GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
Reiki, kozmik enerji, spiritüel rehberlerin verdiği şifalanma eğitimleri insanların anlam arayışını suiistimal eden para tuzaklarına dönüştü. Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada gündem olan bilinçaltı ve kuantum eğitimleri ile müşterilerinin hayatında keskin dönüşümler vaad eden Eylem Amine Altunkaynak bu tartışmaları yeniden alevlendirdi. İnsanlar neden new age dinlere bu kadar ilgi duyuyor? Din soslu ortaya karışık inanç biçimleri hangi boşluğu dolduruyor? Çanakkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gülenay Pınarbaşı'na sorduk.
Sosyal medya üzerinden geniş kitlelere pazarlanan 'din' temelli bir takım kişisel gelişim eğitimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Ekran vaizlerinden sosyal medya vaizlerine geçiş biraz hızlı olmadı mı?
Haklısınız biraz hızlı oldu. Ben bu konuları araştırırken bize gelişinin daha ileriki yıllarda olacağını öngörmüştüm. Tabi burada "hız"ın niteliği ve bilginin mahiyeti ve sıhhati dikkatle değerlendirilmelidir. Geniş kitlelere pazarlanan bu karma, seçmeci ve eklektik yaklaşımlar aslında din temelli değil, din soslu. Batı dünyasında bu yaklaşımlar New Age olarak kavramsallaştırıyor. Bu seçme ve eklektik kısmını açmak istiyorum. Seçmeci yani istediği inanç ve terapötik (tedavi edici etkisi olan) yaklaşımı hayatına ekleme eğilimi modern insanın çelişkili yönlerinden biridir. Eliade, modern insanın bu çelişkili dinî görünümü neticesinde spritüel gruplara yönelmesini, pseudomorphosis'e benzetmektedir. Yani yapısal değil sadece görünümleri değişmiştir, benzemişlerdir, –mış gibi yapmaktadırlar. Varoluşsal anlamı inşa etmiş gibi görünürler. Bu tip davranışlara örtülü veya bozulmuş dinî tavır demek mümkündür. Bu yaklaşımların bir kısmına metafizik çerçevesinden bakıldığında bireyin anlam arayışına cevap potansiyeli taşımaktadır ve yalnızlaşmış, yabancılaşmış modern bireye bir destek görünümündedir. Tartışmamız gereken bir konu da yabancılaşmış modern insan ve ihtiyaçlarıdır.
Peçeli ve pür tesettür bir kadın İslam dinini temel alan birtakım kavramlarla bilinçaltı temizliği, kuantum eğitimi başlıklarda hizmet satıyor. İnsanlar inanç noktasında nasıl bir açlık yaşıyor ki ekonomik açıdan sıkıntılı bir dönemde ciddi paralar vererek bu eğitimlere talip oluyor?
Bir defa ben o peçeli hanımı mensubiyetiyle değerlendirmiyorum. Bakın Turner'e göre modern sonrasında üzerinde durulması gereken sorun, inancın metalar, seyahat, turizm ve televizyonun etkisiyle temellerinden sarsılması meselesidir. Bu noktada dikkat çekici unsur bu sarsılan inancın yerine başka bir inancın, bireyselleşmiş, adeta kişiye özel, kişinin ihtiyaçları beklentileri ile sınırları belirlenmiş inancın gelmiş olmasıdır. İnanç erozyonu ile kavramsallaştırılan bu durum, şekli kıyafeti ve aidiyetleri çoktan aştı. Bu erozyonun yerini sekülerleşmenin aldığını söyleyenlerin aksine ben dindarlaşmanın şekil değiştirdiğini savunmaktayım. Reklam ve tanıtım, medya girişimlerin ölçeği ne olursa olsun belkemiğidir. Kültürel ürünlerin metalaşması ve küresel kapitalizmin kalbine yerleşmesi bu reklamlarla olur. Bir kurs, bir etkinlik anlatılırken aynı zamanda bir satış kısmı vardır. Ve bu son çıkışla reklam yerini buldu!
Dini bilgilere ve tasavvufi kaynaklara ulaşmak bu kadar kolay iken sanal dünyada sunulan türedi inanç ve farkındalık eğitimlerinin toplumun özellikle 'dindar' kesimlerinde bu kadar karşılık bulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Normal karşılıyorum çünkü bizatihi bilgi, sanal dünya aracılığıyla bu denli hızlı ve kontrolsüz yayılıyor. Şifadan tutun psikolojinin tedavi yönetmelerine kadar birçok bilgi ağ sayesinde sınırsızca pazara sunuluyor. Özellikle şifa ve şifacılık etrafında boş umutlar pompalayan, kadim ve modern uygulamaları kendi mantık silsileleri yani özlerinden çıkarıp sunulması ile karşı karşıyayız. Aslında bu yaklaşımların temel özelliği, bir sağaltım tekniği ile geleneksel gizem bilim ilkelerini ustaca birleştirmeleridir. Bu sağaltım tekniği kimine şifa verirken kiminde hiçbir işe yaramayabilir. Ama son örneklerde gördüğümüz gibi vaat edilen kesinlikli bir şifadır. Ancak bu şifa pek de sözden ileri gidemiyor. Çünkü İslam'a ait sembolleri yorumlayan, anlamı yükleyen içinden çıktığı medeniyetin Vahiy kaynaklarıdır, inanma şekli ve kutsal anlayışıdır. Yani geçmişte şifayı, ruha faydalı tabiat maddeleri ya da bitkileri vs. ele alanlar o tabîî olanın ontolojik yönüyle bağlantısını anlatır. Şöyle düşünüyorum, şifa içeren sembollerle Vahiy arasındaki ilişkiyi ortaya koymayan bir anlatım eksik olacaktır. Diğer yandan sosyal medyadaki bu örneği dinlemeye çalıştım ve şunu gördüm; Özellikle uzatılmış, tekraren anlaşılması güç kelimeler kullanarak takipçileri ile kendi arasındaki (Bell) arasındaki gürültüyü arttırarak iletişimin sıhhatini bozmaktadır. Aslında takipçileri de kendilerine bu şekilde şifa, farkındalık İslami bir şeyler söyleyenin ne dediğini anlamıyor. Bu kişiler büyüsü bozulmuş dünyayı tekrar büyülemeye talipler. Tabii şunu da eklemem lazım bu tür eğitim ve terapötik seanslara katılanlar, bilginin sıhhati ile değil ona hissettirdikleri ile ilgilenmektedir. Ancak bir inanç söz konusu ise bunun anlam bütünlüğünün bilgi bağlamında sürdürülmesi gerekmektedir. Bu noktada karşımıza doğru yani sıhhatli bilginin üretilmesi ve dağıtılması meselesi çıkmaktadır.
Sanal dinler insanların hangi zaaf ve açmazlarından besleniyor? Tehlikeleri olabilir mi? Bunun önüne nasıl geçilebilir?
En başta insanların anlam arayışından besleniyor. Kentleşmenin artması, ekonomik ilerlemeler vs. de bir başka etki. Sürecin başlangıcında anlam arayışı içinde veya deneyimlerini zenginleştirme adına yola çıkan modern birey zamanla tüketip üretmeye, tekrar tüketme döngüsüne girmektir. Anlam arayışı bir anlamda ruhsal şifa ile örtüşmektedir. Her ikisi birbirine geçmiş içsel süreçlerdir.
Anlam arayışı ve bu arayışa cevap ağda yapıcı ve yıkıcı olarak iki şekilde görülebilmektedir. Ancak yapıcı olan yaklaşımların bile anlamı bulması mümkün değildir. Çünkü geleneksel anlam dünyasında, anlamını arayan birey, ilahi olanın karşısında bir "hiç" tir. Bu hiçlikte onun ilahi ve kavranamaz güç tarafından yaratılmış olmasına bir gönderme vardır. Oysa şu anda herkes "ben" diyor.
Diğer yandan başka örneklerde şunu görüyoruz, Varoluşsal sorgulama yapanlara yani anlam arayışı içinde olanlara kozmik bir yenilenme vaat ediliyor. O kadar ki bu mistik deneyimlerin bir kısmı online olarak bile sağlanabilir. Üstelik bu online mistik deneyim bazı şartlarda kolektif katılımla sanal sınıflarda sağlanabilir. Bu deneyimi gerçekleştirip anlam arayışına cevap bulmanın yolu para ödemekten geçer. Bu kısmı sahicilikten ve binlerce yılın birikimi olan geleneksel ruhların sağaltımından bir hayli uzak görünmektedir. Burada iyimser olarak bakabileceğimiz anlam arayışı istismara kapı aralayan yönleri ile eleştirilebilir.
Anlam arayışı çok değerli bir durumdur. Carl G. Jung, insanlarda kolektif bilinçdışını meydana getiren atalardan kalma imajlar bütünü olduğunu savunur. Bu atalardan kalma önemli bir bilinçdışı yaklaşım varoluşa dair bir anlam arayışıdır. Anlam arayışına cevap vermek kolay değildir kapsamlı, zaman isteyen ve rekabeti yenemeyecek bir sistem ister. Oysa vaat etmek popülist bir yöntemdir.