Her şey bir hikmet üzere...

''Yaratıcının nezdinde değere hâiz olmayan tek bir nesne, canlı cansız varlık yok, her şey bir hikmet üzere binâ edilmiş.'' diyen Minyatür Sanatçısı Merve Karlı, bir taş temsili üzerinden insanın anlam arayışına dair hem görsel hem de edebî bir hikâye anlatıyor.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Özgün tasarımları ile minyatür sanatının en güzel örneklerine imza atan Merve Karlı, çizgilerinin etkileyici diline kelimelerinin de eşlik ettiği Taşın Kalbi adlı bir kitaba imza attı. Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları'ndan çıkan eser, bir tekâmül hikâyesini konu alıyor. Tasarımlarında içinde yaşadığı toplumun kültürel, geleneksel, milli, manevi motiflerine ve güncel detaylara yer veren Merve Karlı'ya kitabıyla ilgili merak ettiklerimizi sorduk.

Önce sizi tanıyarak başlasak... Merve Karlı kimdir, ne zamandır bu sanatla uğraşıyor? Sanat evreniniz nasıl, kimlerin izleriyle oluştu?

Herkes gibi dünyada misafir. Sanat yolculuğumun ilk adımları sanatı meslek olarak icra eden çoğu kişi gibi çok küçük yaşlardan itibaren resme ilgi duyarak, resimler çizerek başladı ve bu şekilde devam etti. Minyatür sanatına ise sosyoloji lisans eğitimi aldığım süreçte başladım, 11 yıldır bu sanatla uğraşıyorum.

İşlerinizi minyatür olarak adlandırmak doğru olur mu yoksa bu yeni bir tarz mı?

Minyatür sanatı, tek bir döneme, zamana, medeniyete, kültüre, inanca, tarza indirgenebilecek bir sanat alanı değil. Tarihsel arka planına baktığımızda minyatürün; çok geniş perspektifte ele alabileceğimiz, kendine özgü tekniği olan bir resim sanatı olduğunu görebiliriz. Ben ise minyatürde yıllarca süren sabır ve disiplin isteyen bir eğitim sürecinden geçtim, aynı zamanda bu alanda yüksek lisans tahsilimi de tamamladım. Minyatür sanatında herkes gibi hocalarımızdan öğrendiğimiz kadim tekniklerle işlerimi yapıyorum. Yaptığım işin sanatsal değer kazanması için özgün tasarımlar ortaya koymaya gayret ediyorum, tasarımlarımda içinde yaşadığım toplumun kültürel, geleneksel, milli, manevi motiflerine ve güncel detaylara yer vermeye de özen gösteriyorum. Kimi zaman illüstratif detaylar da eklediğim oluyor. Fakat neticede diğer herkes gibi minyatür sanatının bir ucundan tutmuş bu sanatı gelecek kuşaklara aktarmayı vazife edinmiş, bu işi bir meslek olarak icra eden bir çizerim.

Çizimler dışında yazı ile ilişkiniz ne zamandır var?

Tıpkı resim yapmak gibi yazı yazmak da erken yaşlardan beri hayatımda vardı. Fakat çizim yapmak her zaman önceliğimdi, bu alana daha çok yoğunlaştım.

Anlam arayışı insanın kâdim meselesi peki neden bu arayışı küçük bir taş parçası üzerinden anlatmayı seçtiniz?

Bu kitap bir temsil üzerinden hakikate giden bir yol hikâyesi; milyonlarca yoldan sadece bir tanesi. Hikâyede bir temsil üzerinden anlatım tercih ettim bu da eski tarihlerden beri etkili bir yöntem olarak görülmüş. Bunu Kur'an ı Kerim'de görüyoruz. Feridüddin Attar, Mevlana, Yunus Emre hep bir temsil üzerinden düşüncelerini ifade etmişler. Etki alanına baktığımızda bu öğretici yöntem gerçekten de gönüllerin anahtarı olmuş.

İnsan nazarında taş değersiz bir nesne, atılır ama satılmaz, sert ve sessiz. Bakara Suresi 74. ayet hikâyemi oluştururken en önemli çıkış noktamdı. Zira burada görüyoruz ki kinatta, yüce Yaratıcının nezdinde değere hâiz olmayan tek bir nesne, canlı cansız varlık yok, her şey bir hikmet üzere binâ edilmiş ve bu ilahî hendese insanı kendine hayran bırakıyor.

Bu kitapta taşın yolculuğu, adeta bir sevki ilahî ile onu kendi anlamını bulmaya davet ediyor. Bir tekâmül hikâyesi diyebiliriz. Taşın hikâyesini her şeye hikmet nazarıyla bakan bir ihtiyardan dinleyen ise kendini değersiz hisseden bir çocuk. Bu taş hikâyesi bizden önce onun yüreğine dokunuyor. Okuyucu bu hikâyede karşılaştığı her şeye rağmen bir anlam dünyası oluşturmayı başaran küçük bir taş parçası ile karşılaşacak. Bu yönüyle kitap içerisinde anlamsız hiç bir şey bulunmayan kâinatta herkesi kendi anlamını keşfetmeye davet ediyor.