Bakımı prematüre bebek hakkında bilinmesi gerekenleri kapsıyordu. Üçüncü kitabımı yazma nedenim öncelikle prematüre gücü kavramı ile ailelere destek verirken duygusal bakım da sağlamak. Ailelerle yapmış olduğum çalışmalarım sırasında sağlık çalışanları ile kesişen yolculuğum ‘prematüre gücü’ kavramının gizli kahramanları hekim ve hemşirelerin yaşamlarına yakından tanıklık etmeme imkân sağladı. Hepimiz bir bütünün parçası olduğumuz için sağlık çalışanları, bebek ve aile arasında tüm yönlere doğru empati, destek, anlayış ve iyilik halinin hâkim olması gerekmektedir. Prematürelik kavramı üçlü bir sacayağından oluşmaktadır ve tarafların iyilik hali birbirine doğrudan etki yapmaktadır. Tüm tarafların zor koşullar altında iyi hissedebilmesinin yolu ise anlaşılmaktan geçmektedir. Bu kitabın Prematüre bebek sahibi aileler ile sağlık çalışanlarının birbirlerinin dünyasına kendi gözünden, penceresinden bakabilmeyi sağlayacağına inanıyorum. Kitapta birbirinden değerli 12 yenidoğan yoğun bakım hekimi ve 12 Hemşirenin gözünden, gönlünden ve kaleminden mucize prematüre bebek hikâyeleri yer almaktadır. Ayrıca anne ve babaların kendi bebekleri ile ilgili olan duygu ve deneyimlerine yer verilmiştir. Bu anlamda hikâyelerin her biri belgesel niteliğinde, yaşamdan kesit veren eşsiz bir deneyim sunmaktadır.