''Herkes eve, ben stüdyoya kapandım''

Karantina günlerinde evindeki stüdyoda dördüncü albümü Armut Ağacı'nı yayınlayan genç müzisyen Can Ozan, albüme adını veren şarkıda özgürce ‘dışarıda' dolaşan, ağaçlarla ve denizle bütünleşmiş bir insanı anlatıyor...

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Evde kaldığımız haftalar boyunca dinlenmeyi tercih edenler olduğu gibi üretmeye devam edenler de var. İşte onlardan biri de genç müzisyen Can Ozan. Geçtiğimiz günlerde, evinde kaydettiği dördüncü albümü Armut Ağacı’nı yayınlayan Ozan’ın üretimleri içerik olarak içinde bulunduğumuz süreçten çok da bağımsız değil. Toplamda sekiz parçanın yer aldığı albüme adını veren Armut Ağacı adlı şarkı hepimizin doğadan uzakta evde kalmak zorunda olduğu bu günlerde özgürce ‘dışarıda’ dolaşan, ağaçlarla ve denizle bütünleşmiş bir insanı anlatıyor. Albüm, karantina sürecinde müzisyenlerin ev stüdyolarında kendilerine kısımları kaydetmeleri ve Can Ozan’ın bu kısımları aranje ederek birleştirmesiyle oluşmuş. Albümde yer alan müzisyenler ise şöyle: Bas gitarda Buğra Ortakçı, vokalde Sedef Sebüktekin, trompet ve geri vokalde Dilan Balkay, geri vokalde Billur Battal ve Kaan Arslan, davulda Ertuğrul Biber, perküsyonda ise Velican Sagun ve Abbas Karacan. Yeni albümü ve müzik hayatına dair konuştuğumuz Can Ozan’ı gelin biraz daha yakından tanıyalım: “Tartışmayı seven sert bir mizacım var. Birçok konuda risk almayı, kitap okumayı, müzik dinlemeyi ve arkadaşlarla boş muhabbeti severim. Terazi burcuyum. Ortaokulun sonunda gitar çalmaya başladım. Lise yıllarım boyunca içe kapanıklık ve dışa dönüklük arasında gelgitlerim oldu. Müzisyen olacağımı 13 yaşında söylemeye başlamıştım. Tabi anne babam çok oralı olmamıştı. Yıllar boyunca ikna ve tehdit yoluyla beni bu yoldan vazgeçirmeye çalıştılar. Ama inadın genetik olduğunu düşünüyorum. Karadenizliyim ve inatçı bir insanım.”

İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DURUMU YANSITMAK İSTEDİM

Armut Ağacı albümünün çıkış sürecinden bahseder misiniz?

Koronavirüs çıktığında evime yaptırdığım küçük stüdyo yeni bitmişti. Karantinada herkes evine kapandığında ben de stüdyoya kapandım. Önceden var olan birkaç bestemin yanına yeni besteler de yaptım ve içinde bulunduğumuz durumu yansıtma ihtiyacı içerisinde şarkılarımı kaydettim. Evde yarı profesyonel bir stüdyoda yaptığım bu albümde teknik yetersizlikler vardı denilebilir. Ama kimsenin teknik özellikleri çok iyi olduğu için müzik dinlediğini zannetmiyorum. Bir dahaki albümümü çok çok iyi bir stüdyoda kaydetmeyi düşünüyorum.

İDOLLERİM VE ARKADAŞLARIM EN BÜYÜK MOTİVASYONUM

Müzik, hayatınıza ne zaman ve nasıl girdi?

Evde eski püskü bir klasik gitar duruyordu. Bir gün ailecek School of Rock filmini izlemiştik. Filmde okuldan maaş almak için öğretmenmiş gibi yapan bir rockçı (Jack Black), okuldaki çocuklarla okul projesi adı altında rock müzik grubu kuruyordu ve bir yarışmaya katılıyorlardı. Bu film beni çok gaza getirmişti. O günden sonra gitarla daha çok zaman geçirmeye başladım. Aynı dönemde ailevi sıkıntılar içe dönük bir insan olmama neden olmuş, gitarla geçirdiğim vakit artmıştı. Gitarı ilk elime aldığım andan itibaren kendi melodilerimi ve şarkılarımı yapmaya uğraştığımı hatırlıyorum. Öte yandan müzik yaparken idollerim ve arkadaşlarım en büyük motivasyonum. Etrafımda müzisyenler ve sanatçılarla dolu bir hayat yaşama isteğim bunun temelinde yatıyor. Onun da temelinde çoğu insanın yanında kendimi yalnız hissettiğim gerçeği var. Bu yüzden etrafımı yaratıcı ve kafası açık insanlarla doldurmaya çalışıyorum. Yaşamda ve sanatta birbirimizi besliyoruz.

GENİŞ BİR YELPAZEDE ÜRETMEK HOŞUMA GİDİYOR

Çok farklı türlerde müzikler yapıyorsunuz.

Yayınlanmış 70’in üzerinde şarkım var ancak bunların içinde çok farklı müzik türleri bulunuyor. Elektronik dans müziğinden arabesk denebilecek şarkılara kadar geniş bir yelpazede üretmek çok hoşuma gidiyor. Ancak bilinirlik ve dinlenme sayıları arttıkça bazı şarkılar diğerlerinin önüne geçmeye başlıyor. Şu an Sar bu şehri şarkım ulusal ‘Top 50’ listelerinde geziniyor. Bu durum beni bu şarkıyla tanıyanlar arasında bir önyargı ve beklenti oluşturmaya başlıyor. Bu beklenti de beni belirli bir tarzı yapmaya zorluyor. Bundan sonraki dönemde farklı alt markalar oluşturarak müzik türlerimi ayıracağım. Elektronik müzik üzerine odaklanacağım bir isim yaratarak başlamayı düşünüyorum.

DÜNYA MÜZİK ENDÜSTRİSİNE KATACAĞIMIZ ÇOK ŞEY VAR

Hedefiniz ve hayaliniz nedir?

Uzun vadede uluslararası alanda değer gören kaliteli işler yapan bir müzik prodüktörü olmak istiyorum. Türkiye müzikal anlamda çok zengin bir kültüre sahip ve dünya müzik endüstrisine katabileceği çok şey olduğuna inanıyorum. Osmanlı coğrafyasında kültürel bir etkimiz olduğu zaten aşikâr. Bunu Türk dizilerinin izlenme istatistiklerinden görebiliyoruz. Müzik konusunda da benzer bir yapı izlenebilir. Mahmut Orhan, Burak Yeter ve İlkay Sencan gibi Türkiye sınırlarının dışına açılmış örnekler var. Bu örneklerin sayıları önümüzdeki on yılda neden artmasın ki?