sibel.ates@aksam.com.tr
İstanbul’un trafiği meşhurdur, insanı çileden çıkarır. Üzerine bir de hınca hınç dolu toplu taşıma araçlarını eklerseniz yolculuk işkenceye döner. Ama İETT otobüslerinde şoförlük yapan öyle bir kaptan var ki denk gelirseniz keyifli bir yolculuk yapmayı garantilemiş olursunuz. Yolcularını “Hoş geldiniz” diyerek ayakta karşılayan Yaşar Özalp’in hikâyesi yüzünüzü güldürecek.
Her sabah işe gitmek için evden alelacele çıkıyorsunuz, otobüs durağına geliyorsunuz. Bir bakıyorsunuz kuyrukta bekleyen onlarca yolcu. Hem İstanbul trafiğini hem de o kalabalıkla aynı otobüste olduğunuzu düşündükçe içinize afakanlar basıyor. Bir sonraki otobüsü beklemeye kalksanız işe geç kalacaksınız. Eliniz mahkûm ilk gelene biniyorsunuz ve işkence dolu yolculuğunuz başlıyor. Ancak İETT otobüslerinde çalışan ‘Hoş geldin Yaşar’ lakaplı kaptan Yaşar Özalp’e rast gelirseniz şanlısınız demektir. Asık yüzünüz bir anda gülümsüyor, uyku mahmurluğunuzdan eser kalmıyor. Yolcuları ayakta karşılayan Yaşar Bey, sanırsınız evinde misafir ağırlıyor. “Durağımızın en güzel insanları, günaydın. Hoş geldiniz efendim. E-5 üzerinden Kadıköy’e hareket ediyoruz. İyi yolculuklar temenni ederim” diyerek hareket ediyor... İşte biz de ‘Hoş geldin Yaşar’ lakaplı bu ilginç kişiliği
ÇOCUKLUK HAYALİM OLMADI
“Efenim adım Yaşar Özalp, aslen Sinop Boyabat doğumluyum. İki oğlum, dört torunum var, ellerinizden öper” diye söze giriyor Yaşar Bey ve başlıyor anlatmaya. 1998’den beri İETT’de çalışıyorum. Daha önce benzin istasyonunda çalıştım, arabaların bakımıyla ilgilendim. İşyeri kapanınca bir arkadaşımın önerisiyle İETT’ye başvurdum. Benim de elim anahtar tutuyor ya sınavlara girdim. Kazandım. Hani ‘Çocukken ne olacaksın, hayalin ne?’ diye sorarlar ya benim hiç çocukluk hayalim olmadı. Küçük yaşta sorumluluk aldım. Ondan sonra hayat gailem ailemin geçimi oldu. Ben de mühendis, doktor olmak isterdim ki ülkeme, milletime faydam dokunsun. Kısmetimizde bu varmış.
DURAĞIMIZIN DEĞERLİ İNSANLARI
İnsanlar benim aracıma bindiğinde şaşırıyor. Ben sadece insani görevimi yerine getiriyorum. Bu meslekten ekmek yiyorum, çoluğumun çocuğumun rızkını kazanıyorum. Burası benim ekmek teknem. Bir yere gittiğim zaman nasıl karşılanmak istiyorsam ben de yolcularımı öyle karşılıyorum. Sabahın erken saatinde uykulu gözlerle işe gitmek için durakta bekleyen o insanların günleri güzel geçsin diye “Zümrütevler’in en değerli en güzel insanları günaydın, hoş geldiniz. İyi yolculuklar” diyerek karşılıyorum. Yolcuyu aldıktan sonra da “Hayırlı yolculuklar temenni ederim. Hepiniz Allah’a emanet olun. İstikametimiz E-5’ten Kadıköy yönüne doğru. Birazdan hareket ediyoruz” diyorum. Ücretsiz binenler hiç tabelaya bakmıyor. Pat diye biniyor. Ya da gözleri iyi görmeyen, okuma-yazma bilmeyenler oluyor. Ben böyle durak isimlerini söyleyince onlara da uyarı niteliği oluyor. Yanlış bindiyse inme şansı oluyor.
Yayalar da ayrı bir dert
İstanbul traf iğinde en büyük sıkıntımız minibüsçüler. Üzülerek söylüyorum, duraklarımızı kapatıyorlar. Böyle olunca da yolcularımızı rahat bir şekilde alamıyoruz. Bizim durağımız artık minibüsçülerin durağı olmuş durumda. Bir de dıdıt diye kornaya basıp önümüze geçiyorlar. Bu konuda çok sıkıntılıyız. Bir de gençlerden yana sıkıntımız var. Trafik kurallarına hiç uymuyorlar. Olmadık yerde sollama yapıp bizi de zor durumda bırakıyorlar. Yayalar da ayrı bir dert.
Yaşlılara yer vermiyorlar
Otobüste yaşlılara ya da çocuklu kadınlara yer vermeyenlerden şikâyetçiyim. Ya uyuma numarası yapıyor ya da görmezlikten geliyor. Çocuklu kadının imkânı olsa taksiye biner. Demek ki yok. Genç çocuksun, niye yer vermiyorsun? Onlara tavsiyem o insanları ailesinden biri gibi görmeleri. Yaşlı yolcuları hep annemin yerine koyuyorum. Onları görünce annem aklıma geliyor. Empati yapıyorum, “Benim de annem bu yaşlara gelecek” deyip ellerinden tutup inmelerine yardımcı oluyorum. Onlar da çok memnun kalıyor. Her seferinde dualarını alıyorum.
“ABİ SEN İYİ MİSİN?”
Üniversiteye giden bir öğrenciyle ilginç bir an yaşamıştım. Ben her zamanki üslubumla yolcuyu karşılamıştım. Genç bir çocuk yanıma geldi ve “Abi sen iyi misin?” diye sordu. Ben de acaba hasta gibi mi görünüyorum, anormal bir durum mu var diye düşünürken genç yine “Abi sen iyi misin?” dedi. “Evlat sen ne demek istiyorsun anlamadım? Çok merak ettim. Niye iki de bir ‘İyi misin?’ diye soruyorsun deyince “Abi senin gibi bir kaptana hiç rastlamadım da acaba içki mi içtin diye düşündüm” demişti. Benim bu davranışım gence garip gelmiş demek ki. Genelde öğrenciler biniyor, onlara da “Geleceğimizin profesör adayları, geleceğimizin aydınları, teminatları hoş geldiniz evlatlarım” diyorum, hoşlarına gidiyor tabii. “Hiçbir zaman ailenizin, kendinizin, çevrenizin başlarını eğdirecek hal ve harekette bulunmayın. Her şeyin en güzelini örnek alın” deyip tavsiyelerde bulunuyorum.
“Günaydın kaptan” demek çok mu zor?
Anadolu bölgesinde neresi çıkarsa oraya gidiyorum. Böyle hoş karşılandıkları için bazısının hafızasına kazınıyor. “Aa, siz hoş geldin diyen kaptansınız” diyen oluyor. Zaten arkadaşlarım da ‘hoş geldin Yaşar’ diye lakap taktı. Diğer arkadaşlarım benim gibi yapmıyor. “Bize selam verirlerse biz de karşılık veririz” diyorlar. Müşteriler de bazen asık suratlı oluyor. En azından “Merhaba, günaydın, kolay gelsin kaptan” diyebilirler. Affedersiniz ama sanki biz uzaydan ya da adadan gelmişiz ya da dilsizmişiz gibi selamımıza cevap vermeyenler oluyor. Maalesef böyle insanlar da var. Bu insanlardan tek ricamız güler yüzlü olup “Günaydın kaptan, hayırlı işler” demeleri. Çünkü onlar dışarıdan bizim mekânımıza gelmiş oluyor. Tamam, ayakta karşılayacağız, kibarlığımızı göstereceğiz ama onlardan da içeri girerken en azından Allah’ın selamını vermelerini istiyoruz.
Birbirimize saygılı olalım
Kendime neyi yakıştırıyorsam başkasına da onu yakıştırıyorum. Yaradılıştan böyleyim. Babam, dedem çocukluğumuzdan itibaren bizi böyle eğitti. Benim hayat felsefem bu. Babam 83 yaşında olmasına rağmen on yaşında bir çocuk gelse hemen oturduğu yerden kalkar, “Hoş geldin” der. İnsanın kendine saygısı varsa herkese olur. Şu üç günlük dünyada birbirimize saygılı ve hoşgörülü olalım. Bugün varız ama yarın ne olacağımız belli değil. Birbirimizi hiç üzmeyelim. Kendimize yakıştıramadığımızı bir başkasına uygun görmeyelim. Saygı, sevgi… İnenlere de size günlerin en güzelini diliyorum. Sağlıklı, kazasız belasız günleriniz olsun diyorum.