İBB'den çifte standart

Terör suçu sebebiyle hapis yatan Selahattin Demirtaş'ın kitaplarını 'siyasi' bulmayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ı eleştiren Son Diktatör kitabının reklamını 'siyasi' olduğu gerekçesiyle sansürledi.

GÜLCAN TEZCAN / KÜLTÜR MANTARI

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Aytekin Yılmaz'ın PKK elebaşı Abdullah Öcalan ve kurduğu örgüt yapısını deşifre eden "Son Diktatör" kitabının reklamını İBB panolarına asmayı reddetti. Sansürün her türlüsüne karşıyız diyen kültür, sanat örgütleri, yayıncı birlikleri, anlı şanlı yazarlar günlerdir sus, pus. Tersi olsaydı şu an sosyal medyada yürütülecek kampanyayı, edilecek hakaretleri, yayınlanacak bildirileri, imza listelerini ve oluşturulacak propagandayı düşünmek hiç zor değil.

Bu ülkedeki muhalifleri tam da bu yüzden ciddiye almıyorum. Zira eleştiri ürettikleri, itiraz ettikleri, yaygara kopardıkları ne varsa kendi mahallelerinden biri yaptığında ıslık çalarak havalara bakıyor ya da ölü taklidi yapıyorlar. Taciz, tecavüz olaylarında dilsizleştikleri artık herkesin malumu. Sansür meselesinde de benzer bir tavır sergilemeleri hiç şaşırtıcı gelmedi esasen.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Aytekin Yılmaz'ın PKK'yı anlattığı ve PKK elebaşı Abdullah Öcalan ve kurduğu örgüt yapısını deşifre eden "Son Diktatör" kitabının reklamını İBB panolarına asmak istemedi. Gerekçe olarak önümüze sunulan ise 'siyasi içerik'.

Oysa terör suçuyla hapis yatan Selahattin Demirtaş'ın bütün kitapları İBB'ye bağlı İstanbul Kitapçısı'nda özgürce satışa sunuluyor, reklamı yapılabiliyor. Derdiniz 'siyasi içerik' ise örgüt güzellemesi yapan Selahattin Demirtaş'ın kitaplarını neden satıyorsunuz?

Bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanına ağzınızı doldura doldura 'diktatör' deme hakkını kendinizde görüyorsunuz da Kürt halkına kırk yıldır zulmeden, kendi eline silah almadığı halde Kürt çocuklarını daha kaçırıp terörist, canlı bomba yapan, kurduğu örgüt yapısında korkunç infazlara imza atan terörist başına 'Diktatör' denilmesi neden bu kadar canınızı sıkıyor?

İBB SANSÜRÜ KARŞISINDA DERİN SUSKUNLUK

Görünüşte fikir özgürlüğü konusunda sınırsız bir hoşgörüye sahip bu güruh. Hiçbir kutsalın dokunulmazlığı yok sözgelimi. Biricik ve mutlak olan insanların düşüncelerini hiçbir baskıya uğramaksızın ifade etme hakkı. Allah'a, Hz. Peygamber'e ya da İslam'ın herhangi bir kutsalına hakaret edildiğinde kılı kıpırdamayan ve hatta hakaret edenlerin sansürlenmesine itirazı olanlar kendi kutsalları söz konusu olduğunda aynı genişliğe sahip olamıyorlar ne yazık ki. Yıllardır sol örgütlerin ve PKK'nın iç yüzünü deşifre eden kitaplara imza atıyor Aytekin Yılmaz. Devrim ve özgürlük masallarıyla gençlerin gözünü boyayan terör örgütlerinin gerçekte nasıl birer insan öğütme makinası olduğunu, örgüt içi infazları, Kürt halkına sözde 'kurtuluş' vaadiyle zulmeden yapının arka planını gözler önüne seriyor tecrübeleri ve şahitlikleri ile. Sol ve PKK yanlısı basın elbette üç maymunu oynuyor tüm kitaplar konusunda. Ve şimdi de yetmezmiş gibi İBB yönetimindeki uzantıları eliyle Son Diktatör'ün okura ulaşmasına engel olmaya çalışıyorlar. Nafile çaba! Zira artık mızrak çuvala sığmıyor.

'Barış', 'özgürlük', 'adalet' balonları bir bir patlıyor. Sansürün her türlüsüne karşıyız diyen kültür, sanat örgütleri, yayıncı birlikleri, anlı şanlı yazarlar günlerdir sus, pus. Tersi olsaydı şu an sosyal medyada yürütülecek kampanyayı, edilecek hakaretleri, yayınlanacak bildirileri, imza listelerini ve oluşturulacak propagandayı düşünmek hiç zor değil.

Ama sansür uygulayan Canan Kaftancıoğlu'nun yönettiği İBB olunca 'sansür' de bir anda görünmez hale gelebiliyor. Dahası bu uygulamayı yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır şeklinde okumak da mümkün. Yaşayalım/izleyelim ve görelim.