İbrahim Sadri: Bugünü nasıl güzelleştirebiliriz ona bakalım

Ramazan Ayı'nın coşkusuna şiirleri ile eşlik eden Sadri, ''Çocukluğumuzdan beri hep özlemle beklediğimiz mübarek bir ay, Ramazan'' diyerek sözlerine başlıyor. Eski Ramazanlara özlem duyduğunu ancak buna takılı kalmamak gerektiğini belirten Sadri, ''Çocukluğumda Ramazanlar güzeldi ama geçmişte kaldı. Bugünü nasıl güzelleştirebiliriz ona bakmalıyız. Elimden geldiğince o eski yıllarda ailemizle Ramazan'ı nasıl yaşıyorsak bu kültürü kendi aileme aşılamaya çalıştım. Aile üyeleri ile bir arada iftar, sahur yapıyoruz. Bu ayın farklı bir iklimi olduğunu göstermeye, mümkün olduğunca Ramazan'ı idrak etmeye gayret ediyoruz.'' şekline konuşuyor.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Ramazan Sohbetleri dizimizin ikinci konuğu şiirleri ve sesi ile gönül kapılarını aralayan İbrahim Sadri.

Tüm bereketi ile bizleri kucaklayan Ramazan Ayı'nı hemen hemen yarıladık. Akşam Cumartesi olarak Ramazan Sohbetleri dizimizde konuklarımızı ağırlamayı ve bu mübarek ayın kendilerine neler hissettirdiğini, geçmişte nasıl idrak ettiklerini ve bugünlerde neler yaptıklarını konuşmaya devam ediyoruz. Bu haftanın konuğu şair İbrahim Sadri. Ramazan Ayı'nın coşkusuna şiirleri ile eşlik eden Sadri, "Çocukluğumuzdan beri hep özlemle beklediğimiz mübarek bir ay, Ramazan" diyerek sözlerine başlıyor. Eski Ramazanlardaki mahalle kültürüne duyduğu özlemi anlatan Sadri, Gazze'yi de cümlelerinde ve dualarında eksik etmedi.

MODERN SİSTEME KARŞI GELENEKSEL BİR DURUŞ

Ramazan size ne hissettiriyor?

Çocukluğumuzdan bugüne kadar hep özlemle beklediğimiz mübarek bir ay. Bir dolu farklı alışkanlıklarımızın yerini her sene daha da önem kazanan Ramazan alışkanlıkları ile değiştiriyoruz. Ramazan'ın dini önemini anlatmak bizim haddimiz değil ama elimizden geldiğince orucumuzu tutup gerekenleri yapmaya gayret gösteriyoruz. Hem ülkemizde hem de dünyadaki modern sisteme karşı önemli geleneksel bir duruş, Ramazan Ayı. Bu tarafı çok kıymetli. Giderek her şeyin içi boşaltılıyor ve daha mekanikleşiyor. Bu hıza dayalı acımaz dünyada Ramazan bize kalbimizi, kulluğumuzu, insan taraflarımızı, komşuluğu, paylaşmayı hatırlatması açısından değerli. Toplumsal anlamda da bizi bir araya getiren ve unutturulmaya çalışılan değerlerin hatırlanması için de mübarek bir ay. Bu değerleri ile her yıl kapımızı çalıyor.

Eskiye özlem duyar mısınız?

Elbette... "Nerede o eski Ramazanlar" derken şundan bahsediyoruz aslında. Ramazan elbette her sene mübarek ve kıymetli. Bizim özlem duyduğumuz çocukluğumuz, mahallemiz, annemiz, babamız. Onları anıyor ve özlüyoruz. Yoksa dinî açıdan bir şey değişmiyor. Ramazan her sene güzelliklerini getiriyor. Ama yaşım itibariyle 50 sene önceki Ramazan'ın tadı, lezzeti damağımda. Annem ve babam yaşıyordu, daha yoksulduk toplum olarak ama güzeldi. Bir de bu geçmişe dönük özlem, nostalji bizim ruhumuzda var. Ramazan ile daha çok ortaya çıkıyor. Ancak bunlara takılı kalmamak lâzım. Evet o zamanlar güzeldi ama geçmişte kaldı. Bugünü nasıl güzelleştirebiliriz ona bakmalıyız. Geçmişe takılıp bugünü elimizin tersiyle itmek doğru değil.

MAHALLEDE KOMŞULARIMIZLA İFTAR YAPARDIK

Çocukluğunuzda Ramazan ayı nasıl geçerdi?

Fatih'te doğdum. 8 yaşına kadar Fatih Camii altındaki sokakta yaşadım daha sonra Cihangir'de epey zaman kaldım. Şimdi Üsküdar'da yaşıyoruz. Kalabalık bir aile değildik. Annem, babam, abim ve ben. Dolayısıyla kalabalık aileleri sevmişimdir. Çok şükür bugün daha kalabalığız. Evde hazırlıklar yapılırdı. Yiyecekler tel dolapta saklanır o yüzden az alınırdı, bozulmasın diye. Rahmetli annem evi temizlerdi. Sofralarımızda normal zamandan farklı yapmaya çalışırdık. Babam tavuk işinde çalıştığı için yemekler genelde tavukla yapılırdı. İftarın ilk günü güveç hazırlanır, ekmek fırınlarında pişirilmeye götürüldü. Neredeyse her aile öyle yapardı. Ramazanlar bir evin içinde geçmezdi. Karşı komşu, üst komşu vardı. Herkes yaptığından birbirine getirir, kapısını çalardı. Ya da mahallede birlikte iftar yapılırdı. Şimdi bunları kaybettik. Komşuluklar yok, sitelerde insanlar birbirinden habersiz. Arkadaşlıklar sosyal medya üzerinden. Bugün komşuluk, yardımlaşma kurumsallaşmaya döndü. Elden torbasını alıp kimse kimseye yardım etmiyor. İnternetten kurumlar aracılığıyla yapılıyor. Bundan dolayı İstanbul'da mahalle, semt kültürünü devam ettiren noktaları kıymetli buluyorum. Bugün bazı belediyelerin mahalle iftarlarını görüyorum o dönemin kültürünü devam ettiriyorlar. Artık kurumsal bir organizasyona ihtiyaç oluyor. Eskiden Ali Amca, Nuran Teyze organize ederdi.

TV yoktu, radyomuz var. İftarımızı TRT'de okunan ezan sonrası Nur Subaşı'nın sesi ile dinlediğimiz iftar duası ile yapardık: "Allahım, senin rızan için oruç tuttum, sana inandım, sana güvendim, senin rızkınla orucumu açtım." şeklinde idi. Keşke bu metin ve ses devam etseydi. Bize çok ilahî gelirdi. Bir kuşak için manası çok yüksekti. Keşke şimdiki kuşaklara da aktarılsaydı.

Ramazan'ın en güzel taraflarından biri çocukken iftar sonrası akşam karanlığında sokakta oyun oynamaktı. O zamanlar sokaklar güvenliydi, herkes birbirini tanır, sahip çıkardı. Oruç tutuğumuz için mahalle büyükleri, babamız bize para verirdi. Ramazan eğlenceleri, belediyelerin etkinlikleri olmazdı. Akşamları mahalleli kendi arasında toplanırdı. Teravih namazlarına giderdik. Bazen kaçardık bazen kılardık. Çocuklara tahammül edilirdi. Mahalle kültüründen dolayı daha samimi geçerdi, namazlar. Annemler türbe ziyaretlerine giderdi. Bizleri de götürürlerdi. Oruç Baba, Sümbül Efendi, Merkez Efendi ve finali Eyüpsultan ile yapardık.

MAĞDURUN YANINDA OLALIM

Bugün Ramazan'ı nasıl değerlendiriyorsunuz?

İstanbul çok büyük bir metropol bundan dolayı Ramazan'ın fark edilmesi şehirde zorlaştı. Elimden geldiğince o eski yıllarda ailemizle Ramazan'ı nasıl yaşıyorsak bu kültürü kendi aileme, çocuklarıma aşılamaya çalıştım. Sağolsunlar bize ayak uydurdular. Aile üyeleri ile bir arada iftar, sahur yapmaya çalışıyoruz. Sevdiklerimizi arayıp hâl hatır soruyoruz. Programlarımdan fırsat buldukça ailemle bir arada geçiyoruz, Ramazan'ı. Birbirimizin sevdiği yemekleri yapmaya çalışıyoruz. Genelde sofralarımızda olmayan yan ürünleri ilave ediyoruz. Ekmek fırınlarında güveç pişirme olayı kalktı ama yine yapmaya çalışıyoruz kendimizce. Bu ayın farklı bir iklimi olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Mümkün olduğunca Ramazan'ı idrak etmeye çalışıyoruz. Şu konuya da değinmek istiyorum çok acımasız bir dünyada yaşıyoruz. Dolayısıyla mümkün olduğunca elimizden geldiğince mağdurun, yolda kalmışın yanında olmaya çalışıyoruz.

Bu aya özel okumalarınız olur mu?

Ramazan ayı için ayırdığım kitaplarım oluyor. Ağırlıklı olarak dinî içerikli kitaplar. Şiir kitapları da okuyorum. Daha önce okuduğum ama yeniden okumak istediğim kitaplar oluyor onlara bakıyorum. Okumadığınızda sadece TV izleyerek ya da sosyal medyada gezinerek kuracağınız hayat maalesef çok sığ kalıyor. Kitapla haşır neşir olmak birçok kazanımı beraberinde getiriyor.

ÇOCUKLARIMIZI BU GÜZEL AYLA TANIŞTIRALIM

Bu mübarek ayla ilgili bir duanız, temenniniz var mıdır?

Yaşadığımız tüm olumsuzlara ve Gazze'de yaşananların içimizdeki hüznüne rağmen Ramazan sevincini yaşamaya ve yaşatmaya gayret ediyoruz. Bu yıl Ramazan'ın hepimize yüklediği artı bir sorumluluk var, Gazze. Bu yıl Ramazan, Gazze demek. Ve Ramazan dua ayı. Elbette kendimiz, ailemiz, ülkemiz için dua edeceğiz ama bu yıl duaların başına Gazze'yi de koymak lâzım. Bunu her fırsatta dile getiriyorum. Bu mübarek ayın bereketiyle Allah'ın dualarımızı kabul etmesini umacağız. Bütün yardımlarımızda da Gazze'yi hesaba katmalıyız. Ulaşır ulaşmaz diye düşünmeyeceğiz. Topal karınca hacca gitmek için yola çıktığında ona, "Hem topalsın hem karıncasın. Nasıl gideceksin?" diyorlar. Topal karınca da "Olsun, ölürsem de bu yolda ölürüm" demiş. Bu misal biz maddi ve manevi olarak Gazze'nin yanında olmalıyız. Orada Ramazan için yapılan hazırlıkları görüyoruz. Gazze'de 21. yüzyılın kahramanları ile tanıştık. Allah yardımcıları olsun.

Ayrıca çocuklarımızı mutlaka Ramazan ile tanıştırmalıyız. Onları Eyüpsultan'a ziyarete götürelim, kitap fuarlarına gidelim, iftarların başköşesine oturtalım.

MANEVİYATA UYGUN BİR REPERTUVAR HAZIRLADIK

Ramazan ayı boyunca etkinliklerde izleyicilerle buluşuyorsunuz. Bu aya özel bir repertuvar hazırladınız mı?

Dünyada çok örneği olmayan bir şey yapıyoruz. Şiir dinletisinin çok kalabalık ortamda yapılmasının örneği pek yok. 4 kişilik bir orkestramız var. Müzikli bir gösteri bizimki. Okuduğum şiirler arasında küçük şarkılı bölümler var. Normalde bir sahne repertuvarımız var ama bunu bu ayın maneviyatına uygun hale getiriyoruz. Hem kendi şiirlerimi hem de farklı şairlerin şiirlerini okuyorum. Nurullah Genç, Sezai Karakoç, Bahattin Karakoç, Yavuz Bülent Bakiler, Cahit Zarifoğlu ki bana şiiri öğreten adamdır, onlardan okuyorum. Yine Yunus Emre, Pir Sultan Abdal'dan da örnekler sunuyoruz. Arada tasavvufi ezgiler, sohbetler ediyoruz. İstanbul'un farklı ilçelerinde, Amasya, Samsun, Diyarbakır, Uşak gibi illerde de halkımızla bir araya geleceğiz.