lokmandag@gmail.com
Ne doğası bozulmuş bu memleketin ne de insanı…
Yeşili bir başka yeşil
Mavi bir başka mavi…
Organik çayın diyarı
Yeşil ve mavinin horona durduğu şehir Artvin’deyiz…
Yazı, kışı sonbaharı yok bu memleketin her daim ayrı güzel her dem âşık eder kendine…
Bu kaçıncı gidişim bilmiyorum ama her gittiğimde aynı yerleri bile yeniden keşfediyorum. Seviyorum bu memleketi. Huzur doluyor insan, şöyle uzun uzun baktığında doğa ananın bize söyleyecekleri kulaklarımıza küpe olacak türden…
Bir yandan tulum sesi, bir yandan kemençe, ama akordeon bir başka güzel bu şehirde...
Artvin’e doğru yola çıktığımızda hava belki de ilk kez bu kadar güneşli…Arabanın camlarını sonuna kadar açtık, oksijeni bol bol çektik içimize… Dilimde Karadeniz türküleri, ormanları dolana dolana gidiyoruz. İlk hedefimiz her zaman olduğu gibi Kafkasör Yaylası…
KAFKASÖR’DE DOĞAL KAHVALTI
Kafkasör Yaylası’nda, İspanya kadar nam salmış boğa güreşleri yapılır her yıl. Aslında boğalar güreştirilmez, barıştırılır orada. Kış boyunca ahırlarda bekleyen boğalar, yaylaya çıkmadan önce arenada kozlarını paylaşır, lider seçildikten sonra da yaylalarda güllük gülistanlık yaylanırlarmış. Daha da kavga çıkmazmış boğalar arasında…
Biz bir dağ evinde doğal bir kahvaltı yaptık bir de muhlama yedik ki sormayın, bizi tüm gün tok tutar sanırım. Yaylayı, küçük göleti gezdikten sonra doğru Ardanuç’a’…
Son zamanlarda yeni bir tartışma başladı. Erzurum ve Artvin arasında cağ kebabı savaşı… İki memleket de bizim diyor. Erzurum yıllar önce almış patentini. İki şehri de çok severim. Cağ kebabına bayılırım. Ama bence ortak bir değer ve her zaman dediğim gibi bir lezzetin şehri değil, o lezzetin ustasıdır önemli olan… Ardanuç’a Dede Kebap’a gittik sabah kahvaltısında cağ kebabı yedik. İddia ediyorum Ersin Usta bu işi iyi yapıyor. Son zamanlarda yediğim en güzel cağ kebaplarından. Doyduk haydi biraz gezme zamanı.
Saklı Cennet Karagöller
Şavşat’ta yola koyulduğumuzda ilk kez bu kadar rahatız, yağmur, sis yok. Yolları da epey düzelmiş, çıkarken çok zorlanmadık açıkçası… Ama daha eksikleri var. Sevdiklerini alanlar, doğru mangala… Havası ve bakir doğası ile efsane bir yer. Daha fazla tesisleşme olmamalı bence. Güzel bir yürüyüş parkuru var. Harika bir göl gezisinin ardından leziz etlerden yedik. Herkes mangal olunca işin rengi değişiyor tabii… Ama sadece Şavşat’ta değil Borçka’da var Karagöl; daha önce yazmıştım. Muazzam bir yer… Şenlik zamanı herkes oraya akın ediyor.
ÇİFT KEMERLİ KÖPRÜ
Herkesin görmesi gereken bir yer… O güzel manzaraya karşı çay yudumladığınızı hayal edin… Son zamanlarda gördüğüm en güzel manzara… Çok sevdim orayı, fotoğraf çekmekten uzun süre oradan ayrılamadık. Mevsim nedeniyle altından gürül gürül akan deresi ve yemyeşil tepelerle çevrili bölge harika… Eski Karadeniz evleri ise doğayla o kadar uyumlu ki; hiç zeval gelmesin diyorsunuz o evlere… Derelerden ve denizden gelen taşlar ile ormanlarından kesilen ağaçlar ile yapılan o evler tam bir tablo gibi…
ODUN ATEŞİNDE ÇAY KEYFİ
Hopa’dan Borçka’ ya giderken Cankurtaran geçidinde çaycı Yaşar’a muhakkak uğramalısınız. Ankara’da İngilizce İktisat bitirdikten sonra, kendini çaya adamış. Bir çiftliği var. Gelen yabancı turistlere çayı, çay toplamayı, lezzetli bir çay nasıl yapıldığını öğretiyor. Çayın yanına en güzeli de hoş sohbeti… Yol kenarındaki barakası yanmış. Yüz metre ileride daha güzelini yapmış. Çayı hâlâ bayat ve çok güzel... Öyle der kendisi, “Benim çayım bayat” diye… Bir kuzinede mis gibi patates pişirdi, çok lezzetliydi… Başak Pide’ ye gittik, Orhan Usta bize öyle lezzetli soğanlı kavurmalı pide yaptı ki, parmak ısırtan türden. İçinde sadece sumaklı soğan, maydanoz yumurta ve kavurma var. Harika bir lezzet herkese önerimdir. Kesinlikle tadına bakmalısınız.
Daha ne duruyorsunuz sevgili kardeşlerim, ömrünüze ömür katmak için doğru Yeşil Afrtvin’e…